Valtor's Body

37 3 7
                                    

Sonunda geri geldim. O kadar çok şey yaşandı ki yazmayı bıraktığımdan beri... Kitapla kavuşmam tahmin ettiğimden daha zor oldu. Ancak tüm bunların sonunda kavuşabildik. Hikayemi de tadında bırakmak kanaatindeyim. Küçük bir sürprizim de olacak gibi. Lafı uzatmayacağım. Tekrar hoşgeldiniz.

İyi okumalar diliyorum <3
________________

Üç hafta geçmişti. Yaşanan o garip olayın üzerinden tam üç hafta geçmişti. Kalenin içerisinde birbirini itmek üzere yaratılmış aynı öze sahip iki yük gibi kaçıyorduk birbirimizden. Valtor'un bedeni hala kayıptı. Vernon'unki ise bilinmezde. Tek yaptığım kargaların ayağına not bağlayıp evdekilere iyi olduğumu haber vermekti. Arada bir bahçeye çıkıp hava alıyordum. Ve tabii soru kitabından öğrenmem gereken büyülerin özelliklerini araştırıyordum. Kara kalp büyüsü hariç hepsini ezberlemiştim. Vernon ile iletişime geçmek için her şeyim hazırdı. Ancak o beklenmedik olay... Her şeyi altüst etmişti. Ruhum ikiye bölünmüştü sanki. Biri kendini düşünmenin en iyisi olduğunu, gerçek dünyada buradakinden kat ve kat daha iyilerini bulabileceğimi söylüyordu. Diğer yanım ise anı yaşamak, var olana sahip çıkmak ve ona tutunup tüm engelleri aşmak istiyordu. Vante diyordu. Onun gibisini bulabilir misin bir daha? Başka bir evrende, ya da herhangi bir yerde. Yapabilir misin bunu? Eğer gerçekten bir anlamı olmasaydı, kaderin bu olmasaydı gelebilir miydin buralara? Tüm bunlar saçma bir kutunun içinden çıkmış olabilir mi? Bunlar gerçekten sadece bir oyundan mı ibaret senin için? Seni değerli biri olarak kabul etmeydi seni korur muydu? Kendimi feda etmeye hazırım dediğinde kontrolünü kaybedip karşı çıkar mıydı? Ya da seni... Öper miydi? Buradan çıkabilirsen eğer sıradan hayatına devam edebilirsin ama kalırsan, kalırsan neler olur kestirebiliyor musun? Vante'yi kabul edersen ve kaçmayıp karşısına çıkarsan neler değişir senin için?

Bu sorularla tam üç haftadır kendi kendime boğuşuyordum. Ne çocuklara söyleyebilmiştim ne de Vante'ye bunu neden yaptığını sorabilmiştim. Tek yaptığım arkamı dönüp gitmek olmuştu. Bu benim sorunlarla başa çıkma yöntemimdi. Başka türlüsünü öğrenememiştim. Ancak emin olduğum bir şey vardı. Kafamı karıştırmıştı. Hissetmemem gereken bir şey hissetmiştim. Kendi odama girene kadar nefesimi tutmuştum. Ya da düşüncelerim yüzünden nefes almayı unutmuştum. Sonrası belliydi zaten. Köşe bucak kaçmıştık birbirimizden.

Yoongi kaleye girmek için denemeler yaptıklarını ve kısmen başarılı olduklarını söylemişti bir hafta önceki mektubunda. Yani Namjoon en azından Yoonginin botunu yanında götürmeyi başarabilmişti. Valtor'u kurtarma sözünü Namjoon ile konuşmamız üzerine askıya almıştım. Bedenine ulaşabilirsek eğer bir planım vardı. Tehlikeli bir plandı ama denemeye değerdi. Şimdilik tek sorun Vernon ile görüşme yapmaktı. Bana ne yapacağını bilmiyordum ve belirsizlikten nefret ederdim. Kendi kendime düşünmeye devam ederken odamın kapısı şiddetle açıldı ve uzandığım yerden zıplayarak kalktım. İki gardiyan karşımda dikilip selam durdular.

"Ne oluyor? Kapı çalmak, girmeden kendini belli etmek yok mudur sizin dünyanızda?"
"Efendim özür diliyoruz ancak durum acil."
"Nedir konu?"
"Siz gelip kendiniz görseniz daha iyi olacak."
Uzatmadan arkalarından takip etmeye başladım. Vante'nin konu ne olursa olsun beni rahatsız etmeyeceğini, hele ki odama böyle destursuzca girilmemesi konusunda hassasiyet göstereceğini sanmıştım. Demek ki gerçekten kötü bir şey olmuştu. İki dakikalık yürüyüşün ardından kalenin diğer ucundaki başka bir odaya gelmiştik. Bu kapıda diğerlerine nazaran mühür ve benzeri hiçbir şey yoktu.
"Geldik efendim. İçeriye tek başınıza girmeniz gerekiyor."
"Tamam siz gidebilirsiniz." Ayak seslerinden uzaklaştıklarını anladıktan sonra kapıyı sakince aralayıp içeriye girdim ve kapıyı ardımdan kapadım.

"Sonunda geldin." Soojin'in sesiydi bu. Arkamı döndüğümde Vante'nin burada olmadığını görmüştüm. Sadece Soojin ve önünde durduğu yatakta yatan biri vardı. Bir de köşede nöbet tutan bir gardiyan.
"Vante nerede Soojin? Neden beni buraya getirttin?"
"Son yaptığı aptallıktan sonra kafa dinlemek için avlanmaya gitti. Üç gün buralarda olmayacak. Seni neden buraya getirttiğimi de birazdan öğreneceksin." Arkasında duran gardiyan bana doğru ilerlediğinde bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.
"Şimdi de sen aptalca bir şey yapmaya karar verdin öyle mi?" Elime üzerindeki mumu sönmüş olan şamdanı alıp bir adım geri gittim.
"Ağabeyime bırakırsam neler olacağını görmüş oldum. Bugüne kadar duyguları ile hareket etmesi başımıza dert açmamıştı. Ancak şimdi durum farklı."
"Yerinde olsaydım böyle bir şey yapmazdım Soojin. Vante'ye de söyledim. Onun gözetimi altında istediğinizi size vermeye razıyım. Ancak zorla benim olan bir şeyi benden almaya kalkarsan..." Kafasını bir ya da iki santimetre yukarı kaldırıp tüm bedenimi süzdü.

Name of Evil ¦ taekook ¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin