YAZAR UYARISI (KALPLİ YERE KADAR DEVAM EDECEKTİR ATLAYABİLİRSİNİZ)
Nasılsınız? Sınavların başladığını biliyorum. Bu yüzden bu bölümde normal şartlarda Jimin ve Yoongi mühürlenecekti ve sonrasında smut olacaktı. Sırf siz mutlu olun diye. Ama klişe olmasın dedim. Sizi üzecek, korkutacak, nefret kusturacak ve bana yakışmayan klişelikte bir bölüm oldu. İstediğiniz kişiye istediğiniz kadar sövebilirsiniz. Medyadaki şarkı boş kalmasın diye. Dinlemek zorunda değilsiniz. Agafya iyi okumalar diler.
დდდ
Min Yoongi dizlerinin üstüne çökmüştü. Sırtı kalabalığa dönüktü karşısında ise Prens Jimin'in ayak parmakları vardı. Başında bir ağırlık hissediyordu. Gözlerini kapattı. Kafasındaki metal taç artık Jimin'in ellerindeydi. Sonra kadife örtünün serili olduğu tepsiye kondu. Kafasına daha ağır ve daha süslü bir taç takıldı. Başını kaldırdı ve Jimin'in gözlerine baktı. Jimin gülümsedi. Yoongi ise ayağa kalktı. Kadife tepsideki ölüm kupası ile yaşam asasını eline aldı. Sol elindeki asayı kaldırdı, sağ elindeki kupanın içindeki kırmızı sıvıyı içti. Sıvı çenesinden aşağıya doğru akmaya başladı. Jimin gülümsedi ve dudaklarını eşinin dudaklarıyla buluşturup tüm sıvıyı emdi. Böylelikle Park Krallığı'nın yeni kraliçesi seçilmişti. Başındaki taç yerinde durmadı ve düştü. Düşerkense Yoongi'nin ensesini kesti. Halkın uğultusu arttı. Vücudunda yara izi olan birisi kraliçe olamazdı. Tacı takarken yaralandığına göre o uğursuz bir kraliçeydi ve hemen öldürülmesi gerekiyordu. Elleri titremeye başladı. Önce kupayı sonra asayı düşürdü. Göğsünde sert bir baskı hissetti. Titreyen elleri durdu ve beyaz beden yere yığıldı.
Aniden gözlerini açtı. Hepsi bir kabustu. Fakat hiç bu kadar gerçekçi bir kabus olabilir miydi? Sanmıyordu. Bir an önce bu saraydan ve hayatın kötü sürprizlerinden kaçmalıydı. Etrafını inceledi. Yine başka bir oda başka eşyalar... Bayılmadan önceki anıları aklına geldi. Seokjin acaba şimdi iyi miydi? Peki ya bebeği? Casus yaşıyor muydu? Aklında birçok soru vardı fakat cevaplarını bulmak için kendini fazlasıyla yorgun hissetti. Ayağa kalktı ve odadan dışarı çıktı. Saray halkı ona alışmıştı tabii ki o da onlara... Ancak her yanından geçtiği kişinin normalden farklı olarak korku ve saygı ile onu selamlamasına anlam veremedi. Ne oluyordu? Neden insanlar ona farklı davranıyordu? Bu durum canını sıkmıştı. Aynı bedeni paylaştığı kurdu ise onun aksine bundan zevk almıştı.
Nereye gittiğini bilmiyordu. Ayakları onu nereye götürüyorsa oraya gidiyordu. Çok değil, birkaç dakika sonra kendini Seokjin'in odasında buldu. Yatağında yatan Seokjin ve kucağındaki minik beden onun gelişinden hiç etkilenmeden birbirlerine bakıyordu. Seokjin işaret parmağıyla bebeğin burnuna dokundu
"Şimdi sen benim misin?"
Onun sorduğu soruyu komik bulan Yoongi kahkaha attı. Bebeğinse hiçbir şey umrunda değildi. Annesinin kıyafetini minik elleriyle tutmuş ağzını şapırdatarak uyuyordu. Seokjin'in bakışları Yoongi'ye döndü. Kocaman gülümsedi "Gelsene"
Kapı önünde beklediğini o sırada anlayan Yoongi içeriye adımladı. Seokjin'in yatağının yanında durdu ve bebeğe baktı. Annesine veya da babasına benzemiyordu. Çok tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı "Bunun senin bebeğin olduğuna emin miyiz? Hiç benzemiyorsunuz"
Seokjin sinirle ona baktı "Tabii ki de benim bebeğim başka kimin olacak!?"
Yoongi o an anlamıştı. Seokjin'in psikopatlığı hamilelikten kaynaklı değildi. O doğuştan psikopattı! Hemen konuyu değiştirme gereği duydu.
"Ben gideceğim"
Dedi pat diye. Seokjin gözlerini kısarak ona baktı. Ne saçmalıyordu bu? Ne gitmesinden bahsediyordu? Kardeşine yeni kavuşmuştu. Üstelik hayatını kurtarmıştı. Şimdi öylece gidemezdi. Buna hakkı yoktu. Konuyu farklı yöne çekmeye çalıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pisigi • yoonmin
Fanfiction"Kral Park kedileri çok sever. Fakat favorisi kediye benzeyen omegalardır"