"Sen iyi olduğuna emin misin? Rengin atmış." Göğsümün üstünde kendini belli etmekten çekinmeyen kötü hislerin yarattığı sancı ile oturduğum yerde kıvranmamaya çalışarak yanımda oturan Yeri'ye döndüm. Kampüsün pek dolu olmayan köşesinde bir başıma otururken beni görmüş ve yanıma gelmek istemişti. Her şey öylesine hızlı gelişmişti ki onunla en son konuşumuz olaylı bitmişti. Yani Jungkook ile ilk temasımıza sebep olan malum kişiydi Yeri.
"Hımm iyiyim, sabah annemin zoru ile kahvaltıyı fazla kaçırdım midem iyi değil fazla." İnanmadığını belli edercesine tek kaşı kalkmış ama bir şey söylememişti. Çünkü zaten söylemek isteseydim yalan uydurmazdım.
"Aslında biraz tuhaf kokuyorsun, senin için endişeleniyorum." Anlamayarak döndüm ona. Kötü mü kokuyordum. Kolumu kendime çekerek kokladığımda bir koku alamamıştım. Ama bu sabah annemde bende tuhaf şeyler olduğunu söylemişti. Sanırım korktuğum başıma geliyordu. Ruh eşimden ayrı geçirdiğim beş günün sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkıyordu.
Nasıl anlatılırdı bilmiyordum ama öyle tuhaf bir ruh haline sahiptim ki, halsizlikten ölüp biterken yerimde oturtmuyordu kurdum. Göğüs kafesimde sancısı kelimelere dökülmeyen bir ağırlık vardı, nefes almamı engelliyordu. Başım dönüyor, midem kasılıyordu. Tıpkı annemin babamdan ayrı kaldığında yaşadığı şeyler gibiydi işte.
Anlamayacak değildim. Ya ruh eşimden ayrı kalışımdan bu hallerim ya da başına bir şey geldiğinden. İlk seçeneğin olması için tanrıya yakarıyordum. Ona bir şey olabileceği ihtimali aklımdan geçtiği anda kurdum perişan oluyordu. Ama hep bir şüphe halindeydim. Kim Taehyung ve Jungkook'un aynı anda ortadan kaybolması normal değildi. Hemde hiç değildi.
Her gün kapısının önünden geçtiğim malikane çok sessizdi bugünde. Belli ki kimse yoktu. Nasıl olurda kapının önünden bir kez bile ayrılmayan korumalar da ortadan kaybolmuş olabilirdi? Endişelendiriyordu tüm bu olanlar beni.
"Daldın yine, heyyy!" Yine aklımda kuyruk sallayan kötü düşünceleri yok edip gözümün önünde el sallayan kıza döndüm.
"Kızgınlığın falan mı yaklaştı, gerçekten normal görünmüyorsun." Beni sıktığını düşünerek geri çekilse de yüzündeki samimi endişe iyi niyetini ortaya koyduğundan sesimi çıkarmadım. "Seni bunaltmak değil amacım, her an bayılacakmış gibisin."
Gülümsemeye zorladım kendimi. Korkunç bir dudak gerilemesi ile karşı karşıya kalan Yeri'yi daha fazla endişelendiriyordum belki de ama bunu düşünecek kadar kendimde değildim. Gerçekten her an bayılabilirdim.
"Yok, kızgınlığıma henüz var." Daha fazla soruya maruz kalmamak adına içten içe dua ederken, aklımda yalnızca eve gitme fikri vardı. Ama evde olan anne ve babam etkeni de beni sıkıştırıp duruyordu. Pinpirikli insanlardı, aşk acısına bile bağlıyabiliyorlardı bu halimi.
Gerçi arada fark varmıydı ki? Aşk acısından bin beter.
"Sen yine de doktora görün." Tavsiyesine her ne kadar kulak asmayacak olsam bile kafamı sallamış ve onu onaylamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken moon
FanfictionRoseanne, ilk kızışma döneminde alfasına ihtiyaç duyan bir omegaydı. ⁰omegaverse uygunsuz bölümler barındırır. 06.04.2021