Multimedya, Karmen
Sabah iğrenç telefon alarmımla uyandım.
"Uyumaya çalışıyorum alarm, lütfen susar mısın?"
Beni anlamayacağı kafama dank edince telefonu elime aldım ve tek gözümü açarak alarmı kapattım.
Yavaşça doğruldum ve kollarımı iyice gererek esnedim. Gözlerim tekrar kapanmak için yalvarırken, ben çoktan banyodaki rutin işlerimi halletmiştim. Odama döndüğümde koyu mor rengindeki perdemi araladım ve penceremi açtım. Ilık Eylül rüzgârı beni gülümsetirken, dolabımın karşısına geçerek ellerimi belime yerleştirdim. Şu "giyecek hiçbir şeyim yok" diyen kızlardan değildim. Aksine giyecek birçok şeyim vardı fakat zevk sahibi biri sayılmazdım.
Dolaptan sarkan açık renk kot pantolonu kendime doğru çektim ve beraberinde düşen ince beyaz tişörtü kollarımdan geçirdim. Ceketlerimde göz gezdirirken havanın ılık olduğunu hatırlayarak ceket giymemeye karar verdim. Aynanın önündeki minik pufa oturdum ve dalgalı saçlarımı taradım. Neredeyse farkedilmeyecek kadar az sürdüğüm parlatıcı ve rimelle doğal görünüyordum. Puftan kalkıp dolabımdan siyah çantamı aldım ve içine telefonumu fırlatarak kapağını kapattım. Odamdan çıkmak üzereyken çalışma masasının üstünde duran ve dün kutuyla birlikte gelen not dikkatimi çekti. Tekrar okudum.
Adının anlamını taşıyan bu elbise sana...
Harika! Adımın anlamını da biliyordu demek.
Parlak kırmızı.
Gözlerimi devirerek notu sayamadığım kadar parçaya böldüm ve çöp kutusuna attım. Aşağı indiğimde Arda kahvaltı yapıyordu ve üvey kadın ona geç kaldığıyla ilgili bir şeyler söylüyordu. Küçük kardeşim annesi onu sıkıştırdığı için bıkkın gözüküyordu. Biran için benimle böyle ilgilenen biri olsa, memnun olacağımı farkettim. Babam işi sebebiyle şehir dışına çıkmıştı ve beni burada tek başıma bırakmıştı. Tamam teknik olarak tek başıma değildim ama öyle hissediyordum işte. Arda'nın saçlarını karıştırarak kapıya yöneldim ve ayağıma siyah bir vans geçirerek evden çıktım.
Okula yürüyerek gidiyordum. Bunun iki sebebi vardı.
•Üvey kadının özel şoförü işten çıkarması.
•Yürümeyi az da olsa seviyor olmam.
Neyse ki en fazla 10-15 dakika sürüyordu. Kulaklığımı taktım ve en son sese ayarlayıp baslı bir müzik açtım. Uyku açmak için mükemmel bir yöntemdi.
Şarkıyı mırıldanarak yolda yürürken bir kadının kolumu tutup beni çekmesiyle kulaklığımı çıkarmam bir oldu. Çaprazımdaki arabaya gözüm kaydığında içindeki adamın bana sinirli sinirli baktığını farkettim. Adama doğru yürümeye başladım. Ne yapmıştım sanki?
"Ne? Ne var da yiyecek gibi bakıyorsun!?" diye bağırdım. Adam arabadan çıktı ve tam ağzını açacakken arkamdan başka birinin sesi duyuldu.
"Ben onun yerine özür diliyorum sizden. Sabah olduğu için uykusunu atamamış belli ki. Kulağında da kulaklık olduğu için çaldığınız onca kornayı duymamış. Verdiği rahatsızlıktan dolayı tekrar özür dilerim. İyi günler."
Kadın yanımızdan ayrılırken, bu sefer kolumdan tutan o oldu. Kolumu ellerinden kurtardım. "Yine mi sen? Her yerde de karşıma çıkıyorsun be."
Hızlıca kalan yolu yürüdüm ve okulun önünde durdum. Özel Batı Koleji'ne şöyle bir baktım. Ne kadar büyük olduğunu her sene tekrar farkediyordum. Bahçeye girdim ve artık neredeyse tapusu bize ait olan çardakta oturan Gülçin, Nurçin ve Yalçın'ı farketmemle birlikte gülümseyerek onlara doğru yürümeye devam ettim. Bazen keşke adım Tarçın olsa diye düşünmüyor değildim hani. Çardağa ulaştığımda sonunda beni farkettiler ve ilk önce Gülçin üzerime atladı. Hayır hayır şaka yapmıyorum, ciddi anlamda üzerime atladı. Sonra sırasıyla Nurçin ve Yalçın'la da sarıldıktan sonra okul kapısından içeri girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADE SÜT
Teen FictionGünümüz standartlarında bir aşk hikâyesinin konusu nasıl oluyor? Kötü bir çocuk. Bu kötü çocuğa aşık olan masum bir kız. Sonra bu birbirine ters iki karakterin bir şekilde ilişkisi başlıyor. Ve masum kızımızın başına gelmedik olay kalmıyor değil mi...