Bölüm 3: Çaylak.
Oda dikdörtgen şeklindeydi. Giriş olduğunu tahmin ettiğim yer karanlıktı ancak bir koridora açıldığı belliydi. Ordan girince görülen ilk şey yuvarlak siyah masa oluyordu. Bu masa odayı ikiye ayırmış gibiydi. Sağ tarafta en köşede L şeklinde siyah, deri bir koltuk vardı. Oldukça rahattı. Koltuğun önünde uzun dikdörtgen şeklinde bir sehpa, tam karşısında da büyük bir televizyon vardı. Şu an Eray ve Kaya Pes oynuyorlardı, ekranı rahatça görebiliyordum çünkü ben ve Dila da deri L koltuğun diğer tarafında oturmuş onları izliyorduk. Etrafına saçılmış oyun kutuları televizyonu çoğunlukla oyun oynamak için kullandıklarını gösteriyordu.
O oturma köşesinin karşısındaki duvarın önünde bir bilgisayar masası vardı. Üç monitörlü, pahalı olduğu belli olan güzel toplanmış bir bilgisayardı bu. Uzun bir masanın üzerine dizilmişti, bu bilgisayarı genelde Çağrı kullanıyordu muhtemelen. Kaya onun bilgisayar işleriyle uğraştığını söylemişti. Monitörler arka duvara bakıyordu, Çağrı şu an bilgisayarın başındaydı ancak ne yaptığını göremiyorduk. Bilgisayar masasının yaslı olduğu duvarda iki tane yan yana kapı vardı, sonra giriş olduğunu tahmin ettiğim koridor geliyordu.
Odanın diğer yarısı tamamen hobi alanları gibiydi. Duvarın birinde büyük bir kitaplık vardı. Çeşitli kitaplar, dosyalar ve filmlerle doluydu. Kitaplığın önünde iki tane siyah puf vardı, önünde küçük bir sehpa ve altına serilmiş yuvarlak ipli halıyla gerçekten hoş bir görüntü oluşturulmuştu. Diğer tarafta spor aletleri vardı. Şaka yapmıyorum. Baya yan yana dizilmiş bisiklet, koşu bandı, Lat Pulldown*, halter eşyaları ve dumbell gibi çeşitli aletlerle küçük bir spor alanı yapmışlardı kendilerine. Kitaplıkla spor aletlerini yan yana koymak hangi zekinin fikriydi acaba?
Toplamda altı kapı açılıyordu buraya. Beş tane oda vardı tahminimce, diğer kapı mutfağındı. Odaların kapılarının üzerinde kimin olduğunu belli eden çizimler görmüştüm. Bilgisayar masasının önündeki kapılara baktım. Dila'nın kapısının etrafında bir gökkuşağı vardı, farklı şekillerle 'Dila' yazmıştı gökkuşağının altındaki boş kısma, kapının hemen üzeri oluyordu bu. Siyah kapının üzerinde farklı çizimler vardı. Bir de yazı yazmıştı Dila.
And those who were seen dancing were thought to be insane by those who could not hear the music.
İstemsizce gülümsedim. Türkçe anlamı Müziğin sesini duymayanlar, dans edenleri deli sanıyor, gibi bir şeydi. Kimin söylediğini hatırlamıyordum ancak anlamlıydı, hoşuma gitmişti.
Dila'nın kapısının yanındaki kapının üzerinde LAMO yazıyordu. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum, bu yüzden merakla yanımda oturan Dila'ya baktım. Telefonuyla uğraşıyordu. "Dila, şu kapının üzerinde yazan şeyin anlamı ne?"
Dila gösterdiğim kapıya bakıp sırıttı. "Lamo, yabancı bir hackerın soyismi. Asıl adı Adrian Lamo. Homeless hacker olarak biliniyor, yani evsiz. Microsoft, Google gibi büyük şirketlerin veri tabanlarına sızıp büyük yasa dışı işler yapmış. Bunları yaparken de internet kafelerin internetlerini falan kullanmış. Bu yüzden o lakabı takmışlar. Hikayesi Çağrı'nınkine benziyor, o yüzden biz de ona öyle sesleniyoruz bazen."
Acaba nasıl bir hikayesi vardı? Aslında onları kabul etmemin sebeplerinden biri de buydu. Hayat onları çalma noktasına kadar getirdiyse, hepsinin birbirinden farklı hikayeleri olmalıydı. Ablamı kurtarmak için Kaya'ya yardım etmeleri de iyi insanlar olduklarını gösterirdi. Başta kardeş olduklarını düşünsem de Dila öyle olmadığını söylemişti.
Kapıda bir de Albert Einstein'ın basit bir çizimi vardı, gözüne bir güneş gözlüğü çizmişlerdi. Komik görünüyordu aslında.
Odayı incelemeye devam ettim. Spor alanıyla kitaplığın arasında bir kapı vardı. Bu kapının üzerinde de gri renkle ve büyük harflerle CAPTAİN yazılmıştı. Kapıya kaş çatmış sinirli kırmızı emoji ve bir asker çizimi yapılmıştı. Bence burası Kaya'nın odasıydı. Aralarında bu çizimlere uyan tek kişi o gibi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemin.
Novela JuvenilBüyük bir depremin yıkımı, ne kadar ağır olabilir? Getirileri, götürüleri ne kadar dağıtabilir? Enkazın altında kalanları nasıl kurtarırız? Ya o enkazın altında biz varsak? Ya da asıl enkaz biz olmuşsak? Belki de... Depremin ta kendisiyizdir. Ortad...