Karakterlerin yerine kendinizi ve arkadaşlarınızı koyabilirsiniz.
Şarkıyı da açın bu arada öyle okuyun.
----------------------------------------------------------------------------------------------"Hayır ya biz nasıl Paris'te olabiliriz, pardon bir çizgi filmin içinde."
"Çok saçma ya"
"Adıma bak. Daha düzgün bir isim rica etsem çok mu fazla olurdu acaba""Rica ediyorum sus artık."
"Ay acaba Chloe var mıdır"
"Mert- ay pardon Isaac"
"Efendim"
"Mutfağa git salatalık falan doğra aç aç dışarı çıkmayacağız değil mi"
"Doğru, tamam bekliyorum seni. Sen ne yapacaksın bu arada"
"Bunu sorgulama Isaac, mutfağa git"
"Bana Isaac deme!"
"Ama adın bu Isaac."
Oflayarak mutfağa gitti. Ne dedim sanki. Odama gittim. Dolabımı açıp az kurcaladıktan sonra bir sweatshirt, bir pantolon aldım. Giydikten sonra aynada kendime baktım.(sweatshirtin cepli ve şapkalı olduğunu düşünün)
İç sesim: MükemmelimHaklı. Mükemmelim yani.
Pıtı pıtı yürüye yürüye mutfağa gittim. Kapının oradan salatalık ve bıçakla cebelleşen Mert'i izlemeye başladım. Bunun ne mutfak becerileri varmış da farkedememişiz bunca zaman (!)
"Mert çekil ya çekil."
"Niye, çok güzel oldu bence"
"Benim canım arkadaşım, ne güzeli bir salatalığı beşe bölmüşsün resmen."
"Hı."
"*başımı sallayarak*" Hı ya. Git sen giyin. Ben hallederim"
"Gören de 40 yıldır mutfaktan çıkmıyorsun on parmağında on marifet sanacak ya"
"Öyleyimdir"
Giyinmeye gitti, yani inşallah. Mert'in beş parçaya böldüğü salatalıkları alarak her bir parçasını dörde böldüm. Evet, salatalık böyle doğranıyor. Buzdolabını açıp iki yumurta aldım. Sonra patates bulmak için mutfağı kurcalamaya başladım. Bulduğumda büyük bir patates aldım. Bulana kadar canım çıktı gerçi ama.
Bulduktan sonra patatesleri yıkadım, soydum. Doğramaya başladığımda Mert geldi.
"Nasılım"
"İdarelik, benim kadar iyi olamazsın"
Bana göz devirdi, aslında tarzı iyiydi. Hiç olmazsa sweatshirt giymişti. Benim yanımda t-shirt giyse intihar ederdim herhalde, sonuçta ikiziz öyle değil mi?Yalan yok, imaj gözlüğü yakışmıştı. Buzdolabına gidip açtı. İçini kurcalamaya başladı. Bense işimi gücümü bırakmış iki dakikadır buzdolabıyla bakışmasını izliyordum. Ofladım ve patates doğramaya devam ettim. Küp küp doğradığımda tavayı alıp içine birazcık ayçiçek yağı döktüm. Patatesleri tavaya koyup elimdeki tahta kaşıkla karıştırmaya başladım. Mert'e döndüm, buzdolabıyla bakışmayı bırakmış içinden bir kakaolu süt almıştı, kafaya dikiyordu.
"Gel yumurtaları yıka işe yararsın" dediğimde bana gözlerini kocaman açarak baktı.
"Siz kızlar yumurtayı kabuğuyla mı yiyorsunuz?"
"Salak mısın Isaac, yumurtayı kırdığımızda dışındaki pislikler içine bulaşmasın diye yıkanıyor. Kırma da yıkarken, tek dileğim bu." Bana sinirli sinirli baktı ve lavaboya ilerledi, yumurtaları kırmama amacıyla nazikçe suyu açıp yıkadı. Bir saniye yumurtalar kırılmadı!? İçinde yetenek varmış çocuğun, hakkını yemişiz pisi pisine.
Patatesi karıştırmaya devam ettim ve pişip pişmediğini kontrol ettim. Yumurtaları ocağın yanına koymuş olan Mert tüymüştü. Bir insan iş yapmayı bu kadar mı sevmez ya...
Yumurtaları patateslerin yanına kırma vakti yaklaşıyordu ve ben henüz yumurtayı kırıp karıştırıp baharatlandırmamıştım. Aklıma gelen tek çözüm yoluna başvurdum.
"Mert gel buraya"
Oflayarak geliyordu. Tahta kaşığı uzatıp benim karıştırdığım gibi karıştır dedim, kafasını salladı. Bu çocukta ışık var. Yumurtaları bir kâseye kırıp çatalla iyice karıştırdım ve içine biraz nane biraz toz biber biraz da pul biber attım. Yine iyice karıştırdıktan sonra Mert'i omzumla kenara itip karışımı tavaya boşalttım.
"Yardım ettik trip yiyoruz."
"Ne tribi Mert, çekil demedim diye trip mi oluyor?"
"Sus Lilian, gerçekten bu kalbimi kırdı."
"Hayda, oğlana bak"
Omlet pişmişti, yine iyisin Mert tüm işi ben yaptım. Aslında yapmadım yumurta yıkadı, patatesi karıştırdı ve bir salatalığı beşe böldü. Her şeyi ben yapmamış oluyorum anlamına mı geliyor bu? Omleti ortadan ikiye böldüm, iki tabağa koydum. Doğradığım(ız) salatalıklardan 10 tanesini Mert'in tabağına geri kalanını kendi tabağıma koydum tabağın geri kalanını doldurmak içinse zeytin peynir falan kullandım. Mükemmel ya, ben bu kadar yetenekli miymişim?
Masaya koydum ve tam oturduğum sırada yeniden kalktım. Buzdolabına gittim vişneli meyve suyunu çıkardım ve bardaklara doldurdum, çatal ekmek vesaire vesaire falan da aldım ve masaya geçtim. Eksik var mı? Hayır. Benim için yok, Mert için varsa kalkıp alabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| ~Wσrld σf Mírαculσus~ |
Fanfiction"Bekle, Mert biz neredeyiz?" dedim, o da etrafa bakıyordu hızlıca. Sonunda "Argh, bilmiyorum." deyip hem kendisini hem beni geçiştirmişti. Düşünmeye başladım. O anda kafamda şimşekler çaktı. Biz... Mucizenin dünyasına bilinmeyen bir şekilde gelmişti...