Evin yakınlarına geldiğimizde babama biraz gezip kafa dağıtmak istediğimi söyledim. Hocanın evden cıkmamam gerektiğini söyledi ama biraz gezerek kafamdaki düsüncelerden kurtulmak istiyordum. "Tamam o zaman dikkat et, dua okumayı eksik etme" diyerek arabayı kenara çekti ve beni indirdi. Yakın arkadaslarımı aradım ve buluştuk. Biraz gezip tozduktan sonra az da olsa kafamdaki düşünceler dagılmıştı ve aksam olmuştu. Arkadaşlarımdan ayrılıp evin yolunu tuttum.
Bu saate kadar hicbir garip olay olmamıştı. Bizim eve biraz uzak bir mesafede yapımı tamamlanmamış bir inşaat vardı. Onun önünden geçerken sanki içerden biri bana seslendi. Biraz durup oraya kulak kesildikten sonra bu sesin babama ait olduğunu anladım. Acı içinde bana sesleniyordu sanki. Kafamı biraz yukarı kaldırmamla 2. katta karanlık bir şey bana dönük bir şekilde kafası yere eğik bir şekilde bekliyordu. Biraz daha baktıktan sonra kafasını kaldırmasıyla rüyamda gördüğüm varlığı karşımda gördüm. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı, bana doğru iğrenc bir gülüş atarak içeri doğru gitti. Bu sırada babamın sesi daha yüksek geliyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum, çok korkuyordum ama içerden babamın sesi geliyordu. Biraz daha bekledikten sonra "Benim yüzümden aileme zarar veremeyeceksiniz" diyerek babamı kurtarma ümidiyle içeri girdim. Sesler 2. kattan geliyordu, yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım. 2. katta sesin geldiği odaya doğru yöneldim ve içeri baktım ama içeride hickimse yoktu. Tam o esnada ensemde soğuk bir nefes hissetmemle tüylerim diken diken oldu. Zaten korkudan deli gibi atan kalbim göğüs kafesimi parçalayıp dışarı çıkacaktı sanki, kalp atış seslerim duyabiliyordum. Arkamı dönüp bakacak cesaretim yoktu. Arkamdaki varlık arapca benzeri bir dilde bir şeyler mırıldanmaya başladı ve sonra "İçeri gir" dedi kalın ve korkunç bir ses tonuyla. Arkamı dönüp hızla koşarak kaçmayı düşündüm ama bunu yapamayacağımdan emindim, mecburen korkak adımlarla içeri doğru ilerledim. Odanın ortasına geldiğimde aynı korkunç ses "Dön"dedi. Korkarak yavaş yavaş arkamı döndüm. İşte o rüyamda gördüğüm alev gibi kıpkırmızı gözlerle göz göze geldim. Gözüne baktığımda bana olan nefretini görebiliyordum. "Ben size ne yaptım ne istiyorsunuz benden? dedim. Rüyamda olduğu gibi sadece "intikam" diyerek elini yavaşça havaya kaldırdı. Çok cirkin ve ince bir eli vardı, sanki sadece kemikten oluşuyor hiç et yok gibiydi ve upuzun tırnakları vardı. "Sana kolay ölüm yok Ademoğlu" diyerek iğrenç bir kahkaha attı ve o uzun tırnaklarını diz kapağımın yaklaşık 10 cm üzerine sapladı. Tarifi olmayan bir acı çekiyordum. O sırada babamın dedigi aklıma geldi "Dua okumayı eksik etme". Cok fazla dua bilmiyordum ama besmele cekerek bildiğim duaları okumaya başlayacaktım boğazımı sıkarak "Sus Adem'in piçi" dedi. Nefes alamıyordum, artık yolun sonuna geldiğimi ve burada öleceğimi düşünüyordum. Tam gözlerim kaymaya başladığı sırada "Sana kolay ölüm yok çamur yığını, sana kolay ölüm yok" diyerek beni yere fırlattı. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm son şey o varlığın gülerek bana baktığı ve sonra arkasını dönüp gittiğiydi. Gözlerim kapandı, bayılmıştım.
Gözlerimi hastanede açtım. Uyanır uyanmaz gördüğüm her şeyin rüya olmasını istiyordum ama hastanede olduğumu görünce her şeyin gercek olduğunu anlamam pek uzun sürmedi. Uyandıgımı gören annem ve babam yanıma geldi. "Iyi misin oğlum? Ne oldu sana ne arıyordun o inşaatta?" gibi sorular sormaya basladılar. "Eve gidince her şeyi anlatacagım ama siz beni nasıl buldunuz?" diye sordum. Sabah çalışmaya gelen inşaat işcileri bulmus beni ve hemen ambulansı aramışlar. Gece bizimkiler beni onlarca kez aramışlar, cevap alamayınca başıma bir şey geldiğini sanıp sokağa çıkıp beni aramaya başlamışlar. Düşündüklerinde haksız değillerdi, başıma çok kötü şeyler gelmişti. Yavaşça doğrulmaya calışırken bacağımdaki acıyı hissettim, doğru ya o varlık tırnaklarını bacağıma saplamıştı. Doktor gelip muayene ettikten sonra polisler ifade almaya geldi. İnşaat köşesinde bacagından yaralı baygın bir çocuk ihbarı alan hastane polise de haber vermişti. Olanları olduğu gibi anlatsam bana inanmayacaklarını biliyordum. Ben de inşaatın olduğu caddede yürürken 2 tane tinercinin önümü kestiğini, paramı ve telefonumu istediğini, vermeyip bağırmaya çalışınca ağzımı kapatıp beni inşaata sokup bıcakladıklarını ve acıdan bayılıp sonrasını hatırlamadığımı söyledim. Polislerden yaşça büyük olanı "Emin misin delikanlı? Paranı ve telefonunu almak için önünü kesen adamlar seni bıcakladıktan sonra parana ve telefonuna dokunmadan kaçtılar mı yani? Üstelik doktora sorduğumda bacağındakinin bıçak yarasına benzemediğini veya o yaranın oluşması için bıçağın defalarca saplanması gerektiğini söyledi" dedi. "Bıçak saplandiktan sonrasını hatırlamıyorum, bayıldığımı söyledim ve olanlar bunlar" diyerek uzatmadım. "İyi bakalım eşgal verebilir misin? dedi polis. Kafadan uydurma 2 eşgal verdim. "Verdiğiniz eşgallerdeki kişileri bulursam teşhis için sizi karakola çağıracağız, geçmiş olsun" diyerek odadan çıktılar. Doktor da muayeneden sonra taburcu olabileceğimi söyleyip bacağım icin ağrı kesici vermiş.
Hastaneden çıkıp eve giderken bir eczaneye uğrayıp doktorun verdiği ağrı kesiciyi aldık. Hava kararmaya başlarken evin önüne gelmiştik. Annem yürüyüp yürüyemeyeceğimi sordu, ben de iyi olup yürüyebileceğimi söyledim. Babam bizi evin önüne bıraktıktan sonra "Siz çıkın ben bir Salim'i arayıp Yahya hocadan haber olup olmadıgını soracağım" dedi. Annemle apartmana girip asansörü çağırdık. Aslında asansöre binmek yerine genelde merdivenleri kullanırdım ama bu bacakla merdiven kullanmak pek akıllıca gelmedi. Asansör geldi ve 4. kat düğmesine basarak eve çıktık. İçeri girer girmez kendimi büyük koltuğa atarak uzandım. Annem arada bir iyi olup olmadığımı soruyordu. Kısa süre sonra babam içeri girip "İşi var herhalde telefona bakmadı görünce arar, sen neler oldu onu anlat bakayım" dedi ve her şeyi anlattım. Ilk anlattığım zamandaki gibi ne yapacaklarını bilemezmiş gibi birbirlerine baktılar yine. Kısa bir sessizlikten sonra annem "Acaba başka bir hoca falan mı baksak?" dedi. Babamda "Biraz daha bekleyelim Salim'den haber gelmezse bakarız başka hoca" dedi ve telefonu çaldı. Babam mutfağa geçip 5 dakika kadar telefonda konustuktan sonra geri geldi. Arayan Salim hocaymış, Yahya hoca ile görüştüğünü ve bizi beklediğini söyledi. Annem vakit kaybetmeden ufak bir çanta hazırladı bana. Babamla ikimiz gidecektik. Burak ve annem evde kalacaktı. Evden çıkarken annem sanki beni son kez görüyormus gibi gözleri dolu bir şekilde sıkı sıkı sarıldı. Her seyin yoluna gireceğini, korkmamasi gerektiğini ve Burak'a bir şey söylememesini söylerek evden çıktım. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Arabaya bindim babam arabayı calıştırdı ve Giresun'a doğru yolculuğumuz başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Evi
HorrorBir arkadaşımın başından geçenleri hikayeleştirip sizlere aktaracağım.