Odamın kapısında donakalırken bunu kimin yaptığını düşünüyordum. Annem birşeyleri kaybedince her yeri dağıtırdı fakat odama dokunamayacak kadar saygılıydı. Babam ise gerek duymazdı bile. Peki onlar yapmadıysa kimdi odamı bu hale getiren? Eğer hırsızsa bile odamda maddi açıdan değerli hiçbir şey yoktu. Fakat manevi açıdan.. Hemen günlüklerimi ve önemli diyebileceğim anılarımın izlerini taşıyan eşyalarımı aramaya koyuldum. Yatağım altüst edilmişti, çekmecelerim sonuna kadar açık ve içleri etrafa dağıtılmıştı. Bunu kim niye yapmış olabilirdi? Ya da benden ne istiyorlardı. Zaten dağılmış olan etrafı iyice dağıtarak günlüklerimi ve eşyalarımı aradım fakat hiç biri yoktu.
Kim benim değerli olan o eşyalarımı bilebilirdi ki ? Ya da günlüklerimi kim ne yapacaktı. Asosyal dahi olsam içimde yaşadığım bir hayat vardı. Benimde okulda beğendiğim çocuklar vardı. Onların su yüzüne çıkmasını hiç ama hiç istemiyordum. Git gide sinirlenmeye başladığımda odamı annemler görmeden toplamak istediğime karar verdim. Peki ya bu oda o kadar dağılırken annem ve babam neredeydiler? Neyse ki konuşmak istemediğimden sormaya cesaret bulamadım. Nedense hiç kimseye söylemek dahi istemiyordum. Kendim halletmek istiyordum.
Yatağı yerden kaldırıp karyolama yerleştirirken büyük bir kağıt yatakla beraber havaya süzüldü. Avcuma kadar gelince onu tutup katlarını açmaya başladım.
“Başladığımızı söylemiştim.”
Bu bu sabah beni bilinmeyenden arayan kişiyle aynı olmalıydı. Bir an başım beladaymış gibi hissettim. Odamı yavaş yavaş toplarken başka not, kağıt, bir iz daha arasamda bulamadım. Saat çok geç olmuştu. Yorgunluğumdan, bir araba tarafından neredeyse ezilmemden ve başıma gelecekleri çok düşünmüş olmamdan dolayı uyku bastırmıştı.
Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Huzursuzdum ama uykuyu seviyordum. Sessizce gecenin kollarına bıraktım kendimi.
*
Sabah kalktığımda ise bir sürprizimin daha olacağını bilseydim uyanmazdım. Babam suratı asık biçimde beni uyandırıp, arkadaşımın beklediğini söylediğinde gerçekten şaşırmıştım. Arkadaşım mı?
Gözlerimi iki elimle ovuştururarak aşağı indim. Dünki yorgunluğumdan dolayı dışarıdan geldiğimde üstümü değiştirmeden uyumuştum. Bu huyumu sevmiyordum.
Umutu görünce bir an neye uğradığımı şaşırdım. “Burada ne işin var?”
“Sana birkaç kitap getirdim” Sevimli bir gülümsemeyle söylemişti.
“Gerek yoktu ama teşekkür ederim Umut” deyip gülümsemeye çalıştım. Yeni uyanmanın verdiği halsizlikle acı acı gülümsemiş olabilirdim. Bir an utandım. Neden bana kitap almıştı.
“Dün mesajını çok bekledim, ama işlerin olduğunu düşündüm.” Dedi. Sesi sorgulayıcıydı.
“Sayılır.” Diyerek geçiştirdim.
Odadan annemin keman sesleri yankılandı. Umutla birbirimize gülümsedik.
“Annem kafasını dağıtmak için keman çalıyor” diye açıklamadaa bulundum o sormadan.
“Kahvaltı yapmadıysan çok güzel bir fikrim var”
“Yapmadım ama-“
“Bahane kabul etmiyorum, gelir misin diye sormadım hadi çık hazırlan” dedi.
Somurtarak yukarı çıktım ama görmedi. Havanın soğukluğu yüzünden bir şeyleri yapma hevesim olmuyordu. Fakat bugün o kadar da soğuk değildi. Yağmur durmuştu. Hatta beklersek bir iki saate güneş açabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlyada-Tiggerlily
ChickLitYağmur damlaları tek tek süzülürken penceresinin camından, o hayatın kötü yüzleriyle yeni yeni karşılaşacağının farkında olmadan kitabını okuyordu. Her zamanki hali. Kalın kalın kitapların içinde kaybolan bir kız. Zamanının çoğunu kitaptaki baş kahr...