ŞP//7

325 22 9
                                    

Miray'ın ağzından:
Duraksadı. Böyle bir soruyu beklemediği çok belliydi. Gerçekten neden geri döndü? İç çekti ve gökyüzüne baktı.

"Aşık oldum."
Evet bu cevabı beklemiyordum. Buna nasıl cevap verilir diye düşünmeye fırsat tanımadan merakıma yenildim.
"Kime?"
Tekrar iç çekti. Bana döndü ve sempatik bir gülümsemeyle "Bunu sonra öğrenirsin. Hatta bana kalırsa hiç öğrenme."
İçimden Böyle cevap mı olur? Merakımdan öldürmek mi istiyorsun beni? Söylesen sanki tanıyacaktım da diye geçirdim. Sonra meraklı bir ses tonuyla
"Aşık oldun diye mi buraya geldin?" Dedim.
"Evet."
"Çok saçma."
"Neden?"
"Aşık olmak hayattaki en güzel şeydir."
"Hayır.."
"Bunu kime anlatıyorsam."
"Aşk hakkında gerçekten bir şey bilmiyorsun değil mi?"
Sustum. Ya da cevap vermek istemedim diyelim.

Toparlandı,
"Aşk bir sihirbaz gösterisi gibidir. Önce ne yapılmaya çalıştığını kavrayamazsın. Sonra hamle gerçekleşir ve bunun yapılmasının imkansız olduğunu düşünürsün. En kötüsüde ne biliyor musun? Bu saçmalığa inanırsın. Gerçekten sihir olduğunu düşünürsün. Biraz daha deneyim kazanınca veya büyüyünce diyelim bunun bir hile olduğunu fark edersin. Fark etmen biraz zaman alır. Farkettiğinde de 'Ben buna nasıl inandım?' Diye kendini yersin. Aşk da tam böyledir. Sonu acıyla, karmaşayla, üzüntüyle biter..."

Gerçekten de beni etkilemişti. O kadar içten konuşmuştu ki aşkı onun gözlerinin derinliğinde hissedebilmiştim.
Bana baktı ve güldü.
"Aşk için biraz fazla erken yani.."
Yanağımı sıktı ve sahte bir gülümseme attı.

"Bence karşındakine gerçekten güveniyorsan aşk sana bazı sihirlerin mümkün olabileceğini gösterebilir. Bence sadece doğru kişiyi bulman gerek."

Sahte bile olsa gülümsemesi durdu.
"Sanırım ben doğru kişileri kendi elimle yokuştan aşağı ittiriyorum."

"Neden kendine haksızlık ediyorsun?"

"Kendime haksızlık falan etmiyorum. Melisa benim yüzümden öldü. Sen..."

"Ben?"
"Boşver."
"Ben ne?"
"Senin konuyla ilgin yok zaten bir an..."
sözüne devam etti.
"Sen benim yüzümden ölüyodun..."
İki ya da üç dakika boyunca sessizlik oldu.
"Evet ama yaşıyorum. Ve sen dersini aldın?"
iç çekti "Evet."
Tibet'i böyle köşeye sıkışmış görüceğimi hiç düşünmemiştim.
"Hadi seni yurda bırakıyım. Yine geç kalmanı istemem."
Kafamı onaylar biçimde salladım. Arabanın önünde oturuyorduk. İnmek için aniden hareketlenince gözlerim karardı. Yere düşücekken Tibet tuttu.
"Sen daha önünü görmüyorsun aşktan bahsediyorsun." Diye dalga geçti. Ses tonu öyle kibirliydi ki istemsizce kıkırdadım. Arabaya bindik. Yurda kadar hiç konuşmadık. Yurdun kapısına geldiğimizde Tibet'e döndüm ve "Teşekkürler." Dedim.
Elimi tuttu ve "Okulda yaşananlar bir daha asla olmıyacak. Söz veriyorum." Dedi. Başımı sallayıp arabadan indim. Yurdun kapısına doğru ilerlerken arkamdan bağırdığını duydum.
"Miray!"
Arkamı döndüğümde bana doğru koştuğunu görünce bir şeyimi unuttum sandım.
"Efendim?"
Bir anda beni çekip sarıldı. Bu romantik filmlerde öpüşmeydi sarılma değil. Kendime geldim. Kendi kendime Ne düşünüyorsun Miray! Kendine gel! Dedim.

Bende ona sarıldım ama hiçbir şey anlamış değildim.

"Gerçekten iyi olmana sevindim. Tekrar ve tekrar özür dilerim."
Sarılmayı sona erdiren ben oldum.
"Önemli değil denilemez ama ders aldığına eminim. İyi akşamlar. " arkamı dönüp gidicekken ne kadar odun olduğumu düşündüm ve Tibet'e yanağından öperek veda ettim.
Yurda giriş yaptığımda nedense elimde heyecandan titreme oluştu. Odamıza girdiğimde Öykü elimi tutup yatağa oturttu.

"Ne oldu hemen anlat!"
Olanların en incesine kadar anlattım. Buna elimdeki heyecandan titremede dahildi. Sonra yüzündeki gülümsemeyi görünce "Elimin titremesi üşümemdendir." Falan diye geçiştirmeye çalıştım. Öykü kahkaha attı.

"Aşkından olmasın?"

Yeni bölümü yeni yazabildim. Hepinizden özür dilerim. Daha sık bölümleri paylaşmaya başlıyacağım. Vote ve yorum atarsanız beni çok mutlu edersiniz. Hepinize şimdiden teşekkürleer.

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin