[Day 8]

1.6K 166 163
                                    

Felix hoparlörden yükselen müzik sesine adımlarını uydurarak kafenin içinde neredeyse dans edercesine hareket ediyordu. Şarkıya bildiği kadarıyla eşlik etmeye çalışsa da büyük çoğunluğunu uyduruyordu.

Minho ona bakıp gülerek başını salladı. Bu sabah oldukça mutlu uyanmıştı ve onu böyle görmek Minho'yu aynı şekilde mutlu ediyordu.

"Bu sabah mükemmel bir sabah sence de öyle değil mi hyung?"

Minho elindeki bezi masaya bastırırken gülümsemesine engel olamadı. "Evet özellikle de genç bir aşıksan."

"Hayır değilim." dedi Felix kaşını çatarak.

"Oh evet tüm gece telefonda kıkırdayarak konuşan bendim zaten." arkası dönük bir şekilde omuzlarını silkerek personel odasına ilerledi. Felix ona dil çıkarıp bankonun arka tarafına döndü. Kahve makinesini hazırlaması gerekiyordu.

Hyunjin akşam yemeğinden hemen sonra onu aramış ve saatlerce konuşmuşlardı. Felix'e sorarsanız ne konuştuklarına dair tek kelime söyleyemezdi ama bundan oldukça zevk aldığını saatlerce anlatabilirdi. Konuşmanın bir yerinde Jisung gelip Hyunjin'e bağırmıştı ve Hyunjin ona karşılık olarak gazetedeki asistan iması yapmıştı. Ne olduğundan haberi yoktu ama Felix uzun bir süre sadece kavga sesleri duymuştu. O ikisinin arkadaşlığını çok seviyordu. O ve Minho gibilerdi ama daha fazla afacanlık taşıyorlardı.

Hyunjin konuşmalarını onu okuldan alacağını söyleyerek bitirmişti ve Felix dersinin bitmesini dört gözle bekliyordu. Dersinin bitmesi için önce kafedeki işinin bitmesi gerekiyordu. Minho ona bugün için izinli olduğunu dersten sonra gelmesine gerek olmadığını söylemişti. Bu Felix'i mutlu etti çünkü Hyunjin ile o maça yorgun argın bir halde ve terli kıyafetlerle gitmek istemiyordu.

Hyunjin ile ilişkileri oldukça iyi gidiyor gibiydi. Bu ona sadece ve sadece mutluluk getiriyordu. Ama kalbinin derinliklerinde bir yerde bir sorun olduğunu sezinleyebiliyordu. Biraz hızlı ilerliyorlardı ve Felix'i tahmin ettiğinden daha çok ürkütüyordu. Etraflıca düşündüğünde Hyunjin hakkında sadece bazı temel şeyleri biliyordu. Ayrıca karakteri hakkında yorum yapabiliyordu. Onun haricinde Felix, Hyunjin hakkında hiçbir şey bilmediğini fark etti.

Adını, soyadını, yaşını, okuduğu bölümü ve çalıştığı yeri biliyordu. Ama özel hayatına dair neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Bu içindeki kötü hislerin büyümesine ve bir ağ gibi tüm göğsünü sarmasına engel olamıyordu. Belki de Hyunjin ile karşılıklı oturup bunu konuşmalıydı böylece aklındaki soru işaretlerini giderebilirdi.

Kahve makinesinden gelen bip sesiyle irkilirken ön kapının açıldığını duydu. Arkasını dönüp kimin geldiğine baktı. İçeri giren iki kişiden biri tanıdık geliyordu. Ama Felix onu nereden hatırladığını kestiremiyordu.

"Hoş geldiniz sizin için ne yapabilirim?" dedi Felix gülümseyerek. Bu esnada o kişiyi nerden tanıdığını hatırlamaya çalışıyordu.

"Merhaba Felix hyung." dedi diğer yabancı. Felix kaşlarını hafifçe kaldırıp şaşırdığını belli etti. "Daha önce hiç tanışmadık ama ben Jeongin." gözleri gülerken kaybolup hilal şeklini alıyordu ve bu Felix'i gülümsetti. "Ben gazetede asistan olarak çalışıyorum." diye ekledi.

"Oh, demek Jisung'un sürekli bahsettiği asistan sensin!"

Jeongin'in yüzünü bir kırmızılık kapladı. Yanındaki yabancı da gülmeye başladı. "Oh, demek Jisung." dedi imayla. Felix yanlış bir şey yapmış olduğunu düşünmeye başladı. Jeongin'i bu durumdan kurtarmak istiyordu ama bir şey yapmasına gerek kalmadan diğer yabancı söze girdi. "Ben de Chan."

how to win a guy in 10 days ° hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin