12 YIL SONRA
Yavaş adımlarla, yüzümde memnun bir gülümsemeyle yürüyordum. Elimdeki zarı havaya atıyor ve geri yakalıyordum. Kwang'ın dediğini yapmıştım ve kazanacağım parayı düşünmekle meşguldüm. "Hey! Yoon hyung! Bekle!"
Duyduğum sesle arkamı döndüm. Bana seslenen kişi önümde durduğunda kafamı kenara yatırdım. "Ne oldu Kook?"
"Bizim mekâna birileri geldi. Masaları dağıttılar. Her yeri yerle bir ettiler" dedi, geldiği yönü işaret ederek. Sonra derin bir nefes aldı.
"Seni istiyorlar"
Söylediği şeyle göz devirdim. Alışıktım buna. Gelirler, isterler, kaybederler...
"O zaman onlara istediklerini verelim"
Dedim ve mekânıma doğru yürümeye başladım. Annem öldükten sonra beni kucağına alan kişi o vahşetten koşarak uzaklaşmıştı. Sonrasında onun adının Kwang olduğunu öğrenmiştim. Beni eğitmiş, en iyi adamı yapmıştı. Sağ kolu olmuştum. Kendime bir mekân açmıştım. Zenginleri, fakirleri, kısacası omega olan herkesi kabul ediyordum. Orada yeteneklerini gösterirler sonra benim eğitimime alınıp kendilerini geliştirirlerdi. Beğendiklerimi kendi adamlarıma katarım. Beğenmediklerimi ise -ki onlar kesinlikle yeteneksiz değil, güvensiz olanlar- öldürürdüm.
Mekânım sürekli basılıyordu. Bazı haddini bilmez omegalar sürekli saldırıp, ele geçirmeye çalışıyordu. Bu duruma da alışıktım. Beni kıskanan herkes gelir, mahveder, mahvolur ve cezasını çekerdi. Saçlarımı hafif geri attım ve maskemi yukarı çektim. "Hadi Jungkook, biraz şarap içelim"
Jungkook, anne ve babası tarafından terk edilmişti. Onu karların altında, soğuktan donmak üzereyken bulmuştum. Onu Kwang'a götürmüş ve benimle çalışmasını istemiştim. Kwang, ilk kez beni reddetmişti. Bende onunla kurt formunda savaşmış ve kazanmıştım. O günden beri bana sadıktı. Aynı zamanda güvenebileceğim tek kişiydi.
"Hyung, bu sefer şarap istemiyorum"
Söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "Yeni bir yer açılmış. Güzel kadınlar varmış. Oraya gidelim"
Söylediği şeyle alnına bir fiske vurdum. "Salak şey" diye mırıldandım. Oysa somurtuyordu. Umrumda mı? HAYIR!
1
2
3
İç çektim ve ona sarıldım. O benim tek kardeşimdi. "Tamam, nereye istersen oraya gidelim"
"Teşekkür ederim hyung!"
Manyaktı, manyaktım, manyaktık. Ama mutluyduk. Çünkü beraberdik.
İçeri girdiğimizde karşımda duran kişiyse feromonlarından anladığım kadarıyla bir alfaydı.
Alfa!?
"Siz..." söyleyecek cümle bulamıyordum. Alfalar buraya saldırmazdı. Omegaları umursamazlardı bile. Bu bir ilkti. Kendimi topladım. "...neden buradasınız?" diye sordum.
"Yoongi, sana ihtiyacımız var"
"Neden?"
"O ölüyor"
"Kim ölüyor?"
"Seyeon"
"Umrumda mı sizce?"
"Omega... lütfen. O ölüyor. Sana ihtiyacımız var. Onu sadece sen kurtabilirsin"
"Ben bir omegayım, alfa. Doktor değilim"
"Gi Yoongi!" bağırmasıyla etrafımızdaki bazı kişiler sıçradı. Bense istifimi bozmadım. "Onun sana ihtiyacı var!"
Gözlerinin koyulaştığına şahit oldum. "Benimle geleceksin seni lanet omega!"
"Alfa, sınırlarını, zorlama"
Her kelimemi bastırarak söylemiştim. Arkasından bir hıçkırık sesi duyuldu. İlgi odağım orası olurken minik bir çocuk gördüm. Sonra çocuk ağlamaya başladı. "Annem ölecek mi? Hani Yoongi bize yardım ederdi. Hani o kimseyi geri çevirmezdi. Annemi istiyorum! ANNEMİ İSTİYORUM!!!"
"Aişh, tamam! Bu seferlik olur"
Babası olduğunu tahmin ettiğim kişi "Yürü o zaman Gi"
"Hyung, ben... emin değilim. Ona inanmıyorum"
"Jungkook bende inanmıyorum. Sadece ufak bir kontrol yapalım. Tamam mı?"
"Tamam hyung"
Geldiğimiz evin içine girdik. Yatakta yatan bir kadın vardı. Rengi solmuştu. "Seyeon. Bak doktor getirdik"
Kadın zorla gözlerini açtı. Bana baktı ve doğruldu. "Gi Yoongi" diye fısıldadı. "Seyeon, öyle değil mi?"
Kafasını aşağı yukarı salladı. "Şikayetiniz nedir?"
"Kan... sürekli kan kusuyorum. Hareket etmek, nefes almak bana çok zor geliyor"
"Nabzınızı ölçebilir miyim?"
"Ta-"
Sözünü tamamlayamadan kan kusmaya başladı ve titreyerek yere yığıldı. "Seyeon!"
Beni buraya getiren alfa koşarak kadının yanına gitti. "Kardeşim, bir tanem, aç gözlerini. Seyeon! Söz vermiştin. Bensiz ölmeyecektin"
Eşi olduğunu düşündüğüm ama kardeşi olan alfa ağlarken benim gözüme tek bir şey çarptı. "Mühür..."
"Ne?"
"Mührü..."
O da mührü gördüğünde gözlerini büyüttü. Işık saçarak yok olan mühre bakarken kadının ölmediğini anlamıştım. "Kardeşinizin alfası başka bir omegayı mühürledi. Bu yüzden de kardeşinizin mührü kırıldı. Bir süre boyunca böyle baygın kalması normal bir durum. Fakat kurdu yaşamak istemezse uyanmaz ve acı çeker. İnançlı bir aileye benziyorsunuz. Ben Tanrı'ya inanmam ama siz yine de dua etmeyi deneyebilirsiniz. Şimdi izninizle, gitmem gerek"
"Bir dakika bekle"
Meraklı gözlerle Seyeon'un kardeşine baktım. "Kolyen, her yıl şekil değişiriyor. Öyle değil mi?"
"Evet" dedim aynı merakla. "Önümüzdeki günlerde prens Jimin tahta geçecek. Ve senin kolyenin bulunduğu herkesi haremine alacak. En kısa zamanda o kolyeden kurtulmanın yolunu bul. Yoksa senin için çok geç olabilir"
Söylediği şeyler çok doğruydu, hepsini biliyordum. Ama çok geç kalmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pisigi • yoonmin
Fanfiction"Kral Park kedileri çok sever. Fakat favorisi kediye benzeyen omegalardır"