Lucas aynada kendine bakıp iki saat uğraştığı saçı bozulmasın diye spreyler sıkarken Yangyang onu soru yağmuruna tutuyordu.
"Neden böyle bir yalan söyledin ki? Xiaojun da yok ben tek başıma ne yapacağım? Hem sen nereye gidiyorsun? Sevgiline böyle yalan söylemekten hiç mi çekinmiyorsun?.."
Lucas bıkkınlıkla ofladı.
"Alt tarafı bir yalan, amma büyüttün. Yeni bir kafe açılmış ormana yakın, oraya gider keyif çatarsın. Hadi randevuma geç kalacağım."
Yangyang soru sormayı kesmiş dudaklarını kemirmeye başlamıştı.
"Winwin ile mi?"
Lucas ayakkabılarını giyerken onu onaylamış, Ten gelmeden önce evden çıkmasını tembihlemişti. Lucas uzaklaşırken Yangyang da telefonunu alıp arkadaşının bahsettiği kafeye baktı. Çok uzak sayılmazdı. Çantasına birkaç kitap koyup kafeye doğru yola çıktı.
Yangyang, evden çıkmış haritayı takip ederken iki çift göz de onu takip ediyordu. Ten ve Hendery az önce Yangyang'ı fark edip alelacele arabayı park etmiş, onu takip etmeye başlamışlardı. Yangyang'ın deponun bulunduğu ormana doğru yürümesi işlerine geliyordu.
Yaklaşık on beş dakika sonra Yangyang kafeye varmış, kapının yanındaki bir masaya geçmişti. Kitabını açıp okumaya başlayacağı sırada duyduğu havlama ile başını kaldırdı. İçeriye sevimli bir yavru köpek girmişti. Burnu ile her yeri koklayarak dolaşırken en sonunda Yangyang'ın bacaklarına sokulmuştu. Yangyang, kitabını bırakıp masanın altındaki köpeği sevmek için eğilmişti.
Minik köpek kuyruğu delicesine sallanırken yere uzanıp göbeğini işaret etmişti. Yangyang bir eliyle onu okşarken diğer eliyle sonradan sevgilisine göstermek amacıyla video çekiyordu.
İkili keyifli zaman geçirirken garsonun bağırmasıyla yavru korkuyla kaçtı. Yangyang garsona kınayan gözlerle bakarken telefonunu çantasına atıp kafeden çıktı. O yavruyu bulup karnını doyuracaktı.
Kafenin kapısının önünde etrafa bakınırken sonunda yavruyu gördü. Yavru köpek sık ağaçların arasına doğru koşuyordu, her an gözden kaybolabileceği için Yangyang da peşinden koşmaya başladı.
Ormanın iyice diplerine girmesine rağmen köpeği bulamamıştı. Onun yerine çocukluklarında oyunlar oynadıkları depoya ulaşmıştı. Zamanında burayı üsleri ilan etmiş, her vakit bulduklarında burada toplanmışlardı. Hatta ara sıra dördü birden evden kaçıp geceyi burada geçirlerdi, tabii yemedikleri azar da kalmazdı.
Anıları zihnine doluşurken deponun paslı kapısını ittirdi. İçeride çeşit çeşit eşya görmeyi beklemiyordu. Eşyalar oldukça tehlikeliydi ve ortalık yerde durmamaları gerekiyordu.
Yangyang eşyaları kenara kaldırmak için eğildiği sırada ensesinde hissettiği acıyla yere yığıldı. Kapıdan gelen gıcırtı ve adım sesleri kulaklarını doldururken bilinci boğuklaşmaya başlıyordu.
Hendery ve Ten, Yangyang hareket etmeyi bıraktığında onu kaldırıp sandalyeye yerleştirdiler. Yangyang kendine gelmeden önce bağlamaları gerekiyordu.
Birkaç dakika sonra Yangyang göz kapaklarını kaldırmış duyduğu şıngırtılar ona imkansız olduğunu söylese bile tüm gücüyle çırpınmıştı. Gözleri etrafındakileri netleştirmeye başladığında karanlık silüetleri süzdü. Yüzü şaşkınlık ve korku duygusu tarafından ele geçirilmişti. Ten ve Hendery yerine yabancı yüzlerle karşılaşacağını düşünmüştü.
"Bu ne demek oluyor? Şakanız hiç de komik değil, bırakın beni!"
Hendery kahkahasını bastırmaya çalışıyordu. Vücudunu ele geçiren üstünlük hissi ona zevk veriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yandere Simulator|XiaoDery ✔️
Mystery / Thriller"Lise dönemi her genç için umutla doludur. Partiler, arkadaşlıklar, aşk... Aşk?.. Aşk her zaman iyi bir şey midir? Bir başkasının yaşamını elinden almaya değer mi?.. O benim olduğu sürece hiçbir şeyin önemi yok..."