I

430 19 8
                                    

"Ama Ms. Wellson bu tür bir davranışa haftasonu cezası veremezsiniz." elimi saçlarımın arasından geçirirken yüzüğüme takılıp birkaç parça tel koptu ama ifademi değiştirmeden devam ettim.

" Ah, güzel çünkü az önce kendi sınırlarımı aşıp yapamayacağım şeyler yaptım Darren. Cumartesi 13.00 da Kimya sınıfında ol. Olmazsan yapacağım şeyler sınırsız. Çıkabilirsiniz."

Masanın üzerindeki eşyalarımı toplayıp çıkışa doğru yürüdüm.

Arabanın sürücü koltuğuna yerleşip elimdekileri yan koltuğa fırlattım. Biraz nefes almak için yarım günlüğüne izin almıştım. Sadece eve gidip yorganımın altına kıvrılmak istiyordum. Arabayı çalıştırıp nişanlımla yaşadığım eve doğru yola koyuldum.

Eve ulaştığımda Finn'in arabasını göremeyince yalnız kalabileceğim için şükrettim. Artık diz izleri çıkmış pijamalarımı altıma geçirip koltuğa uzandım. The Bachelorette izlerken bir yandan da karamelli dondurma kutusunu hunharca sömürüyordum. Bu kadar salak bir programı kimin izleyeceğini deli gibi merak ederken kapı bir anahtar sesiyle açıldı.

"Finn?" diye seslendim arkamı dönüp onu görmeye çalışırken "L-lisbet neden evdesin?" bugün aksi ve alaycı bir tavırla başladıysam öyle de devam edecektim.

"Meraba Lizbet." dedim sesimi kalınlaştırarak, sonra kendi sesime dönerek "Meraba tatlım, günün nasıldı?" gülerek koltuğa uzanıp beni üstüne aldı. Alt dudağını dudaklarımı emerken üst dudağımı hafif bir şekilde ıssırdı. Kendimi geri çekip "Sanırım yeni şeyler deniyorsun, ha?" dedim üstünden kalkıp koltuğa otururken. Tek kaşını kaldırıp omuzlarını silkince, şişirilmiş gibi kalın ve bodur ellerimle saçlarını karıştırdım. "Yenilik iyidir." diye mırıldanıp kanalı değiştirdim.

¤

Ertesi gün dersliğime giderken okulun müdürünün gelip cumartesi cezasıyla benim ilgileneceğimi söylediğinde bile -biraz, çok çok az- neşeliydim.

Ama yeni ders saatleri gelince neşemden eser kalmamıştı. Öteki felsefe öğretmeninin doğum nedeniyle ayrılmasından sonra derslerim iki katına çıkmıştı. Ve öğleden sonram sadece bugün boştu -benim için kötü bir şey, eskiden 3 gün boşum vardı. -

¤

Dersin ortasında kapı sertçe açıldı ve içeri uzun dalgalı koyu sarı saçlı biri girdi. Bazı kızlar arasında fısıldaşmaya başlarken bazıları da başka taraflara bakmaya özen gösteriyordu.

Sıralardan birine oturmaya yeltendiğinde boğazımı temizledim. "Bayım?". Ela gözlerini üzerime dikip "Pardon, leydim ben Ashton, emrinizdeyim." diyip önümde eğildi. Sınıftan bazı kıkırtılar yükseldi.

Ergenlerle uğraşmak bazen gerçekten sinirimi Everest'e tırmandırıyordu. Samimiyetsizce gülüp ceza kağıdına bir şeyler karaladıktan sonra " Seni tanıyorum Ashton Irwin. Emrediyorum, Cumartesi, Kimya dersliğinde. Şimdi yerine geçebilirsin." diyip eline ceza kağıdını tutuşturdum. Kaşlarını çattıktan sonra arkalarda boş bir yere patron edasıyla kuruldu.

Zil çalınca şimdiye kadar hiç sevinmediğim kadar sevinmiştim. "Çıkabilirsiniz." diyip ders notlarına masaya yaslanıp göz atmaya başladım. Herkes sınıfı boşaltmıştı.

Tek bir kişi hariç. Ashton. Onu fark edince çantasını tek omzuna atıp masaya doğru yürüdü. Onunla ilgilenmiyormuşcasına notlara geri döndüm.

"Ms. Wellson bence... ceza işini aramızda halledebiliriz."

Kirli sicilinden dolayı korkmaya başlamıştım. O Irwin'di. Yattığı kızla bir daha yatmayan, gömlek değiştirir gibi sevgili değiştiren, bildiğim kadarıyla bir öğretmeniyle bile ilişkisi olmuş -doğruluğu kesin değildi sadece dedikodu ama bu onun kara defterine bunu da eklemeyeceğim anlamına gelmez- Ashton Irwin. Açıkcası birkaç öğretmeni bile onu süzerken yakalamıştım.

Kendime çeki-düzen verip "Ne gibi Mr. Irwin?" dedim korkumu gizlemeye çalışarak. Elini eteğimin altından iç çamaşırıma kadar getirdi. Demek ki gerçekten doğruydu. Kendimi savunmaya geçerek suratına bir tokat indirdim. "Disiplin cezası almak istemiyorsanız hemen burayı terk edin. Bu olayı görmezden geleceğim. Ve bir daha böyle bir şeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Beni 18 yaşındaki ergen sürtüklerinizden sandınız herhalde. Ama karşınızdakinin 25 yaşında bir öğretmen olduğunu unutmayın Mr. Irwin." diye çıkıştım.

Eliyle yanağını yokladıktan sonra "Bu seni yaşlı yapmaz, kedicik. Ayrıca sen de unutma Eliza, çünkü nişanlınız sizi 18 yaşındaki sürtüklerinden sanıyor herhalde." dedi ve açık kapıdan hızlı adımlarla çıktı. Arkasından "Ne demeye çalışıyorsun Irwin? Açık konuş." diye bağırsam da dönüp bakmaya zahmet bile etmemişti.

Ne halt anlamam gerekiyordu bu sözlerden? Senin yüzünden Finn'e olan güvenimin sarsılacağını düşünüyorsan yanılıyorsun, Irwin. Çok yanılıyorsun.

remediless hearts club | ashton irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin