DECIDED

23 3 2
                                    

Yazarın Ağzından;

Mia ne diyeceğini bilmiyordu. Sonuçta ona bu teklifte bulunan üvey de olsa kardeşiydi.Üstelik sonucunun ne olacağını bilmiyordu.Vereceği cevap hayatını değiştirebilirdi.

Değiştirecekti de.

Yutkundu ve derin bir nefes aldı.Pişman olmak istemiyordu.Şu ana kadar bir çok kez pişman olmuştu zaten. Donup kalmıştı.Nasıl öğretecekti ki ? Kabul etmeli miydi yoksa etmemeli mi ? "Ya bu bir oyunsa ?" Diye geçirdi içinden. Üstelik onu tanımıyordu bile.
Kesinlikle kabul etmemeliydi.
Ama biraz düşününce teklifi oldukça mantıklıydı. Onun sonucunda belki de artık erkeklerden hoşlanabilecekti.Annesinin ve diğerlerinin istediği gibi biri olabilecekti belki de.Eksileri olduğu gibi artıları da vardı bu teklifin.Etrafı bir sessizlik bürürken "En fazla ne olabilir ki" diye geçirdi içinden,ona da güvense ve yardım etmesi için bir şans verse? Zaten hayatında daha önce yanlış kişilere kaç kere güvenmemiş miydi? Galiba yine güvenecekti.

Bunun kötü sonuçları olabileceğini bilse de.

Austin'in yeşil gözlerine baktı ve ürkek bir ses tonuyla :
-İstiyorum.Herşeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmek istiyorum.

Austin'in yüzündeki belirsizliğin yerini tatlı bir gülümseme aldı.Mia içinden 'gülümsemesi tatlı' diye geçirdi.Evet,gülümsemesi tatlıydı,'çok tatlı'.
Austin,Mia'nin gözlerine bakarak :
-Bana güvenmeni neye borçluyuz?
-Sanırım çaresizliğime ve aptallığıma.
-Öyleyse çaresizliğini ve aptallığını sevdim.

İkisi de gülümsedi.

****
Ceketinin kenarını düzeltirken onu her zaman huzurlu hissettiren maviliğin kenarına gelmişti bile.
Burası onun sığınağıydı.Buradan birkaç kilometre uzaklıkta ünlü ve gösterişli bir sahil bulunduğu için insanlar buraya pek sık uğramazdı.Bunun için diğer sahile çok şey borçluydu.
Ayak uçlarına kadar uzanan beyaz elbisesinin uçları, kıyıya çarpan hırçın dalgaların sıçrattığı suyla ıslanırken derin bir nefes aldı.Aldığı nefesle ciğerlerini tuzlu suyun kokusu doldurdu.Elbisesinin ıslanmasını umursamadan denizin içine doğru bir adım daha attı. Adımları ürkekti.Beyni Mia'ya ihanet ediyordu.Ona sürekli okula gitmesine bile engel olan nedeni yani 'ilk derslerinin' akşam yedi de olduğunu hatırlatarak onu biraz daha strese sokuyordu.Düşünceleri onu her zaman rahatlatan bu yerde bile peşini bırakmıyordu. Kafasında olan savaşı durdurmak isteyerek başını salladı.Rahatlamak istiyordu.Önünde duran ve sonsuzluğa uzanan mavilik gibi masum olmak istiyordu.

Mia küçükken, babası çevresinde onu kirletmeye çalışacak insanları siyah olarak adlandırmıştı,Mia'yı da beyaz olarak.Ona kirlenmemenin kendi elinde olduğunu ve saflığını koruması gerektiğini söylemişti.

Peki, Mia babasının sözünü dinlemiş miydi ?

O kadar siyahın içinde temiz kalabilmiş miydi ?

Hiç sanmıyorum.

Rüzgar saçını okşarken bir kez daha derin bir nefes aldı.Tuzlu suyun kokusu burun kemiğinden aşağıya doğru inerek boğazını yaktı.

Ama o,bu hissi seviyordu.

Son bir kez masmavi denize ve gökyüzüne baktı.Daha sonra arabasına binerek eve doğru yol aldı.

Birkaç saate hazırlıklarını bitirmişti.Telefonunu eline alarak saate baktı.Akşam altıyı elli dokuz geçiyordu.Camdan baktığında Austin'i arabasına sırtını dayamış bir biçimde görünce vücudunu bir sıcaklık sardı. Rahatlamak için derin bir nefes aldı.Cesaretini topladığında eşyalarını da alarak aşağı indi.

BLUEBERRY KISSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin