Havalar ısınmaya başlamıştı. Umut her sabah kapının önünde beni bekliyordu ve her gün beraberdik. Artık telefon tacizlerim kesilmişti. Benzeri bir olay yaşamamıştım uzun zamandır. Buda huzurlu hissetmemi sağlamıştı.
Umut aşağıda beni beklerken biraz daha süslenmek istediğimi farkettim. Her dışarı çıktığımızda kot bluz giyip gidiyordum yanına. Neden bilmiyorum ama benden sıkılacağından şüphe ediyordum. Aşağı indiğimde bana şaşkınlıkla baktı. Beraber oluşumuzun 3. Haftasıydı. Ben mutluydum. Hayatıma, hayatımı değiştirecek bir adam girmişti.
“Ooo, hanımefendi teşrif edebildiniz demek” diyerek benimle dalga geçti.
“Umuut” diyerek utandım.
“Gel buraya” deyip kollarını açtı ve sımsıkı sarıldı. Bu sarılma güvende hissettiriyordu beni.
Annemin kapı eşiğinde bizi izlemesi artık beni rahatsız etmiyordu. Kızının mutluluğuna şahit olmak onunda hakkıydı elbette.
“Bugün sana bir sürprizim var” deyip elimden tuttu. Beraber kapıya doğru giderken Umut anneme
“Böyle muhteşem bir kız yetiştirdiğiniz için ben size minnettarım” dedi. Annemin gözleri dolmuştu. Umut beni arabasının önüne getirdiğinde yanağıma bir öpücük kondurup kapımı açmıştı. Artık onun bu centilmen hareketlerine alışmıştım doğrusu. Ardından önden dolaşıp kendide bindi ve bana bakarak gülümsedi.
“Nereye gidiyoruz?” diye sordum.
“Benim doğup büyüdüğüm evi görmek ister misin?” diye sordu
“Elbette!” diye cevap verdim. Heyecanlanmıştım. Umut bana kendinden ve ailesinden çok bahsetmezdi. Onu biraz daha net tanımak istiyordum.
Arabayı çalıştırmıştı. O sırada arabanın arka koltuğundan bir kutu uzattı bana. İçinde en sevdiğim çikolatalar vardı ve özel yaptırılmıştı. Eskiden kaza yapacak diye korkumdan öpmezdim. Ama bu hediye karşısında ona yaklaşıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
(Farkındayım. Çok değiştim. Bazen kitaplarımı çok özlüyorum ama günün her saati aklımda Umut var. Sanırım tam bir aptal aşığım.)
Gittiğimiz yerin ıssızlaştığını farkettim. Ama Umut bana güven veriyordu. Ve korkmuyordum. Git gide ıssızlaştığını farkettiğimde:
“Eviniz bu kadar uzak mı? Her gün bu kadar yolu çekiyorsun hemde benim için.”
Sadece gülümsemişti.
Radyoda çalan şarkıya eşlik ediyordum. Umutun yanında utanmamaya başlamıştım. Bir yandan da çikolatalarımı yiyordum. Tadı harikaydı.
Umutun yüzündeki samimiyet kayboldu. Yüzünde donuk bir ifade vardı. Endişelenmeye başlamıştım.
“Umut, neler oluyor?”
“Biraz susamaz mısın İlyada?”
Ne? Beni ilk defa tersliyordu. Artık güven duygusu yerini endişeye bırakmıştı. Git gide hızlanıyordu. Konuşmaya korkuyordum. Başıma bir şey gelecek diye korkuyordum. Başımı kollarımın arasına aldım. Ağlamak istemiyordum ama korktuğumda ağlama gibi bir alışkanlığım vardı. Gözümden yaşlar döküldüğünde Umutun nesi olduğunu düşünüyordum. Bir an hıçkırmama engel olamadım. O sırada Umut:
“Ağlamandan nefret ediyorum. Sen her ağladığında içimde bir şeyler kopuyor. Kes şunu!” diye bağırdı. Bu bağırma titrememe sebep oldu. Arabayı hızla durdurup dışarı çıktı. Kafamı kaldıramıyordum. Olduğumuz yerde yaşam yok gibiydi. Etrafta sadece iri iri ağaçlar ve sonsuza gidiyormuş gibi görünen bir yol vardı. Umut ellerini kafasına koydu. Ardından hızla arabaya tekme attı. Bu olanlara aklım ermiyordu. Daha az önce gülümsüyor hatta şaka yapıyordu. Biraz cesaretlenip arabadan indim. Sarılmak için ona bir adım attım. Ama korkuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlyada-Tiggerlily
Chick-LitYağmur damlaları tek tek süzülürken penceresinin camından, o hayatın kötü yüzleriyle yeni yeni karşılaşacağının farkında olmadan kitabını okuyordu. Her zamanki hali. Kalın kalın kitapların içinde kaybolan bir kız. Zamanının çoğunu kitaptaki baş kahr...