"Herkes oradayken bir şey söylemek istemedim, bozuntuya da vermedim baba ama lütfen bir daha Felix'i eve çağırma"
"Ben çağırmasam ne olacak ki? Çocuk zaten Taehyung'dan özel ders alıyormuş ve seninle de buluşuyormuş?"
"Naziklik olsun diye kabul ettim ben onun buluşma isteğini. Geçmişimiz var sonuçta. Arkadaşça buluştuk sadece bir kere. Sürekli tekrarlanacak bir şey değildi yani"
Babam kaşlarını hafifçe çatarak beni süzdüğünde söylediğim şeyin hoşuna gitmediğini fark etmem zor olmamıştı ama beni de anlamalıydı.
"Taehyung ona özel ders vererek yeterince sınırlarını zorluyor, bir de onu hayatımıza katamayız baba. Katmamalıyız. Ben olsam Taehyung gibi sadece bozulup sessiz kalmak yerine tepkimi koyardım ortaya"
Babam taze sıkılmış portakal suyunu birkaç yudum alıp bitirdikten sonra arkasına yasladığında kahvaltı masasında bizimle birlikte olan annem ve abim sessiz kalmaya devam etmişti.
"Ben de bilerek onları aynı ortama sokmadım zaten" demişti babam. "Her akşam Taehyung'a gidiyorsunuz, dün akşam yemeği için sözleştiğimizi unutmuştum."
"Baba sorun aslında sadece bu değil. Daha açık olayım," demiştim başımı iki yana sallarken. "Ben Felix'le bu kadar yakın olmanı istemiyorum. Aramızda yaşanan şeyleri bilmiyorsun. Bu yüzden lütfen beni ciddiye al ve dediğimi yap"
"Ne yaşandı aranızda? Anlat bana o zaman?"
"Anlatmak istemiyorum, isteseydim çoktan anlatırdım zaten" demiş ve ayağa kalkarken devam etmiştim. "Sadece bana güven ve lütfen Felix'le çok samimi olma. Sana selam vermeyi kes falan da demiyorum, emir de vermiyorum. Sadece çok samimi olma lütfen"
Babam sessiz kaldığında onun arkasına geçip başının üstüne bir öpücük bırakmıştım hemen. Babamın beni dinleyeceğini biliyordum, o yüzden içim rahattı aslında biraz. Ardından annemi de yanağından öptükten sonra Soomin'e seslenmiştim.
"Soomin! Ben gidiyorum!"
Soomin sesimi duyar duymaz odasından çıkarak yanıma koştuğunda gülümseyerek ona sarılmış ve saçlarına minik bir öpücük bırakıp geri çekilmiştim.
"Akşam görüşürüz."
Annemlere sözlü olarak da veda edip eşyalarımı alarak evden çıktığımda elim hemen telefonuma gitmişti. Kulaklıklarımı takmış ve hemen Taehyung'u aramıştım.
"Günaydın bebeğim" demiştim o telefonu açar açmaz.
"Günaydın"
Uh. Benim aramama uyanmış olmalıydı ki sesi olduğundan daha derin ve boğuktu.
"Sen sadece tek kelime ediyorsun ve benim karnım ağrımaya başlıyor" diye mırıldanarak iç geçirdiğimde Taehyung'un gülercesine bir ses çıkarttığını duymuştum. "Neyse. Ben yaklaşık yarım saate stüdyoya varmış olurum, sen de kalk hazırlan. İşe gitmeden önce buluşalım, konuşacaklarımız var. Dün gece konuşamadık" demiştim otobüs durağına varıp banka otururken.
"Acelesi yok, biliyorsun değil mi?"
"Hayır var. Cidden anlatayım ve konu kapansın istiyorum. Konuşmaktan hoşlandığım bir konu değil ama senin de bilmen lazım" diyerek ısrar ettiğimde olumlu mırıltılar çıkartarak beni onaylamıştı.
"Tamam. Kalkıyorum şimdi. Dikkatli gel"
"Kahvaltını güzel yap. Stüdyoda bekleyeceğim seni."
"Stüdyoda beklemek yerine bana gelsen olmaz mı? Daha rahat konuşuruz hem?"
"Bilmem. Geleyim mi? Yük olur muyum sana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Equestrian: taekook
FanfictionBir dansçı, bir profesyonel binici ve bir de Bay Jeon. Not: Kapaktaki edit @hhisasihunn'a aittir.