"Bana tanıdığım birini hatırlatıyorsun," dedi Hancı. "O da tıpkı senin gibi acımasız ve zalimdi."
"Üzüldüm," dedi kız. "Benim gibi birini tanımana."
"Eski bir hikaye," diye geçiştirdi Hancı. "Bana renklerini aldığın çocuğu anlat."
"Beni bırakıp gitmesinden, kalbimin kırılmasından korkuyordum," dedi kız. "Bu yüzden çok geç olmadan onu ben bırakacaktım. En sonunda ona bütün bunların bahis olduğunu ve onu hiç sevmediğimi söyledim, böylece benden daha çabuk vazgeçecekti."
"Gerçekten zalim biriymişsin," dedi Hancı.
"Ona böyle davranırsam benden vazgeçeceğini düşünmüştüm," dedi kız pişmanlıkla.
"Vazgeçti mi peki?" diye sordu Hancı.
"Hayır," dedi kız. "Benim yerime kendi hayatından vazgeçti."
Konuşurken ağzında oluşan acı tadı umursamamaya çalışıp içkisinden bir yudum daha aldı.
"Bana hep, arkadaşını kaybettikten sonra onu mutlu eden tek şey olduğumu söylerdi. İntihar notunda da aynısını yazmıştı ve ben gittikten sonra hiç mutlu hissetmediğini söylemişti. Onun bütün ışığını aldığımı ve karanlıkta kaldığını söylüyordu notta."
O anı hatırlamak dahi istemese de görüntüler zihninden silinmiyordu. Onu nasıl bulduklarını bilmiyordu ama sedyenin üzerinden bileklerinden başlayıp kollarına doğru uzanan kesikleri hatırlıyordu. Bilinçsizce yattığı sedyede solgun teniyle ölümü andırıyordu. Annie hepsini hatırlıyordu. Şifacıların onu zorla uzaklaştırdıklarını ve sonunda Armin'i götürmelerini de.
"Karanlıktan korkuyordu," dedi kız, ağlamak üzereydi artık. "Ve ben bütün ışıkları söndürmüştüm. Kaç gün hastanede kaldığını hatırlamıyorum. Kendine geldiğinde ilk söylediği söz ismimmiş. Ama onu hiç görmeye gitmedim, buna dayanamayacağımı biliyordum. Bu yüzden ona gerçekleri anlatan ve bir daha böyle bir şey yapmaya kalkışırsa onu asla affetmeyeceğimi, hatta aynı şeyi deneyeceğimi söyleyen bir mektup yazdım ve...Artık beni göremeyeceğini de yazdım mektuba."
"Demek onu bıraktın," dedi Hancı.
"Sadece onu değil," dedi kız. "Bütün herkesi geride bıraktım çünkü hiçbirini hak etmediğimi biliyordum."
Kız suskunlaşmıştı, Hancı ise bardaklarını silerken doğan güneşi izliyordu, ona hep birilerini hatırlatırdı güneş. Öyle güzeldi ki bakarken canınız yanardı.
"İşte benim hüzünlü şarkım," dedi kız sonunda. "Aptalca başlayan ve hüsranla biten."
"Yeni bir gün doğuyor," dedi Hancı. "Belki de yeni bir şarkının başlama vaktidir."
Onsuz bir şarkıya başlamak istemediğini söylemek istedi kız ancak sustu konuşmak yerine.
Ve hanın eski kapısı gıcırdayarak açıldı.