Red Moon

118 22 34
                                    

Ben geri geldim :")
O kadar özlemişim ki yazmayı... Deli gibi uzatmak istiyorum bütün bölümleri. Umarım bazı şeyler için geç kalmamıştır bu yazar.
İyi okumalar diliyorum <3
--------------------------•-------------------------

Etrafımdaki sesler bulanıklığını yitirirken birbirine sıkı sıkı tutunmuş göz kapaklarımı araladım. Görüntüler simsiyah bir boşluktan önce buzlu cama, ardından bembeyaz gökyüzüne en sonunda ise gri bir tavana dönüştü. Sanki yıllardır neresi olduğunu bilmediğim bu yerde yatıyormuşum gibi yorgun hissediyordum. Kafamı sola çevirdiğimde bir sandalyeye bağdaş kurmuş vaziyette oturmuş bir beden kadrajıma girdi. Aynı beden kollarından birini masaya uzatmış başını aynı kolunun üzerine koymuş uyuyordu. Dirseklerimin üzerinde doğrulup odaya göz gezdirdim. Yatağın başlığının dayandığı duvarda bir tane meşale yanıyordu ve tüm odanın ışığını karşılıyordu. Her yer betondan ibaretti ve hücreye benzer bir havası vardı. Küçük bir oda olduğu işin gri renk insanın ruhunu daraltıyordu.

Bedenimi tamamen oturur vaziyete getirdikten sonra sağ ve soluma hafifçe dönerek esnettiğim omurgam kırılır tarzda sesler çıkarmıştı. Odadaki yabancı beden bu sesleri bekliyormuş gibi anında hazır ol'a geçti ve biraz önce uyuduğu sandalyenin yanına dikildi. Ellerimi iki yana şaşkın bi ifadeyle açınca uykulu ve derin bir sesle kendini ifade etti.
"Baş İblis sizin başınızda beklemem için beni görevlendirdi efendim." Yataktan aşağı bacaklarımı sallayıp ellerimden güç alarak ayağa kalktım.
"Beni onun yanına götür o zaman."
"Maalesef bunu yapmam imkansız kendisi şu anda meşgul."
"Görev başında uyuduğunu öğrense başına bela almazsın yani?" Sessizce kapıya ilerledi ve benim için açıp dışarıya çıktı. Adımlarını takip edip odadan çıktığımda kapıyı ardımızdan kapatıp önüme geçti. Tıpkı odadaki griliğe sahip koridorda yine odadaki gibi meşalelerin ışığı hakimdi.
"Burası neresi? Hücre gibi duruyor."
"Misafirhanemiz efendim. Sizin için bi oda hazırlanana kadar burada kalmanız gerekiyordu ama odanız hazırlandı."
"Bugün duyduğum en güzel haber olabilir. O rahatsız yatakta bir daha yatmam gerekmiyor. Bu arada kaç gündür uyuyorum?"
"İki gün oldu efendim."
Kırmızı Ay bugündü.

Bir süre sessizce yürüdükten sonra tanıdık gelen giriş kapısının önüne gelmiştik. Gardiyan İblisler her zamanki gibi kapıda nöbet tutuyorlardı. Beni gördükten sonra kapıyı açıp içeri girmemizi beklediler. Açılan kapının önünde bana eşlik eden iblis'e döndüp bana bakmasını sağladım. "Buraya kadar gelmen yeterli gerisini ben hallederim. Teşekkürler."
Başıyla beni onaylayıp geri döndüğünde içeriye girip döner merdivenlerden çıkmaya başladım. Bugün Vante'nin gerçekten nasıl bir görünüşe sahip olduğunu görebilecektim. Tabii eğer kamufle iblisliğimin etkisi geçtiyse benim foyam da ortaya çıkacaktı. Ancak saçma bir şekilde Vante ile ilgili olan seçenek beni daha çok heyecanlandırıyordu. İşlemeli kapılar görünür hale geldiğinde derince nefeslenip odaya doğru ilerledim.
Annem ben küçükken endişeli hissettiğin zaman gözlerini kapatıp o an içtenlikle en çok istediğin şeyi dilersen mutlaka gerçek olur demişti. Bu sebeple gözlerimi sıkı sıkı tutup ellerimi birbirine kenetledim ve çenemin altına koydum. "Lütfen bugün Vante bana babasının dediği gibi güvensin. Lütfen..."

Dileğimi dileyip gözlerimi açtığımda kendimi odanın içinde buldum. Tae her zamanki gibi masasında oturuyor önünde duran kitaplarla ilgileniyordu. O kadar meşgul, yorgun ve odaklanmış görünüyordu ki odanın ortasında dikilen bedenimi fark etmemişti. Birkaç adım masaya yaklaşıp ayak seslerimi duymasını sağladım. Kafasını kaldırmadan mırıldandı.
"Soojin sen misin? Jeongguk'tan haber var mı uyanmış mı?" Gülümseyerek cevapladım.
"Hmhm uyanmışım galiba." Sesimi duymasıyla aninden kafasını kaldırıp bana baktı. Solgun yüzüne yayılan gülümseme ile önündeki kitabın arasına bir kalem koydu ve yerinden kalktı.
"Neden geldin buraya kadar haber gönderseydin yeterli olurdu." Omzularımı kaldırıp indirerek güldüm. "O rahatsız yatağa daha fazla katlanamazdım." Cevap vermeden yanıma gelip baştan aşağı beni süzdü.
"Yaklaşan bir festival olduğu için seninle ilgilenemedim. İyisin değil mi? İstersen hazırlanan odana geçip dinlenebilirsin." Olumsuz anlamda başımı salladım. "Hayır festivalleri severim ben. Kalmak istiyorum." Eliyle masasının önündeki koltuklardan birini gösterip tekrar sandalyesine geçti.
"Nasıl bir festivalden bahsediyoruz? Dış dünyadan kopuk bir çocukluk geçirdiğim için bilmiyorum." Uzun parmaklarını birbirine kenetleyip önündeki kitabın üzerinde konumlandırdı. Gözlerimi zar zor onlardan alıp gözlerine çıkardım.
"Kırmızı Ay. Festivalin adı bu. Benim dünyamın yeni yaşını kutladığımız özel bir gün. Her yıl Kırmızı Ay çıktığında tüm iblisler tıpkı havuzda kendimi tanıttığım gündeki gibi meydanda toplanıp eğlence düzenlerler. Hayat suyu dediğimiz sudan içip asıl görünüşlerine kavuşurlar."
"Sen aslında böyle görünmüyor musun yani?"
"Hayır. Biraz daha değişik diyebiliriz."
Bundan daha iyi görünmenin imkanı yok demek istemiştim ama bazı düşüncelerimi kendime saklamak makul geliyordu.
"Anladım." Demekle yetindim.

Name of Evil ¦ taekook ¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin