Multimedya, Bora
Bedenimdeki kan akışının yavaşladığı anlardan birindeydim. Aynadaki yansımadan tam da gözlerimin içine bakan kişi, o olamazdı. Bu kadar kısa bir sürede geri dönmüş olamazdı.
Düşüncelerimi okumuş gibi sinir bozucu bir kahkaha attı. "Ne o? Korktun mu?"
Sertçe yutkundum. Bunun üzerine başını geriye atarak ikinci kahkahasının bulunduğumuz ortamda yankılanmasını sağladı. Daha sonra ciddileşerek bana doğru bir adım attı ve dudaklarını büzerek konuştu. "Yazık. Çok yazık. Resmen rengin attı. Cidden korkmuş olmalısın."
Sanırım size bir açıklama borçluyum. Pekâlâ... Dayak yediğim kişinin o olacağını hiç düşünmemiştim. O, tam da Karmen'in hoşlandığı şu kötü çocuklardandı. Serseri tipli, siyah aşığı, birilerini dövmeyi hobi edinmiş biri. Yasa dışı uyuşturucu madde satması sebebiyle, karakola yaptığım ihbarla içeriye atılmış biri. Ve anladığım kadarıyla, bir şekilde kurtulup geri dönmüş biri. En kötüsü de, benden kesinlikle intikam alacak biri. Bora Soysal.
Kafasını iki yana sallayıp tekrar sırıttı. "O ihbarı senin yaptığını biliyorum. Zaten bu yüzden dayak yedin. Normal şartlarda yasa dışı işlere karışan biri bu kadar erken aklanmaz. Ama babam itibarı göklerde olan biri olunca, işler baya bi' değişti anlayacağın. Bak işte buradayım, tam karşında. Dayak yediğin kısım koca bir filmin fragmanıydı. Asıl film için bekle aptal. Senin için değerli olan bir şeyi veya birini bulacağım ve elinden alacağım. Sadece sabırlı ol ve bekle."
Tehdit ve aşağılama dolu sözlerinden sonra tuvaletin kapısını gürültülü bir şekilde çarptı ve gitti. Korkutmakta başarılıydı ve korkutmakla kalmayacağını biliyordum. Sinirden bağırdım ve tam duvara yumruk atacakken durdum. Bu sefer de ellerime yara bandı yapıştırmak istemiyordum.
Sinirli bir şekilde tuvaletten çıktım ve Şükran'la çarpıştım. Daha fazla dayanamayıp, hırsımı Şükran'dan çıkarmaya karar verdim. "Ne yapıyorsun erkekler tuvaletinin önünde!? Hep ayak altındasın, yeter! Senden kurtulamadım gitti! Bir an önce ait olduğunu yere, köyüne dön!"
Sonunda bağırmayı kestiğimde Şükran gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu. Neden bir anda patladığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Gözlerimi etrafa çevirdiğimde okulun yarısının burada olduğunu ve bizi izlediklerini gördüm. Bora okulda popülerdi. Onun geldiğini duymuş olmalılardı. Kalabalıkta biraz daha göz gezdirdiğimde Karmen'in de orada olduğunu farkettim. Her zamankinin aksine yüzünde aşağılayıcı bir bakış veya gülümseme yoktu. O da neler olduğunu anlamaya çalışıyordu belli ki.
Gözlerimi tekrar Şükran'a çevirdiğimde dolmuş gözleriyle hâlâ bana baktığını gördüm ve yaptığımdan pişman olup fısıldadım. "Şükran..."
Ağzından küçük bir hıçkırık kaçtı. Daha da pişman oldum. Ben kimseye bağırmazdım, kimseyi üzmezdim. Bunu Şükran'a da yapmamam gerekirdi. "Şükran ben gerçekten özür dilerim. Bir şeye sinirlendim ve sinirimi senden çıkardım. Seni üzmek istemezdim. Gerçekten."
Şükran tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki, Karmen lafa atladı. "Ben de Aras nasıl olur da bağırır diye düşünüyordum. Ama neyse ki süt olduğunu hatırladı ve özür diledi. Hem de şu köylü kızından."
Kalabalıktan bir kahkaha yükseldiğinde Şükran kolumdan tuttu. "Hadi gidelim Aras."
Kafamı olumlu anlamda salladım ve insanların arasından sınıfa ilerlemeye başladık. Fısıltı olamayacak derecedeki yüksek seslerin hakkımızda konuştuğunu duyabiliyordum.
O kız kimmiş?
Aras'ın sevgilisi mi?
Ay inanmıyorum, bir de çocuğun kolundan tutuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADE SÜT
Teen FictionGünümüz standartlarında bir aşk hikâyesinin konusu nasıl oluyor? Kötü bir çocuk. Bu kötü çocuğa aşık olan masum bir kız. Sonra bu birbirine ters iki karakterin bir şekilde ilişkisi başlıyor. Ve masum kızımızın başına gelmedik olay kalmıyor değil mi...