Because

60 13 3
                                    

Yeni bölüm geldi <3
Biliyorum çok beklettim ancak yks sonrası kayıt işlemleri gibi kişisel konular sebebiyle geciktim. O yüzden affınıza sığınıyorum. Bölüme geçmeden ufak bir duyurum olucak. Bundan önceki bölümlerde hikayenin taslağını kafanızda oturtmak ve aklınızı karıştırmamak adına kısa kısa metinler halinde yazmıştım. Ancak şimdi hepinizin kafasında az da olsa neler olduğuyla alakalı birkaç tahmin veya fikir olduğunu düşündüğümden dolayı bölümler uzun olacak. Umarım bundan sonrası için de yorumlarınızla fikirlerinizi belirtirsiniz.
İyi okumalar diliyorum hepinize <3
___________________

Saatlerdir yatağıma uzanmış tavanı izliyordum. Henüz Ay yerini Güneş'e bırakmamıştı. Teras kapısının cam kısımlarından gelen ışığa dönüp elimi ışıkların geldiği yöne doğru kaldırdım ve yüzüme siper ettim. Parmaklarımı bir bir aralayıp ışık demetlerinin gözlerime ulaşmasına izin verirken terastan bir hışırtı sesi geldi. Birkaç saniye sonra kapının önünde beliren karaltı ile yataktan sıçrayak kalktım. Adımlarım hızla kapının kenarındaki perdelere yöneldi ve ardına gizlendim. Nefes seslerimi kendimin bile duyamayacağı düzeye indirirken kulaklarım kapıdaki silüete odaklıydı. Her kimse pelerinini kafasına geçirip başını yere eğdiğinden kim olduğunu anlayamıyordum. Elleriyle kapıyı yoklayıp sağa sola doğru sessizce ittirmeye çalışıyordu. Kapı hareket etmeyince bir elini hızla pelerinine götürüp başının arkasına ittirdi ve yüzünü görünür kıldı. Gördüğüm tanıdık yüz gözlerimi doldururken saklandığım yerden bir hışımla çıkıp kapıyı açtım. Ani hareketim sebebiyle korktuğundan iki adım geriledi. Göz göze geldiğimizde korkulu bakışlarının yerini merhamet almıştı.

"Jeongguk?" Gözlerimi dolduran yaşlar birbiri arkasına yanaklarımı ıslatırken gülümsedim. "Namjoon..." Pelerinin şapkası ensesine doğru kayıp düşerken içeriye girdi. Önce omuzlarımı elleriyle kavrayıp bedenimi kontrol edercesine süzdü. Sonra iyi olduğumu anlamış olacak ki rahatlamış bir yüz ifadesi ile bedenimi kendininkine hafifçe çekerek sımsıkı sarıldı. Yaklaşık bir dakika boyunca hiçbir şey konuşmadan birbirime sarılıp ağladık. O ağladığını belli etmemeye çalışıyordu ama düzensiz nefesleri ve burnu onu ele veriyordu. Sonunda ayrıldığımızda gözyaşı yüzünden parıldayan ve kızarmış burnunu görmezden geldim. Ağladığının belli olmasını sevmezdi.

"Jeongguk iyi misin? Bir yerine zarar vermediker değil mi?"
"Ben iyiyim. Asıl sen iyi misin? Nasıl geldin buraya? Bizimkiler nasıl?"
"Önce oturalım sonra anlatıcam her şeyi. Sen de anlatıcaksın." İkinci cümleyi kurarken kaşlarını hafif kaldırıp ondan bir şey saklamamam gerektiğini ima etmişti. O böyleydi işte. Bazen ses tonuyla ve mimikleriyle türlü türlü cümleler kurardı. Cevap olarak kafamı sallamakla yetindim. İkimiz de yatağa oturup birbirimize döndük.

"Zarok bize güçlerimizi nasıl kullanacağımızı öğretti. Hani şu oyuna girerken herkesin seçtiği piyona ait olan özellikler vardı ya. İşte onları kullanmaya başladık."
"Yani buraya portal açarak geldin."
"Evet. Yoongi üç gün kadar önce görünmezlik gücünü kullanarak kaleye girmeye çalıştı ama kalenin etrafını saran koruyucu kalkan geçmesine engel olmuş. O yüzden geri döndü kalenin görünüşünü tarif etti ben de portal açıp geldim."
"Kimse gördü mü seni peki gelirken? Benim yüzümden başınıza bir şey gelebilir ve ben çok korkuyorum."
"Bizimkiler hiç iyi değil Jeongguk. Hele Jimin her gün seni soruyor kargalarla konuşup sana göz kulak olmalarını söylüyor. Onlar aracılığıyla öğreniyor nasıl olduğunu."
"O zaman..."
"Evet biliyoruz. Saklı kütüphaneyi, öldürülen şu değişik canlıyı, Vernon veya her neyse savaş için geleceğini. Ama senden duymak istiyorum tüm bunların içerisine nasıl dahil oldun sen?"

Derin bir nefes alıp ellerimle yüzümü kapattım. Saçlarımı parmaklarımla tararken başım otomatikman olarak iki yana sallanmıştı.
"Her şey o kadar karışık ki... Bir girdabın içindeyim. Giriş de benim çıkış da. Kafayı yemek üzereyim."
"Anlat derdini, bir çare bulalım beraber. Şimdiye kadar hep böyle yapmadık mı? Her zaman bir yolunu bulduk biz Jeongguk. Şimdi de öyle olacak. Emin ol." Kafamı kaldırıp ikinci bir nefesle en baştan anlatmaya başladım. Vante'nin araftaki babasını, kardeşini, kurtuluş anahtarı oluşumu. Sonra gördüğüm sanrıları. Vernon'u. Kırmızı ay ve Ay tutulmasını. Vante'nin babasının söylediklerini. Ve en önemlisi Anka kuşu oluşumu. Ben detaylarıyla uzun bir konuşma yaptığımdan dolayı uzattığı bir bardak suyu kafaya dikerken Namjoon, anlattıklarımı hazmetmeye çalışıyordu. Bir süre ses çıkarmadan çözüm yolu bulmasını bekledim.

Name of Evil ¦ taekook ¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin