Yorum Sınırı: 90
YAZAR ANLATIMI
Sıcaktı, çok sıcaktı. Güneşin en tepeden kendini gösterdiği kavurucu bir yaz günüydü. Esinti yoktu. Halk isyanda, kıtlık ülkeyi mahvetmekteydi. O ise kral olmak için hazırlanıyor, yetmezmiş gibi cehennem gibi olan ülkesinin cennetinde yaşıyordu. Dünya adaletsiz, hayat acımasızdı. Mutlu olmak istiyordu. Fakat bu bile yasaktı ona. Halkı açlıktan ve susuzluktan ölürken, çocuklar ağır işkencelere maruz kalırken, omegalar açık arttırmada satılırken ona her şey yasaktı. Mutlu olmak, özgür olmak yasaktı. Yaşamak bile zor gelirken nefes almak yasaktı.
Elindeki oku sinirle yaya takıp geri çekerken düşündükleri sadece bunlardı. Kahverengi saçlarını tepeden bağlamış, gözlerini hedefe dikmişti. Ter damlaları boynundan aşağıya süzülürken okunu bıraktı. Başını geriye attı. Her zamanki gibi hedefe tam olarak isabet ettiğine emindi. Bakma gereği bile duymadan arkasını dönüp ilerlemeye başladığında yardımcısı yanına geldi ve yumuşak, en kalitelisinden bir havlu verdi. Havluyla yüzünü silerken uzattığı suya kısa bir bakış atmış ve eline alıp içmemişti. Halkı kıtlık ile mücadele ederken o nasıl kendi rahatını düşünebilirdi ki? Aklı almıyordu. Bir de yetmezmiş gibi evlenmesi gerekiyordu. Yine aklına geldiğinde dişlerini sıktı. Sinirli ve kızgındı. Yapması gereken onca iş varken evlilik boşa masraf, müsriflikti.
Sinirle yürümeye başladı. Hızlı ve seri olarak attığı adımları arkasından koşan yardımcısı için işkenceden farksızdı. Koşmaktan yorulmuş olan ve bu saraya gelme sebebini bile bilmeyen yardımcısı bunalıma girmemek için kendini zor tutuyordu. Delirmek üzereydi, ikisi de. Üst mevkide olan aniden durduğunda hızını ayarlayamamış ve ona çarpmıştı. Bazılarının yüzünü bile göremediği kişiye çarpmış olmasını umursamadan birkaç adım geri gitti.
Tahtın yeni sahibi;
"Hoseok" dedi bıkkın sesiyle. Yardımcısı gözlerini devirmemek için kendini zor tutuyor, sakin kalmaya çalışıyordu. Yine de başını eğip dinlediğini belli etti.
"Bugün tüketmediğim tüm suyu halka dağıtın. Onların benden daha çok ihtiyacı var. Ayrıca Baş Cariye'ye söyleyin bahçeleri sulamak için kullandığı su miktarını azaltsın. Gerekirse birkaç gün sulamasın. Prenses, prens ve kraliçeye verilen yemeklerden biraz kısılıp halka dağıtılsın. Kim Krallığı ile iletişime geçilsin. Onlardan yardım istemekten başka çaremiz yok. Taç takma törenimde eş adayları adak yapsınlar. Yağmur hangisinde yağarsa onu eşim, yani kraliçe yapacağım. Herkese, tüm halka duyur bunu. Anlaşıldı mı Hoseok?"
Yardımcısı şaşkınca onu dinlerken uyarmak için ağzını açmakve kekelmekten başka hiçbir şey yapmamıştı.
"A-ama m-ma-j-jesteleri..."
Tek kaşını kaldırıp sözünü kesti.
"Anlaşıldı mı dedim."
Hoseok ise diz çöktü ve geleceğin kralının emirlerine karşı gelmedi.
"Anlaşıldı efendim."
Prens Park Jimin, memnuniyetle gülümsedi ve odasına çekildi.
*-*-*-*-*-*
Yoongi, elindeki kitaplarla zorda olsa yürümeye çalışıyordu. Sadece çalışıyordu çünkü en az kendisi kadar ağır olan kitapları taşımak ve onlar kucağındayken adım atmak çok zordu. Gerçekten çok zordu.
En sonunda masaya bıraktığında bunları daha sonra okuyacak olmasının bilinciyle ofladı. Sonra hatırladığı gerçekle odadan hızla çıktı ve ona söylenen odaya doğru ilerlemeye başladı. Daha geleli birkaç saat bile olmadan eğitilmeye başlamıştı. Çünkü Seokjin'e göre Yoongi geleceğin kraliçesiydi. Bu yüzden şimdiden eğitilmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pisigi • yoonmin
Fanfiction"Kral Park kedileri çok sever. Fakat favorisi kediye benzeyen omegalardır"