1. BÖLÜM-PART1

8 2 2
                                    

Bundan yıllar yıllar önce, ufak bir bakışla başlayan ilk aşkımdan ilham alıp yazdığım satırarı şimdi düzenleyip buraya atıyorum. 16 yaşımdaki ben için, 23 yaşımdaki benim ufak hediyem. Umarım keyifle okursunuz...

*Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.

Yapacak, duyacak, görecek hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukta. Bir aşağı bir yukarı yürüdü insan, düşünceleri de onunla birlikte bir aşağı bir yukarı, bir aşağı bir yukarı yürüyüp durdu.

Ama ne kadar soyut görünürlerse görünsünler, düşünceler de bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar; onlar da hiçliğe katlanamaz. İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz.

Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız...*

Kitabımı kucağıma koydum ve pencereme vuran ay ışığına daldım. Yavaş ve sakin bir şekilde bir denize, bir gökyüzüne bakıyordum. Ait olduğum yer... Hayatım boyunca asla 'ait' hissetmedim ama burayı özleyeceğim. Ben Della, yarın yıllarımın ıstırap dolu hatıralarına veda ediyorum. Biz Boston'ın güzel bir kasabasında yaşayan sıradan bir aileyiz. Bazı küçük ayrıntılar dışında tabii; Örneğin Nate, yani babam –ki bu kelimeden nefret etme sebebim olur kendileri- bizi geçen yıl terk etti. Bir üniversitede öğretmendi ve öğrencisiyle kaçtı. Aslında hayali dünyayı gezmek miş falan filan, bir sürü yalan işte! Sorun şu ki, Nate daima bizden nefret etti, özellikle de benden. Bu nedenle ardında aptal bir mektup bırakması bana sadece komik gelmişti, herhangi başka bir duygu zerresi hissettiğimi sanmıyorum. Bu evde, bu duruma üzülmeyen tek kişi benim. Hatta tüm kasabada, belki de tüm şehirde. Çünkü, o yalancı pisliğin hayatıma yaptıklarından yoruldum! Gitmesi ikimiz için de iyi oldu, kendimi yeni yeni bulurken ona zarar verebilecek biri olduğumu fark ettim, buna hakkım olduğunu yeni idrak edebildim. İçimdeki masum ve inançlı kızı yenmem uzun zaman aldı ama bunu başardım ve yıllardır kinle beslenen Della artık tam anlamıyla 'ben' oldu. Ben; Della Sky Spring. Karakter bölünmesi yaşayan sıradan bir ergenden fazlası değilim belki de. Ergenliğin son evrelerinde oluşum bu tezimi desteklese de bende bundan fazlası olduğu da bütün bilim dünyasının kabulleneceği bir gerçek. Kimse anlayamıyor beni; o gittiğinde ağlamamamın sebebini, bu kadar ketum olmamı ve buzdan duvarlarımı. Hem, yabani kızı anlamayı kimse dert etmiyor artık. 

Komik olan şu, herkes ona bayılır. Bir tür manyak olduğunu bilenler yani annem, Maria ve ben dışındaki herkes ona neredeyse tapar. Nate çocukluğumdan beri bana işkence ediyor. Bunun sebebini bilmiyorum. Açıklaması olsa bile, bunu kavrayamıyorum. Ona hiçbir şey yapmamışken bunları yaşamak yalnızca kötü bir şans. Bir psikopatın kızı olma şansı! Farklı olduğumu ve diğer insanların yapamadığı bazı şeyleri yapabildiğimi biliyorum ama o bunun bir lanet olduğunu söylüyor. Ben, bu evin lanetiyim. Ortaçağda yaşamadığımızı biliyorum ama ne olursa olsun, filmlerde benim gibileri kahraman olarak görseler bile burası gerçek hayat. Gerçek hayatta farklı olandan korkulur. Bütün savaşların temelinde yatan ırkçılıktır zaten. Tabii ırk insan kibrinin biraz daha toplumlaştırılmış hali. Aslen bu egoist varlıkların tek derdi 'ben ve yüceliğim' diyebilmek için 'sen ve ezikliğin' diyerek gezmek. Yalnız doğduğu şu dünyada koca bir topluma kitlenip kaldığında, benler oluşturmak için ırk kavramını keşfeden insan zekası aslında sadece bireysel çıkarına hizmet eder. Sorun yalnız var olup çokluğa alışma zorluğu olduğu için bu çokluğu kendi içinde bölmektir. Bana benzemeyen çirkindir pankartları zihinlerinde açılır daima. Ben ve diğeri derler. Ben, diğeri olmaya zorlanan kısma giriyorum. Sorun şu ki, onlar da benim için diğerleri. Çok olmaları onları haklı yapmaz. Benim lanetim, farklı olmak. Bir ucube, yaratık, her ne dersen o olmak benim için sıkıntı değil. En azından kendim için dürüstüm.

THE DARK - ImpossibleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin