Heart To Heart

246 51 65
                                    

Yeni bölüm geldi!!

Okunmalar biraz düştü son birkaç bölümdür o yüzden gerginim. Beklentinizi karşılayamamaktan korktuğum için bu gerginlik aslında. O yüzden sizden ricam yorum ve oylarla bana fikrinizi belli etmeniz. Bir yorum ya da bir oy benim için çok kıymetli.

Şimdiden teşekkür ediyorum. Oy vermediyseniz ya da yorum yapmadıysanız da canınız sağ olsun.

İyi okumalar diliyorum herkese <3
_________________________

Üzerime bir kara bulut misali çöken bedenin göğsüne, ellerimi koyup ittirerek aramızdaki mesafeyi açtım. Yüzüm, az önce işittigim şeyler sebebiyle gergin bir gülüşe ev sahipliği yapıyordu. Bana nazaran çok daha sakin durması ise sinirlerimi alt üst ediyordu. Bu sebeple duvarla bedeni arasından çıkıp karşısına dikildim. Hayatı boyunca bir dediği iki olmayan şımarık bir çocuk gibi karşımda dikilmiş, gözlerime alay ederek bakıyordu. Yüzüne, gösterişli cümlelerine aldanıp iyi biri olduğunu düşünmek benim hatamdı. Tam bir aptaldım.

"Beni bu kokuşmuş kulene hapsedemezsin." Ukala bir gülüşle kollarını iki yanına açıp gözlerini odada gezdirdi. Son olarak benimkilere diktiği gözleri öyle korkunç bir renge büründü ki... Kana susayan vampirler gibi görünüyordu.

"Ettim bile." Kollarını indirip masasına ilerlerken tek kelime etmedi. Beni her dediğini yapacak iblislerinden biri sanıyordu ancak durum sandığı kadar basit değildi. Ben ne bir iblistim ne de ona itaat edecektim. Beni istediği gibi parmağında oynatamazdı. Kimse yapamazdı. Bu zamana kadar tek başıma kimseye boyun eğmeden gelmiştim. Bundan sonra da böyle devam edecekti. Ona kurduğu cennetin kaç bucak olduğunu bir şekilde göstermem gerekiyordu.

"Senin emrinde yüzlerce iblis varken nereye kaçabilirim? Etrafta can almak içim hazırda bekleyen gardiyanların var. Ha burada ha dışarıda. Ne fark eder?"

Sıkıntılı bir nefesle kollarını birbirine bağladı. İblisler bilmem ama insanlardaki beden dili, bu hareketi kendini korumaya almak isteyen kişiler yapar diyordu. Bana karşı kendini korumaya almak istiyor olabilir miydi?

"Biraz önce sana ne dedim? Hatırlamıyor musun?" Benim bulmama fırsat vermeden kendi kendini cevapladı.

"Seni duyamıyorum. Ben ve iblislerim için bir tehditsin. Kontrol edemediğin güçlerin var. Ayrıca sana karşı koyabilecek güce sahip olan bir tek ben varım. Gerçi orası da meçhul ama..."

"Gerçekten burada birini hapsederek sorularına cevap alacağını düşünmek..."

Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Devam etmemi istiyordu. Onu sinirlendirmeyi, burada ölüp gitmeme sebep olacak esarete tercih ederdim. Sinirlenince ne kadar ileriye gidebiliyor görmem gerekiyordu. Ne ile karşı karşıya olduğumu çözmenin tek yolu onun sınırlarını zorlamaktı. Hala devam etmemi bekliyordu. Onun kadar umursamaz olursam ne yapardı merak ediyordum. O yüzden tepkisinden korkmadan devam ettim.

"Aptalca." Yüzü anlam veremediğim mimiklere hayat verirken birdenbire burnumun dibinde bitti. O kadar hızlı hareket etmişti ki yanıma gelirken oluşturduğu rüzgar bile üç saniye sonra kendini göstermişti. Birkaç dakika önce karşısında titreyen gözlerim artık yoktu. Sahip olduğum en değerli şeylerden birini, özgürlüğümü elimden almaya niyetli bu adamın karşısında dik durmalıydım. Beni boyunduruğu altına almasına fırsat veremezdim.

"Az önce karşımda tir tir titreyen bedene ne oldu? Gözlerinin içindeki korku ateşi gitmiş. Şimdi cesaretle parlıyorlar bana karşı." Kendimden emin bir şekilde gülüp yumruğumu sıktım.

"Emin ol şu an sıktığım yumruğumu yüzünde patlatmamak için kendimi zor tutuyorum." Sıktığım yumruğumun üzerine kendi elini kapatarak elimi elinin içine hapsetti. Dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Bir sıcak bir soğuk davranarak ağzımdan laf almak istiyordu belli ki. Benim dünyasına yabancı olduğumu bilmediği içindi bu hareketleri. Dediği gibi beni tanımıyordu. Yabancıydım ona. Onun için ne derece ciddi bir tehdit olduğumu anlamaya çalışıyordu sadece.

Name of Evil ¦ taekook ¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin