Hayatımdaki Büyük Değişim!

10 2 2
                                    

Musa Amca: Senin baban sandıgından cok daha güçlü bir hocaydı İsmail. Kurtarılamaz denilen insanları kurtarıp, uğraşılmaz denilen kabilelerle uğraşabiliyodu. Birgün babana bir kadın getirdiler, kadına şuan senin oğluna musallat olan kabileden bir şerli aşık olmuş. Baban çok uyardı, yetmedi "seni yakarım" diye tehdit etti ama o şerli yolundan dönmedi. En son baban son kez o şerliyi islama davet etti ama o yine reddederek kadının peşini bırakmadı. Babanda mecburen o cini yaktı. O sırada orada yine o kabileden bir şerli gizlenip olanları izliyormuş. Babanın o şerliyi yaktıgını görünce Cühenna kabilesi babana düşman oldu ama baban normal bir hoca olmadığı için ona savaş acamıyolardı. Baban biliyodu, eninde sonunda ya kendisine ya da kendi kanından birine belki de kendi kanından herkese zarar vereceklerdi. Çünkü bu kabile çok acımasız ve gaddar bi kabileydi. Babanda bunları bildiği için kendisi öldükten sonra sizi koruyacak bir çözüm yolu aramaya başladı. Kardeşlerini biliyorsun din ile alakaları yok, e senin de onlardan eksik kalır bir yanın yok ama Samet dahaca genç ve hiçbir şey için geç değildi. Baban bildiği her şeyi ona öğretip kendinden sonra hüddamlık için ona el verecekti ama senin buna karşı çıkıp engel olacağını biliyordu. Bu yüzden ölmeden önce Samet'e el vermek için bazı hazırlıklar yaptı. O şerliler nasıl olduysa dedenin amacını anlayıp Samet'i izlemeye baslamışlar. Babandan korktukları için Samet'inde baban gibi bir hüddam olmasını istemiyorlardı. Yoksa intikam alamazlardı. Samet bunu eninde sonunda öğrenip buraya gelecekti ama bekledigimden daha geç geldiniz. Şerliler nasıl oldu bilmiyorum ama babanın o eve yaptığı koruyucu tılsımı bozup evi sahiplenmişler. Senin gördüğün rüyaları biliyorum Samet, yani kısmen biliyorum. Rüyanda o evi görmen dedenin sana bir işaretiydi aslında. Sen sürekli o evi görünce merak edip, araştırıp eninde sonunda dedenin mirasını bulup o önemli kararı verecektin. Ya dedenin yolundan gidecektin ya da hicbir şeyi önemsemeyip kendi yolundan devam edecektin ama kilit konu o evdi ve o evi sahiplendiler. Bu yüzden senin rüyalarında sapmalar olmuş olabilir.

Duyduklarım karşısında iyice afallamıştım. Dedem beni varisi olarak görüp hüddamlık için bana el verecekmis. Eğer bu şerliler bana musallat olmasaydı ve ben o evi rüyamda normal bir şekilde görüp dedemin emanetini bulsaydım umursamazdım ama bu yaşadıklarımı, çaresizliğimi, korkularımı hatırladikca kimsenin böyle şeyler yaşamasını da istemiyordum. Bu yüzden dedemin yolundan gidip hüddam olacaktım ama nasıl? Doğru düzgün dua bilmeyen, bayramdan bayrama camiye giden biri nasıl hüddam olabilirdi. Kafamdaki düsünceler Yahya hocanın konuşması ile dağıldı.

Yahya Hoca: Şimdi her şey netleşmeye başladı. Samet bana gelip olanları anlattığında bu kabilenin birine durduk yere musallat olmayacagını biliyordum ve musallat olma sebebini öğrenmek için o kabilenin lideri ile iletişime geçmiştim. Samet'in banyo küvetine küçük abdestini yapıp onların kabilesinden birkaç şerliyi öldürdüğünü söylemisti ama hala eksik kısımlar vardı. Cühenna kabilesine mensup şerliler orada ne arıyordu? Bunu çok düşünmüştüm ama bir cevap bulamamıştım. Sizin anlattıklarınızdan sonra her şey yerli yerine oturmaya başladı. Zaten Samet'i izliyorlardı ve hüddam olmasını engellemek istiyorlardı. Samet o hatayı yapınca onlara da intikam fırsatı doğmuş oldu.

Sonrasında başımdan geçenleri eksiksiz bir şekilde Musa amcaya anlattım. Pür dikkat beni dinliyordu, yaşadığım hiçbir şeye şaşırmamıştı sanki. Ben her şeyi anlattıktan sonra kafasını çevirip Yahya hocanın yanında duran Eftal'e bakarak "Allah senden razı olsun, en yakın dostumun varisini canın pahasına korumuşsun. Hocam Allah sizden de razı olsun" dediğinde ben şaşırmıştım.

Ben: Musa amca sen Eftal'i görüyor musun?

Musa Amca: Ben de deden gibi bir hocaydım evladım. Tabii ki onun kadar güçlü ve ilim sahibi değildim ama deden kurtarılması kolay olan vakaları bana gönderirdi genelde. Şimdilerde yaşlandım onlara gücüm yetmez oldu ama hepsini görebiliyorum.

Biz Musa amcayla bunu konuşurken babam şaşırarak "Eftal kim?" dedi. Bu sorudan sonra ben istemsizce gülmeye başladım. Artık babamın da Eftal'i öğrenme zamanı gelmişti. Yahya hocaya baktığımda onaylar anlamda kafasını salladı ve ben de bir çırpıda her şeyi anlattım. Ben onları yaşarken o mışıl mışıl uyuduğu için üzgündü biraz ama ben bunlara takılmıyordum. Bu tür muhabbetlerle vakit öldürerek akşam olmasını bekledik. Bu sırada Musa amcanın eşi Hatice teyze sürekli bize bir seyler yedirip içiriyordu. Yahya hoca ve Musa amcada bir kenara çekilip akşam ne yapacakları hakkında konuşuyolardı. Yavaş yavaş hava kararmaya başladı.

Akşam ezanı okunduktan sonra namazımızı kılıp eve gitmek için hazırlandık. Eftal kısa bir süreliğine kaybolup geri gelmişti. Musa amcaya isterse bizimle gelmemesini söyledik ama "Ben uzun zamandır bu günü bekliyordum, asıl sizinle gelmezsem dedene ayıp olur" diyerek onunda gelmesiyle 4 kisi yola koyulduk. Yine yaklaşık 25-30 dakika sonra eve gelmiştik ama bu sefer eve değil karşısında bulunan ahır benzeri ahşap yapıya girecektik. Kapısında kilit yoktu ve büyük bir gıcırtıyla kapıyı acıp içeri girdik. Etrafa baktığımda kapının arkasında bir sandık, kapının sol tarafında yerde balta, testere, kazma vb. hırdavat malzemeleri falan vardı. Az ileride ise yerden yaklaşık 50-60 cm yüksekte tahta bir bölüm vardı. Eskiden buraya kadar yol gelmediği için babaannemler elinden geldiğince burada ayıklıyomuş fındığı. Babam kapının arkasındaki sandıktan 4 tane boş çuval çıkarıp o yüksek tahta kısıma serdi ve gidip oraya oturduk. İçeriyi sadece Yahya hocanın elindeki fener aydınlatıyodu. Yahya hoca çantasından çıkardığı mumları bi sekil çizercesine dizdikten sonra mumları yakıp feneri kapattı. Samanlığın sonunda cam gibi bir bölme vardı ama açıktı yani cam falan yoktu ve duvar boyunca açıktı. Oradan gelen ay ışığı ile de içerisi az çok aydınlanıyordu. Yahya hoca mumları yaktıktan sonra bir seyler okumaya başladı. O esnada Musa amca çevremize tuz benzeri bir şey dökerek bir çember çizip kendisi de içeri girdikten sonra "Ne olursa olsun, ne görürseniz görün, ne duyarsanız duyun sakın bu çemberden çıkmayın" dedi. Yahya hoca okumasına devam ederek ayağa kalktı ve Musa amcanın etrafımıza döktüğü tuz benzeri şeyi alarak biraz ilerimize 1 kişinin sığabilecegi kadar ufak bir çember çizip yerine geri oturdu. Yaklaşık 5 dakika sonra samanlığın kapısı sertçe açıldı. Babam telaşla etrafa bakıyordu ama ben kimin geldiğini görmüştüm. Kapıdan içeri o rüyalarımda ve gerçek hayatta gördüğüm varlık yani Cühenna kabilesinin lideri girmişti. Biraz daha ilerledikten sonra durdu. Çünkü Yahya hocanın çizdiği çemberin içine girmişti. Çembere girdikten sonra İbranice bazı şeyler söyleyip bağırmaya başladı. İbranice olduğunu biliyorum çünkü Yahya hocaya önceden sormuştum "Bana Arapca benzeri garip bir dilde bir şeyler söylüyordu" dediğimde Yahya hoca İbranice olduğunu söylemişti. Yaklaşık 10-15 dakika Yahya hoca ve o şerli İbranice birbirlerine bağırır şekilde konuştular. Sanırım Musa amca da İbranice biliyordu ki onlar konuşurken arada bir bana korku dolu gözler ile bakıyodu. Benim anlamadıgım ise o şerli çembere girmekten rahatsız olduysa neden kabilesi bize saldırıp onları kurtarmıyordu. Sonradan aklıma gelmişti, Eftal de kendi kabilesini cagırmıstı ve savaşa hazırlardı. Sebebinin bu olduğunu düşündüm. Biraz süre daha hararetli bir şekilde konuştular ve o şerli bana bakarak Türkçe konuşmaya başladı. "Adem'in piçi, pis çamur yığını, bu çamurların seni bizden koruyabileceğini mi sanıyorsun? Ben Cühenna kabilesinin onlarca liderleri arasında en güçlü olanı Kadem, seni benden ve kabilemden hickimse koruyamaz. Dedene yaptığım gibi seni de parçalarına ayıracagım" dedikten sonra Yahya hocanın çizdiği çemberden çıktı. Çemberden çıkarken bir çığlık attı ama sadece vücudunda küçük bir yara oluştu başka hiçbir sey olmamıştı. Tam Yahya hocaya saldıracağı sırada Eftal Kadem'in üzerine atladı ve ikisi birden tahta bölümden aşağı düştüler. Bir süre savaştıktan sonra Kadem Eftal'e üstünlük kurmaya başladı. Tam Eftal'i öldürmek üzere iken Eftal'in kabilesinden burada olan cinler Kadem'in etrafını sardı. Kadem çok güçlüydü ama bu kadar cinle baş edemezdi. "Siz bu çamurlar için bize savaş açmış oldunuz. Ben ve kabilem çok yakında hem bu çamurların hem de sizin soyunuzu kurutacagız" dedikten sonra Eftal'i bırakarak kendisini çevreleyen cinlere nefretle bakmaya başladı. Cinler dönerek Yahya hocaya baktılar. Yahya hoca "Bırakın" dedi ve cinler çekilerek Kadem'in gitmesine izin verdiler. "Hocam neden bıraktınız? Her şeyden kurtulabilirdik" dedim ve Yahya hoca bana "Onun kabilesinin tamamı burada değil ama bir kısmı burada evladım, bu cinler bizimle ama yinede sayımız az. Savaşı kazanacagımız kesin degildi, buradan çıkamayabilirdik. Bugün buraya onu öldürmeye değil gerçekleri ögrenmeye geldik. Hadi şimdi eve gidelim orada konuşuruz" dedikten sonra malzemeleri toplayıp yola çıktık. Yol boyu Yahya hoca ve Kadem'in neler konuştugunu düşündüm. Eve geldiğimizde sobanın başında biraz ısındıktan sonra Yahya Hoca anlatmaya başladı.

Korku EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin