IV

173 12 16
                                    

Buz kesilmiş eller kolumdan tutup beni geri çekmeye başladığında onlardan kurtulmak için çırpınsam da işe yaramamıştı. Beni önüne alarak kulak zarlarımı yerinden oynatan müzikten uzaklaştırdı. Dışarı çıktığımızda kolumu bıraktı. Morartacak derecede kolumu sıkmıştı ama umurumda değildi.

"Lanet olsun Eliza! Ne yaptığını sanıyorsun." Kollarımı göğsümde birleştirip onu dinlemeye başladım. "Oraya gidip barın sahibinin kızını yumruklayabileceğini mi? Sikeyim ne düşünüyordun ki? " diye bağırdı.

Kollarımı çözüp saçlarımı karıştırdım. "Açık turuncu Ashton! Çoğu kişi ten rengi yüzünden tercih etmez. O olduğunu biliyorum. Asıl ben sikeyim Ashton tamam mı?" Küfrettiğim de tek kaşını kaldırmış ve istemsiz olarak ağzını aralamıştı." O kız hayatımı mahvetti."

Merdivene oturup burun kemerini sıktı. "Suçluyu bulmak istiyorsan daha yakınına bak. O her gün farklı bir yatakta uyanan bir sürtük."

O anda öfkem tavan yaptı ve pişman olacağıma inanamadığım kelimeler ağzımdan döküldü.

"Tıpkı senin gibi değil mi? Ha?" dedim onu alaya alarak.

Ela gözlerini üzerime diktiğinde içeride, göğüs kafesinin solundaki şeyi kırdığımı hissettim. Ayağa kalktı ve içeriye girmek için kapıya yöneldi. Kapı koluna yöneldiğinde önüne geçtim. Başımı elleri gibi kocaman olan ayaklarına diktim.

"Özür dilerim."

Vicdan azabı ateş gibi içimi yakıyordu. Gözyaşlarım akmaya başlayınca çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı.

"Lanet olsun! Öyle demek istememiştim. Sadece bu kadar aptal olduğuma inanamıyorum."

Beni çekip kendine yasladığında gözyaşlarım hıçkırıklarla buluşmuştu. Kollarımı beline bağladım ve hıçkırarak ağladım.

Bu sabah bana böyle bir şey söyleseniz asla inanmazdım ama o gerçekti ve kokusu beni rahatlatıyordu. Sigarayla karışmış parfümü burnuma doluyor ve hızla çarpan kalbime rahatlamasını söylüyordu.

Onun kolları arasında lise hayatıma geri dönmüş gibi hissediyordum. Bir kaç yıl öncesine.

¤

Arabanın yan koltuğuna geçip anahtarı ona verdim. Uzun parmaklarıyla onu tutarken açık adresimi tarif ettim. Arkama yaslandım. Onun yanında bir daha ağlamak istemiyordum bu yüzden eve çabuk varmayı diledim. Göz göze gelmemek için kafamı yana çevirip karanlıkta büyük bir yaratığa benzettiğim ağaçları seyretmeye karar verdim.

Bakışlarını üzerimde hissettim. Arabayı asfalt yoldan çıkardı. Taş yolda ilerlerken kaygı tüm vücudumu ele geçirmişti.

Yanlış kişiye güvenmiştim. Beni burada becerip atacaktı ve seviştiği -aslında tecavüz daha doğru- kızlar listesine ekleyecek, arkadaşlarıyla hakkımda dalga geçecekti. Ashton ve onun edepsiz çetesinin eline düşecektim.

Sanırım başına her türlü bela gelmiş ama hala ayakta kalabilen -kalabilirsem- film kadınlarından olacaktım. İlk önce aldatılmış sonra tecavüze uğramış...

Tanrım!

Arabanın el frenini çekti. Öylece duruyordu. Tek kelime etmeden. Dayanamadım ve konuşması veya arabayı lanet olasıca yola geri sokmak için uyarı etkisini yapmasını bekledim.

O da sesini aradı. "Özür dilerim." Sesi hala çatlaktı.

Kendini suçluyordu fakat konu Finn ve bana geldiğinde eski müstakbel kocam ve o turuncu yellozdan bin kat daha günahsızdı.

remediless hearts club | ashton irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin