Zaman değil, zamansızlık. Evet; bir zamanın içinde, bir yerlerde, kimi aç kimi susuz, küfür gibi hayallerim peşimde. Zamanı yok sayamıyorum, avuçlarımı her gördüğümde. Kafir zamanın içinde bir boşlukta asılı bir şekilde sallanıyorum. Zamansızlığın nedeni yok. O zamansızlığı ben yaratıyorum.
Uyurken ağzımdan akmış salyalarım yastığımı soğuk bir nemliliğe bürümüş. Bürüdüğü ben değilim. Bir nemliliğe sahip değilim, ben ıslağım. Bilmeden kendimi bir ateşe attım, zamanı belirsiz. Belirsiz, belirsiz, belirsiz. Başımı iki yana deli gibi sallamaktan kendimi alamıyorum. Belirsizim. Evet ama ne belli ki?
Ağır ağır duş alıyorum, düşüncelerim beynimin kıvrımlarına dolanıyor kangren etmek ister gibi sıkıyor. Bugün günlerden Cuma. Uyuyup kaldığım annemin göğsü, aşağılık rüyalarımın pençesindeyken sanki dayanamamış ve beni terk etmiş. Terk edilmek bizim işimiz. Bu işin piri aransa ilk gelinecek yer benim 6 numaralı dairem. Bakıyorum yine abartmalarda üstüne yok Agah, yine formundasın. Kıkırtısı banyonun duvarlarında yankılanıyor. Cevap verecek güce sahip değilim. Elimden gelse kendimi şu yere bırakırım. Ardından başımdan sular akar ancak delikler kapalı olduğu için gittikçe dolması kaçınılmaz olur. Dolar, dolar, dolar. Sonra ben o suların altında kalırım. Sular beni geçer, ben boğulurum.
Havluma sarınıp banyodan çıkıyorum. Akşam buluşacağımız saate çok az kaldığının farkında, heyecanlı ancak elinden tüm umutları alınmış biri gibiyim ben artık. Ağır ağır giyiniyorum. Lavanta yağını bile sürmeden oturup beklemeye başlıyorum. Çıkmasına bir saatin olduğunun farkına vararak oturarak beklemek yerine evden çıkıyorum. Çıkar çıkmaz burun buruna geldiğim kişi yüzünden tuhaf bir şekilde ürperiyorum. Gündelikçi kadın, beni yine ağır ağır süzmekte geç kalmıyor.
-Agah Bey, ne zaman sizi görsem sürekli bir işiniz çıkıyor. Kırılıyorum ama o kadar evinizi temizliyorum.
Dudaklarını büzerek söylediği bu cümlelerle tepem atıyor. Zira hayrına evimi temizlemeye gelmiyor. Her ay öküz gibi para yatıyorum ben sana. Boğazımı hafifçe temizleyerek,
- Bihter Hanım, benim işlerimi yapıyor olmanız sizinle sık sık konuşacağım anlamına gelmiyor herhalde?
- Elbette öyle de yani insan yine de arada konuşmak ister ya ondan dedim ben.
Kıvırmaya çalışan haline aldırış etmeden aşağı indim hızlıca. Bu apartmanı da diğer sakinlerini de sevmiyordum. 1 numaralı dairedeki Ayşen Hanım kendisini aldatan Hayri Bey ile bir yaşam sürmekte, üstelik kocasının tüm kirli çamaşırlarını bilmesine rağmen. Ancak bunun sebebini kendisinin kısır olmasına bağlıyor. Bundan dolayı da erkek yapar, haklıdır çünkü ben ona bir evlat dahi veremedim kafasında. 2 numaralı dairede ise kimin kaldığı belli değil, devamlı birileri girip çıkıyor ve bu kişiler de kimseyle bir samimiyet kurmamakta ısrarcı olmalılar. Kim bilir hangi bokları yiyorlar, bir Allah bilir. 3 numaralı dairede ise... Ayfer oturuyor. Nahifliği, sıcaklığıyla bu apartmanda nefes alan yegâne varlık. 4 numaralı dairede bu apartmanın gündelikçisi, yani benim başıma bela olan Bihter Hanım. Kendisi 45 yaşında dul bir kadın. Bildiğime göre kocası 10 yıl önce silahlı bir kavgaya karışmış ve kimin vurduğu bile belli olmayarak hakkın rahmetine kavuşmuş. 10 yıldır erkeksiz bir yaşam süren Bihter Hanım ise yoksunluktan kudurmuş olmalı ki yaklaşık 8 aydır, yani buraya taşındığımdan beri, uzun ve cadıları anımsatan tırnaklarını bana geçirmenin peşinde. Ondan neden bu kadar korktuğumu hiçbir zaman anlayamadım. Ancak onu, onun bana arzulu bakışlarını görmek, derimi yüzme isteğimi kamçılıyor. 5 numaralı daire, yaklaşık 5 yıldır boş. 6 numaralı daireyi ise ben meşgul etmekteyim: Agah Celal. Hayatının iplerini hiçbir zaman tutamamış, bulunduğu yerlerden bir süre sonra kaçan ve kaçarken ardında kalanlara dönüp bir kez bile bakmayan o adam. En çok kendisine, orda yetim bıraktığı kendisine bakmamakta ısrar eden bir adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçtan Uca Yolcu
No FicciónElleri, önüme uzanan minik beyaz elleri... Bana bir sığınak olan beni kuytularında saklayan elleri. O elleri olmasaydı geceleri hangi elin hayaliyle pışpışlardım bedenimi.