Havuzun kenarında durmuş yıldızları seyrediyordum. Gökyüzü daha parlaktı bu akşam. Birinin hemen arkamda durduğunu hissettiğimde nefesimi tuttum. O olduğunu biliyordum, hayatım hakkında bir şeyler bilen yabancı.. Jacop Made, dayanamadığım için hızla içime çektiğim hava sayesinde ciğerlerime dolan kokusundan ne kadar hoşlandığımı bilse ne tepki verirdi acaba?
"Benim kim olduğumu nereden biliyorsun?" dedim sessizce. Sesim daha güçlü çıksın istiyordum ama uzun süre yemek yemediğim ve akşam zorla bir şeyler yediğim için hala midem ağrıyordu. Sonuç olarak kusmamakta dirensem de yüzüm kireç gibiydi. Hafif bir gülme sesi geldi, belki de bir iç çekiş
"Ne istiyorsun?" dedim ısrarla.
"Yardım etmeni"
"Ne yardımı?" Saçlarıma değen yüzünü gökyüzüne kaldırdığını hissettiğimde ondan uzaklaşmak ve koşup saklanmak istiyordum.
"Anlatmak istiyorum. Fakat anlatamam. Ben.. Seni kaçırmalıydım ve teslim etmeliydim. Yapmam gereken buydu. Ama-"
"-O zaman neden benimle konuşup vakit harcıyorsun?" derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Bir erkek tanımıştım. Bana bir şeyler söylemişti. Tam anlayamadığım şeyler ve uymak zorunda olduğum kurallardan bahsetmişti. Bana ne yaparsa yapsın çekip gittiğinde bana yaptıklarından daha çok acımıştı içim. Şimdi bir erkek daha tanımak üzereyim. Yine aynısı mı olacak?
"Madem yapman gereken bu... Neden benimle konuşuyorsun?" Söyleyeceklerini tek tek seçtiği belli oluyordu
"Baban ve büyükbaban... Hayatımı çaldılar." dedi. Hafif ve acınası bir kahkaha süzüldü dudaklarımın arasından. Bir inleme de denebilirdi.
"En azından geri alabileceğin bir hayatın var." dedim. Bende hiç olmayan bir şey bu.
"Geri alamam" dedi sert bir sesle. Gözlerimi devirerek arkamı döndüğümde yine alay edecektim ama Jack'in gözlerine baktığım anda bunu yapamayacağımı anladım. Ona öylesine yakındım ki kalbinin sesini duyabiliyordum.
"Benim hayatım," dedi Jack aynı kararlı ses tonuyla. Fakat birden sesi kısılmıştı. "Babamdı." Bana biraz daha yaklaştı. "Onu öldürdüler!" Öfkeliydi, "Önce hayatını elinden aldılar ve sonra öldürdüler." dedi. Yüzündeki sert ifade beni de öfkelendirmişti.
"Bundan bana ne?!" diye bağırdım. Ona meydan okuyordum ama aynı zamanda korkmuştum, bir adım geriye gittim. "Seni yada babanı tanımıyorum." dedim. Tek kaşım kalkmıştı. "Hatta büyük baban dediğin o adamı bile"
"Ama babanı tanıyorsun." dedi sesini daha kontrollü bir seviyeye çekerek. Jack'in gözleri kısılmıştı. Tıpkı benim sinirlendiğimde tek kaşımın kalkması gibi, onun da gözleri kısılıyordu.
"Ne yaşadığını bilmiyorum. Ya da bana nasıl ulaştığını. Ama sana yardım edemem. Nate pisliğin tekiydi. Şimdi hangi cehennemde bilmiyorum. Git onu bul ve ondan yardım iste. Belki insan olabilmeyi dener." dedim. Babasına hayran birileriyle konuşmaktan bile öylesine nefret ediyorum ki. Herkesin babası onun için süper kahramandır belki ama benim süper kahramanım yok, ben kötü adamın kızıyım. Çoktan kaybeden taraftaydım yani.
"Nate bana asla yardım etmez. Hatta o kimseye yardım etmez."
"Biliyorum!" dedim haykırmak istercesine. "Sana inanmıyorum! Güvenmiyorum ve yardım etmek istemiyorum!" dedim. Kaçmak istedim. Kaçıp saklanmak ama Jack buna izin vermedi. Kolumdan tuttuğunda "Kolum acıyor" dedim sinirle solurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DARK - Impossible
FantasyKaranlıktan korkan küçük çocukların sığınacak güvenli yerleri vardır. Kimileri annelerinin kollarını seçer, kimileri soğuk dolaplarda kilitli kalmayı. Seçmek her zaman isteyerek yaptığımız bir eylem değildir zaten... Koca duvarlarının arkasında, ken...