Multimedya, Doruk
Yediğim onca tekme ve yüzüme atılan onca yumruktan sonra eve dönebilmiştim. Evin yolunu bulabilmek bile benim için büyük bir şeydi. Sessiz bir şekilde kapının kilidini açıp eve girdiğimde kendimi salondaki koltuklardan birine attım. Ellerimi ensemde birleştirip bir süre tavanı izledim. Her yerim sızlıyordu. Neden dayak yediğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ağzımı burnumu birbirine geçirip, yakışıklı yüzümü dağıtanların kim olduklarını da bilmiyordum.
Bunları daha sonra düşünmeye karar verdim. Tabii o güne kadar düşünecek bir beynim kalırsa. Bu düşünceme sırıtırken dudağımdaki yara sebebiyle acı bir şekilde inledim ve etrafa bakındım. Annemler her zamanki gibi evde yoklardı. Ama daima evde duran ve buralara göz kulak olan biri vardı...
Pakize Teyze.
Ondan ölesiye korkuyordum. Adını duymam bile beni titretiyordu. Bir şey olduğunda anında annemlere yetiştiriyordu. Kendimi bildim bileli bu evin baş hizmetçisiydi. Annem ve babam da dahil herkes ona itaat ederdi. Ve sonunda korktuğum oldu, Pakize Teyze'nin sesi üst kattan duyuldu.
"Aras! Sen mi geldin la?"
La nedir ya? Sen bir bayansın, biraz nazik konuş değil mi? Ama yok, o herkesin korkulu rüyası Pakize Teyze. Ondan beklenilecek son şey nazik olması.
"Ya oğlum ses versene! Ne bağırttırıyon beni gecenin köründe?!"
Gözlerimi devirmeye çalışırken aklıma gelen şeyle hemen ayağa fırladım. Eğer Pakize Teyze beni bu halde görürse, her zamanki gibi annemlere yetiştirirdi ve ben biterdim. Koltukların arasından geçeyim derken, dizimi sehpaya çarpıp yere yapıştım.
Ve evet, geç kalmıştım. Pakize Teyze çiçekli pijamaları ve oyalı tülbentiyle merdivenin başındaydı. Gözleri pörtlemiş bir biçimde bana bakarken, bir yandan da konuşmaya başladı.
"Çüş. Ne oldu oğlum senin yüzüne? Maldın, iyice mal olmuşsun. Yeminlen şaftın kaymış."
Kendi kendime fısıldadım. "Yiminlin şiftin kiymiş."
"Ne? Ağzını mı yasladın sen bana?"
Merdivenlere doğru hızla yürüdüm. "Yok kız ne alakası var?"
Ben neredeyse odama varmışken tiz ve şiveli sesiyle tekrar cırladı. "Anangillere söyleyiverem de görüver sen gününü!"
Sonunda odamın kapısını kapattım ve kilitledim. Derin bir nefes aldıktan sonra bana ait olan banyoya doğru yürüdüm. Ecza dolabından gerekli temizleme malzemelerini alıp, kaşımdaki ve dudağımdaki kanı temizlemeye başladım. Beceriksizce işimi hallettikten sonra duş alıp yatağıma uzandım ve her zaman yaptığım gibi onu düşünmeye başladım.
Ah Karmen...
Ona, soyunma odasındaki dolabımın koluna japon yapıştırıcısı sürdüğünde aşık oldum. Tabii kolu tuttuğum gibi elime yapışmıştı ve hastaneye elimdeki dolap kapağıyla gitmek zorunda kalmıştım. Ama herkes okulun bahçesinde bana gülerken, benim dikkatimi çeken tek kahkaha onunkisiydi. Öyle güzeldi ki. Tamam aptalca düşünüyorum ama aşk bu, n'aparsın? Dırırım.
İşte ben böyle düşüncelere dalarken, gözlerim benden habersiz kapanmışlardı.
Ertesi sabah penceremden içeri sızan güneş ışınlarıyla, alarmla veya en kötüsü de Pakize Teyze'nin sesiyle uyanmadım. Sadece tuvaletim gelmişti. Ne be? Sanki sizi bilmiyoruz. Banyodaki işlerimi hallettikten sonra okul için hazırlanmaya başladım.
Hızlıca üzerime bir şeyler giydikten sonra yaraları kabuk bağlamış olan kaşıma ve dudağıma baktım. Çekmecede bulduğum yara bandıyla kötü görüntüden kurtulduktan sonra çantamı alarak kapıya yöneldim. Dün gece kilitlediğim kapıyı açarak aşağı inmeye başladım. Mutfağa yaklaştıkça Pakize Teyze'nin ve izlediği evlilik programının sesine odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADE SÜT
Teen FictionGünümüz standartlarında bir aşk hikâyesinin konusu nasıl oluyor? Kötü bir çocuk. Bu kötü çocuğa aşık olan masum bir kız. Sonra bu birbirine ters iki karakterin bir şekilde ilişkisi başlıyor. Ve masum kızımızın başına gelmedik olay kalmıyor değil mi...