𝐓𝐰𝐞𝐥𝐯𝐞

6.6K 508 623
                                    

Daha hızlı bölüm yazmam adına, hızla doldurmanız adına sınır koymaya karar verdim: +250 oy sınırı

Bu aralar kötü yorumlar artmaya başladı. Neden çekememezlik yapıyorlar anlamadım ama sinirimi bozdukları kesin.
Ben buraya birilerinin isteği doğrultusunda, yazmamı istedikleri şeyi yazmak zorunda değilim. Benim ficim olduğu için, istediğim klişeyi yazar, istediğim konuyu işlerim. Kim ne diyebilir?

İlk omegaverse rk yazışıma kadar karışıyorlar?? Bıktım yahu!?
Salın beni

Neyse ne, bugün yazdığım en uzun bölümle burdayım. 4k yazdım be...
Bol yorum istiyorum, bol bol olsun

Bol yorum istiyorum, bol bol olsun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hâlâ iyi görünmüyorsun." Elindeki ağrı kesici hapı yanımdaki çekmeceli küçük dolabın üstüne koyup, çalışma masamın üzerindeki su dolu bardak ile yatağımda, yanımdaki yerini aldı Jennie. Sorusunu geçiştirircesine başımı iki yana sallayıp, bıraktığı ağrı kesiciyi elime aldım. Ağzıma attıktan sonra su ile boğazımdan aşağıya gönderdim.

"Bugün ayın kaçı?" Sorumla beraber, cebindeki telefonu eline almış ve ekrandaki tarihi yüzüme tutmuştu.

"Kızgınlığına daha birkaç gün var?" Günlerimi takip eden Jennie haklıydı. Öyleyse sorunum neydi benim? Dünden beri halsizlikten ölecektim. Yataktan dışarıya adım attığım gibi gözüm kararıyor, başım dönüyor ve kalbimdeki ağrıyla, kalktığım yere aynı hızla çöküyordum.

Hastalık değildi bu, ilk başlarda kızgınlık diye düşünüp dursamda, tek sebebi bu değildi. Jennie doktora gitmem konusunda ne kadar ısrarcıysa bende bir o kadar gitmeme taraftarıydım.

Kalkacak halim yoktu. Bu halimle değil doktora, burdan odamın kapısına kadar bile kendimi taşıyamazdım.

Belirtmekten geri kalmayayım ki, benim gibi kurdumda müthiş bir sancı ile kıvranıyordu. Kendimden değil ama omegamın zarar görmesinden ölesiye korkuyordum. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Bu durumlara karşı yabancı ve bilgisizdim. Belkide Jennie haklıdır. Hastaneye gitmeli ve içimdeki endişeyi çürütecek şeyler duymalıydım doktorlardan.

"Roseanne, gerçekten çok endişeleniyorum." Sararmış yüzüme, tıpkı sesine yansımış olan endişe ile bakarken, gülümsemeye çalıştım. Onu korkutuyordum. Bu halim ile gerçekten korkutucuydum.

"Sorun yok, sadece ufak bir halsizlik." Becerebildiğim kadarıyla gülümseyip, yatakta geriye kayarak yeniden başımı yastığa gömmüştüm. "Hem senin dersin yok mu? Geç kalacaksın." İkazım üzerine göz devirip, elini alnıma uzattı. Ateşim kontrol etti ama ateşimin olmadığı bellydi. Bu sadece içsel bir hastalık gibiydi, psikolojik tamamen. Sanki hasta olduğumu hissettiğim için, hiçbir neden yokken beter haldeydim.

broken moonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin