2. Bölüm

42 2 0
                                    


Yazim yanlışlarım varsa kusura bakmayın lütfen

KEYİFLİ OKUMALAR

     Gecenin bir yarısı nereye olduğunu bilmeden saatlerce yürüdüm. Beni bu saatte yürüten derdin ne olduğunu kime nasıl anlatacaktım? Yeniden yüzümdeki yaşları sildim. Sonra beni bir çıkmaza sokan sokağa girdim.

     "Neden ben,neden?"

     Tıpkı yaşadıklarım gibi bu sorunun cevabı da önemsizdi artık.Geldigim evin kapısını yavaşça açtım ve sessiz olmaya çalışarak içeriye girdim. O kadar çok sokakta beklemiştim ki sonunda sızmışdı babam. Bugünlük yaşadıklarımla birlikte gecenin soğuğunda da çok kalmanın etkisiyle kendimi yatağa bıraktım. Olanlar son kez gözümde canlanınca direnmeyi bıraktım ve uykuya teslim oldum.

    Gözlerim sanki kum dolmuş gibi yanarken zorla da olsa dünyaya bakan pencerelerimi  araladım. Gece çok geç saatte uyumuştum. Yattığım yerden gözlerimi ovuşturarak  saate baktım. Saat daha yedi bile olmamıştı. Hızlı hareket ederek  babam uyanmadan hemen çıkmam gerekiyordu. Önce kalktığım yatağı toparladım. Daha sonraki  üzerime iyice eskimiş bir kot ve tişört giyindim. Odanın kapısını açıp aşağıya indim. Mutfak kapısında durdum bir süre. Şimdi annem yaşıyor olsaydı böyle olmazdı. Belki annem kahvaltı hazırlayıp beni okula uğurladı. Babam belki kendini toparladı. Hayaldi işte benimki. Gerçek bile olmayacak şeyler.  Ben hiç aile nedir bilmedim ki! Sebepsiz dolan gözlerimi elimin tersiyle silip yine büyük bir sessizlik ile evden ayrıldım.

     Burası benim doğup büyüdüğüm hiç ama hiç mutlu olamadığım mahallemdi. Oldukça eski bir yapıya sahip olan bu yerleşim yerinde hayat canlanmaya başlamıştı. Okula giden çocuklar, eşini uğurlayan teyzeler, işe geç kalmamak için hızla yürüyen insanlar...  Bu mahallenin yolları bile yağmur yağdığı zamanlarda çamurdan geçilmezdi.Burası İstanbul'un varoş  diye tabir ettikleri çok eski  bir mahallesiydi.  Burada her türlü insan yaşardı. Gece yollarda para kazanmak için bedeni ni satan hemcinslerimden tut hapcılar, otcular buralari mekan bilirlerdi.

    Bende bu mahallede gülmeyen insanlardan biriydim. 15 yaşımda annemin ellerimde can verdiği günden sonra babamdan nefret ettim.  Hoş o da beni bir gün sevip, kızım deyip bağrına basmadı. Annemi hasta yatağında bile gözümün önünde döve döve öldürdü.  Gözlerimin önünde can veren annemden sonra hayattan hiç bir beklentim kalmadı.  Sonra zamanla bir umut dedim. Belki birgün babam beni sever diye bekledim. Ama hayat yine bana adil davranmadı.  Çünkü bu dünyada iyilere yer yoktu.

    Başımı salladım ve beynimi saran düşüncelerden hızla uzaklaştım. Zaten çalıştığım Gül 🌹 Cafe'ye gelmiştim. Kapıyı açtım ve içerideki mis gibi kokularla gülümseyerek girdim.

    "Günaydın ablacım. Nasılsın?". 

     "Günaydın canım. Seni gördüm çok daha iyi oldum diyicem  ama seni yine hiç iyi görmedim. Bu ne hal kızım.  Dur tahmin edeyim. Yine o lanet adam tüm paralarını bitirdi ve senden  içki istedi. "

      Çaresizce başımı salladım. Her zaman ki gibi.  Gül abla her şeyimi biliyordu. Bir abla bir anne gibi yol gösteriyordu.  Belki de şu hayatta ki tek destekçimdi. Neler yaşadığımı bir tek ona anlatmıştım. Hayatımdaki en ufak ayrıntıya kadar bir tek Gül ablaya anlatabiliyordum. Ama o kadar yüce gönüllü bir insandı ki, öyle bir babaya rağmen bana  hiç tavır takınmadı. Diğer insanlar gibi hiç yargılamadı.  Mahallede bile bir komşu selam vermezken, ac mısın tok musun diye sormazken,  Gül abla beni kim olduğuma bakmadan işe almıştı.

MEVSİM BAHARDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin