ŞP//2

395 18 3
                                    

Öğretmenin anlattıklarını dinleyemiyordum. Şımarık prens yanımda gülüp duruyordu.
"Artık sussan da dersi dinlesem?"
"Özür dilerim cadı." Tekrar sırıttı.
"Gülme artık."
"Tamam son bir şey sorup susucam. Çıkışta işin var mı?"
"Sanane!"
Kahkaha atmaya başladı. Bu çocuk neden bu kadar sinir bozucuydu.
"İşim var tamam mı?" Bu sefer sustu. Çıkışta onu göremedim. Sonunda kafeye vardım.
"Miray hadi hemen önlüğünü giy."
Önlüğümü giyip siparişleri almaya başladım. Kafede Hacer abla ve ben çalışıyorduk.
"Miray bugün patron çok sinirli. Sakın yanlış yapma."
"Tamam abla."
Bi anda kafenin kapısı açıldı. İçeri giren...
Yeter artık. Ben bundan kurtulamıycak mıyım? Kapıdan giren Tibet'ti. Ve arkasında bağımlılar. Bi masaya oturup beni çağırdılar. Şimdi de alay konusu olucaktım.
"Bize menüyü getirir misin?"
"Tabi" yüzümde gülümseme vardı ama o an onu öldürebilirdim. Menüyü götürdüm.
"Burda neler var?"
"Nasıl yani?"
"Neler yapıyosunuz?"
"Önünde menü varya!"
Gülmeye başladılar. Çok sinirlenmiştim. Gidip diğer siparişleri alırken Hacer abla da onların siparişlerini götürdü. Kalkıyolardı. Beni çağırdılar. Gitmedim. Hacer abla şımarık prensi gösterip "seni çağırıyorlar. Hemen git. Patron sana dik dik bakıyor." Dedi. Gitmek zorunda kaldım.
"Efendim?"
"Burada çok kazanıyor musun?"
"Sanane!"
Elini cebine götürdü. Para yığınını çıkarıp bana baktı. Ne olduğunu anlayamadan yüzüme fırlattı.
"Al, bunlar seni biraz yaşatır." gülmeye başladılar. Bu sefer kendime hakim olamadım.
"Bunlar beni yaşatabilir ama senin kişiliğini kurtarabileceğini pek sanmıyorum." Kendime hakim olamadım ve masadaki kahveyi alıp kafasından aşağı indirdim.
"Bu da mühesesemizin hediyesi olsun."
Patron koşarak geldi.
"Bu da benim sana hediyem olsun. KOVULDUN!" Ne? Şımarık prens yüzünden işten kovulmuştum. Artık parasızlıktan ölebilirdim. İsteksizce gözlerim doldu. O aptalın suratına baktığım da nefret hissediyordum. Önlüğü fırlatıp dışarı çıktım. Param yoktu. Bu yüzden yurda kadar yürümek zorunda kaldım. Hava kararmıştı. Kestirme sokaklardan geçiyordum. O arada önüme üç serseri çıktı.
"Selam güzelim."
"Benden uzak durun!" Diye bağırdıkça daha çok yaklaştılar. Etrafımı sarmışlardı. Kaçamıyorum ki o ana kadar. Birisi serserileri dövüyordu. Bakamıyordum çünkü çok korkmuştum. Bakmak yerine bir köşeye oturup ağlamayı tercih ettim. Omzuma bir el dokundu.
"İyi misin?"
Bu ses çok tanıdıktı. Yüzümü kaldırdığımda karşımda Tibet'i gördüm. Bu çocukta her yerden çıkıyordu. O an daha çok ağlamaya başladım çünkü işim de gitmişti. Sarıldı.
"Sakin ol. Bir daha sana bulaşamazlar!"
Korkmuştum bu yüzden sarılmasına bir şey demedim. Gözlerimin içine baktı.

"Sana benden başkası bulaşamaz."

Bölümü nasıl buldunuz? Biraz kısa oldu özür dilerim. Okulda yazdım. Vote verin lütfeen.

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin