Bölüm Beş: Ranet Ozova

16 2 2
                                    

Ayaklarım eve basar basmaz hemen tişörtümü ve pantolonumu çıkartıp bir kenara fırlattım. Sonra da koşar adımlarla merdivenleri tırmanıp odama vardım. Odaya girince baksırımı çıkartıp banyoya yöneldim.

Önce küvetin tıpasını taktım sonra da sıcak su ve soğuk su dengesini ayarlayıp dakikalar sonra hınca hınç suyla dolan küvetin ılık bağrına kendimi bıraktım...

Banyodan çıktığımda üzerime mavi renkli pamuktan yapılma havlumu alıp belime sardım. Odaya girdiğimde ise önce dolabımla bakıştım ama aklım ve bedenim o kadar yorgundu ki şu an giysilerimi giyecek halde değildim o yüzden kendimi yumuşacık yatağımın bana açılan ellerine attım.

Karşımda tavan gökyüzü edasıyla bana bakıyordu. Birden içime bir sıkıntı düştü işte o zaman anladım ki aklımı kurcalayan sorular ile kendimle sohbet vaktinin geldiğini anlamıştım.

Normalde bu sohbeti banyoda yapardım ama o duyduğum tiz sesle eve kendimi nasıl attığımı bilmediğim için aklımda o yoktu ve sohbet bu yüzden banyoda gerçekleşemedi.

Gözlerim artık uzaklara daldığında ise soru cevap içerikli sohbetim başlamıştı. Bu sohbetteki bazı soruların cevabını kendimle yüz sene de sohbet etsem asla bulamayacağımı bildiğim halde yine de sohbete dalmıştım.

"O görüntüler nasıl oluşmuştu? Yapmadım dediğim şeyi nasıl olurda yapmış gibi çıkmıştım? Hayal mi görmüştüm acaba o görüntüleri izlerken desem olması imkansız üç kişi aynı anda aynı hayali nasıl görebilirdi ki? Hem bir şey daha var sanki bay Petor bizim göremedeğimiz bir şeyler görmüş gibiydi ve çok tuhaftı neden öyle o görüntüleri izlerken,izlediğimizs göre sadece bana çıkışması gerekirken ikimize birden çıkışmıştı. Çok şaşırmıştım bu duruma karşı ne olursa olsun benim o kayıtlara göre kesin okuldan kovulmam gerekiyordu ama kovulmadım. Bu işi kurcalamalı mıydım yoksa kurcalamamalı mıydım?
Kurcalasam okuldan atılma gibi bir ihtimalim olabilir ama kurcalamasamda asıl gerçekleri öğrenemeyeceğim. Of ben nasıl bir durumdayım böyle? İpin neresinden tutsam elimde kalıyor...
O ses de neyin nesiydi? Etrafımda o sesin kaynağı olabilecek kimse yoktu çünkü o an etrafta kimse yoktı. E bu ses nereden çıkmıştı o zaman? Aklımdan mı uydurmuştum yoksa gayipten sesler mi duymuştum?.." diye konudan konuya atlayıp düşündüm.

Bu düşünceler beni daha çok yormuştu ve yavaş yavaş göz kapaklarımın ağarmasına etrafın kendini karanlığa bırakmasına neden olup beni de uykuya doğru giden bir yolculuğa götürüyordu...

Yeniden etrafı sis perdeleri oluşan bir alanın içindeydim ama olaylar bu sefer olması gerektiği gibi yavaş yavaş gitmiyordu. Bu sis perdeleri bir girdaptan oluşuyordu. Bir film şeridi gibi yaşanıyordu her şey. Önce meydan, sonra; adamın insanları vurması, kovalaması, adamın kafasının patlaması, mavi yanılsama, o mavi yanılsamanın kaçması ve o gece yaşanmayan ama rüyalarda görülen benim o kızın arkasından koşmam.

Film şeridi benim o kızın arkasından koşup onun girdiği ara sokakta durduğum an durmuştu ve her şey eski haline dönmüştü.

O sokağın başında durduğumda, sokağa girmek için bir türlü hareket edemiyordum ayaklarım beni oraya götürmek istemiyordu sanki.

Sokakla biraz bakıştıktan sonra o an hiç beklemediğim bir şey oldu. Biri beni "git!" diye tiz bir çığlık atarak arkamdan itti ve kendimi şaşırıp korkmaya fırsat bulamadan o sakağın içinde buldum.

Sokağın içine itiş sayesinde yüzüstü düşmüştüm. Kendimi yerden kaldırdığımda karşımda yine o ayna vardı.

Yavaş adımlara aynaya doğru geldim. Sanki içinde başka bir dünya varmış gibi kafamın onun içine sokmaya çalıştım ama sonuç hüsranla sonuçlanmıştı.

DAMGALI DOĞANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin