Multimedya, Aras
Artık Sade Süt'ün de bir Instagram hesabı var! @sadesutwattpad
Takip ederseniz seviniriz ^^Keyifli Okumalar!
HATIRLATMA
Gözlerini kaçırdı, öksürdü, tıksırdı. Adeta bir Ali gibi. En sonunda konuştu. "Iı. Şey. Heheh. Şey. Of tamam ya. Ali'yle yemeğe çıkıyoruz." Sonra yanlış bir şey söylemiş gibi ben bir şey diyemeden tekrar lafa atladı. Adeta bir Ali gibi. "Yanlış söyledim. Yemeğe çıkmıyoruz. Çünkü-"
Sözünü kestim. "Çünkü yemek dediğimiz şey yenmek için yapılır ve bir nimettir. Yemeğin üstüne çıkarsan Allah muhafaza çarpılırsın değil mi Şükran?"
ALTINCI BARDAK
Şükran, sözünü kesmemle birlikte susmuş ve şaşırmıştı. Şaşırması da normaldi. Ali'yle bir işler karıştırıyordu ve onları duyduğumu anlamıştı.
Sonunda heyecanlı sesiyle konuştu. "Aras, şuan dediğin şeye inanamıyorum. Aynısını okulda Ali'ye söyledim. Sen de benim gibi düşünüyorsun. Çarpılmak konusunda aynı fikirdeyiz. Bu çok güzel. Ayh!"
Konuşmasının sonunda ellerini birbirine çarparak yerinde zıpladı. Ne saçmalıyordu bu? Muhtemelen onları duyduğumu anlamamıştı. Bunun yerine aynı fikirde olduğumuzu düşünüyordu. Hadi diyelim aynı fikirdeyiz, hadi diyelim ki öyle olsun. Harfi harfine aynı cümleyi nasıl kurayım be kadın!? Ne kadar saçma şeylerle uğraşıyorum ben ya...
Şükran'ın dediklerine inanamaz bir şekilde ona baktım. "Şükran, sen iyi misin bacım? Sizi duydum anlamıyor musun? Uzatma işte. Ali'yle yemek yemeye gittiğini biliyorum."
Şükran umutsuz bir şekilde bana baktı. "Niye bacım diyorsun şimdi ya?" Sonra bakışlarını yere indirip kendi kendine fısıldadı. "Ben senin bacın olmak istiyorum sanki de..."
Ofladım. "Şükran, cidden bu kadar cümle arasında o kelimeye mi takıldın?" Sonra ciddileşerek devam ettim. "Gelelim şu yemek işine. Cidden bizim inek Ali'yle mi buluşacaksın? Hadi diyelim buluşacaksın, havanın karardığı bu saatte ve tek başına mı?" Olaya kendimi iyice kaptırarak konuşmaya devam ettim. "Asla izin vermem. Elalem ne der sonra? Kız başına akşam akşam yemeklere gidiyor dedirtmem-"
Konuşmamı kendi kendime kestim. Ne diyordum ben Allah aşkına!? Şükran'la biraz daha aynı ortamda kalırsam, köy ağası moduna geçecektim. Ayrıca neden izin vermiyordum ki? İstediğim şey, Şükran'ın benden uzak durması değil miydi? Evet, tam da buydu. O halde gitmesine izin verecektim. Ama cidden tek başına gidemezdi. Yanlış anlamayın, bunun sebebi aşiret kurallarına dayanmıyordu. Sadece kaybolup başıma bela açar diye onunla gidecektim.
Öksürerek kendimi toparladım. "Her neyse gitmene izin veriyorum ama ben de geleceğim. Kaybolursun falan, uğraşamam."
Şükran'ın bir şey demesine izin vermeden odama çıktım. Dolabımı açtım ve siyah bir pantolon çıkardım. Eskiden siyah giymezdim ama Karmen seviyor diye giyiyordum artık. Pantolonu giydikten sonra tekrar dolaba yöneldim ve koyu pembe bir tişört dikkatimi çekti. Karmen'i göz önünde bulundurursak, bunu asla giymemem gerekiyordu ama birden gözüme güzel gözüktü ve giymeye karar verdim. İç sesim anında olaya müdahele etti. Cidden bir kız gibi o tişörtü mü giyeceksin? Dedikleri kadar varsın, tam bir sütsün.
Sanane iç sesciğim.
Tişörtü de giydikten sonra saçlarımı taradım. Genelde çekici erkekler saçlarını dağıtırdı, bense düzgünce tarardım. İç sesim tekrar araya girdi. İyi ya, sen zaten çekici değilsin aptal. Kafamı iki yana sallayarak küstah iç sesimden kurtuldum ve aynada kendime baktım. Her zamanki gibiydim işte. Pasif, dikkat çekmeyen, basit biri. Cüzdanımı ve telefonumu da yanıma aldıktan sonra aşağı indim. Şükran hâlâ kapının önündeydi. Beni görünce bir oh çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADE SÜT
Teen FictionGünümüz standartlarında bir aşk hikâyesinin konusu nasıl oluyor? Kötü bir çocuk. Bu kötü çocuğa aşık olan masum bir kız. Sonra bu birbirine ters iki karakterin bir şekilde ilişkisi başlıyor. Ve masum kızımızın başına gelmedik olay kalmıyor değil mi...