8 ~ Ölüm

125 9 10
                                    

"Ben Melek Aksoy, size söylüyorum; Yapabileceklerimden ve benden korkun. Sizin on tane adamınız varsa benim yüz tane adamım olacak. Siz inatçıysanız ben daha inatçı olacağım ve siz kötüyseniz ben daha kötüyüm. Her iyiliğin içinde bir kötülük her kötülüğün içinde bir iyilik varmış derler. Kötü yanımı ortaya çıkardınız ve beni sinirlendirdiniz. Ben sinirlendiğim de korkunç birine dönüşürüm. Bekleyin beni sevgili düşmanlarım. Sizi haklamaya geliyorum."

Ağzımın kapatılmasıyla aniden gözlerimi açtım ve beni tutan kişiden kurtulmaya çalıştım. Ama ne yazık ki lanet olasıca adam çok güçlüydü. Ona bakmaya cesaret bulduğumda anında pişman oldum. Emre beni yakalamıştı ve muhtemelen az sonra ölecektim. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı bile. Emre gözümün içine bakarak sus işareti yaptı.

"Sessiz ol! Seni öldürmeyeceğim." Duyduğum sözlerle sessiz olmaya başladım. Emre elini çekip ayakucuma oturdu. Yapabildiğim kadar köşeye çekilip ondan uzakta kaldım. Korkuyordum, hem de çok fazla.

"Seni öldürmeyi istiyorum ama yapmayacağım." Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Emre'nin buraya nasıl geldiğini düşünmeye çalışıyordum.

"Seninle bir anlaşma yapacağız."

Konuşacak gücü bulduğumda kesmeyerek konuşmaya başladım," Ne anlaşması?" Sesim zayıf çıkıyordu. Bana bakıp gülümsedi.

"Seni öldürmeyeceğim çünkü kimseye benim hakkımda bir şey anlatmayacaksın." Öfkeyle ona baktım.

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Çünkü birine bir şey anlatırsan Rüzgâr ve Mete'ye ihanet etmiş olursun. Hadi bunu yaptın diyelim, Mete ve Rüzgâr’ı öldürmeme katlanamazsın. " Adi bir şekilde kafasını bana döndürüp gülümsedi. Aptal herif, nasıl beni bu kadar iyi tanıyabiliyordu?

"Benden istediğin nedir?"

"Kimseye bir şey söylemeyeceğin konusunda anlaştığımıza göre bir şey istemiyorum." Şaşkınlıkla duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Bir kaç saat önce beni öldürmek isteyen adam şimdi beni öldürmeyeceğini ve benden bir şey istemediğini söylüyor. Ölmeyeceğim için sevinsem mi yoksa daha kötü planları olduğunu düşündüğüm için üzülsem mi bilemedim. Aniden odamın kapısı açıldı. Gelen Mete'ydi.

"Nasılsın?" Kaşlarımı kaldırıp az önce Emre'nin olduğu yere baktım. Şimdi orada değildi ve açılmış olan camdan içeri rüzgâr giriyordu. Perdelerin havada uçuştuğunu gören Mete gidip camı kapattı. Emre'nin bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim.

"İyiyim, teşekkürler." Tebessümle gülümsedim. Mete hâlâ kötü biriydi. Ona güvenmiyordum ama içimde bir yerlerde ona güvenmek isteyen küçük bir kız vardı. Onu koruyup, sevecek birine ihtiyacı olan küçük kız Mete'ye güvenmek istiyordu.

"Bela mıknatısı gibisin Melek." Yaa, ne demezsin(!) Doğru sen de bir belasın.

"Nedense senin gibiler hep beni buluyor."

"Seni şu an öldürebilirim." Yüzü bana dönük değildi ama öfkeyle parlayan gözlerini hissedebiliyordum.

"Emre tam olarak kim?"

"Yalnızca ondan uzak durman gerektiğini bil yeter." Bu çocuk fazlasıyla sinirimi bozuyordu. Pekâlâ, tekvando hayatıma geri dönüyorum. Ortaokulda iken tekvandoya giderdim ve inanın çok yararı oldu. Uzun zamandır hareket çalışmadığım için zayıf düşmüş olmalıyım. Derhal buradan çıkar çıkmaz Mine'yi de alıp tekvandoya geri dönüyorum.

"Sana bir şey söyleyeceğim ama kızma tamam mı?" Bana dönüp kaşlarını kaldırdı. Ah! O lanet çikolata rengi gözleri beni mahvediyordu.

"Ne söyleyeceğine bağlı." Kesin kızardı. Sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdim.

FİLM( Düzenleniyor )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin