1. Bölüm

59 2 0
                                    

      Gecenin uzayan sessizliğinde kaç saaattir oturduğumu bilmediğim pencereye takıldı gözlerim.  Boyası yer yer kazınmış, eskimiş bu ahşap çerçeveyle neredeyse 19 yıldır  bir bütün olmuştuk. Ben her gece bu çerçevenin altında sabahı korku ile beklerken dış kapının kilit sesi doldurdu kulaklarımı. Kalp atışlarım duyduğum ses ile  zirve yaparken aşağıdan  bana seslenen babamın sesiyle zorda olsa kendime geldim.

     "Gülceeee.... Nerdesin lanet olası..."

  
   Ne kadar korkunun ecele faydası olmasada oturduğum pencerenin önünden yavaşça kalktım. Zaten küçük olan odamda attığım ilk adımla eski olan döşemeden çıkan sese aldırmadan üç dört adımla kapıya ulaştım. Aşağıdan adımın seslenilmesiyle hızla indirdim kapı kolunu ve gıcırdayan  ahşap merdivenlerden indim aşağıya...

   "Bir işe yarada bana içkimi getir..." İşte benim babam böyle bir adamdı. Hayatı hep ayyaş bir şekilde yaşayan ve bu sebeple çevresindeki insanların bir bir uzaklaştığı yapayalnız,aciz, kimsesiz, sefil biri.

  "Patron paramı vermedi,bugün alamadım baba..." Dememe kalmadan attığı tokatla zayıf bedenim yere kapaklandı. Acıyan yanağıma elimi götürüp acısını almak ister gibi bastırdım.

    "Ben sana demiyor muyum bu eve gelince hazır edeceksin diye. Bir işe yaramıyorsun. Bıktım senden, senin gibi evlat olmaz olsun..." derken savurduğu tekmelerden nasibini zayıf bedenim fazlasıyla alıyordu.

     "Yapma baba, bugün para alamadım,yarın alırım baba..." babamın  tekmeledigi karın boşluğundaki kesif acı ile yerde iki büklüm oldum.
    

   "Kalk lan yerden kıvranıp durma karşımda  git bana nereden nasıl alırsan al ve  çabuk gel. Başım çatlıyor.Burda senin yalandan döktüğün göz yaşlarını dinleyemem."

  
    Yere serilmiş bedenimi zorda olsa toparlayıp ayağı kalktım. Yürümeye mecalim bile yoktu. Moraran yerlerime yenileri eklenmişti kesin. Çaresizce sessiz sessiz  aktı göz yaşlarım yanaklarımdan.   Bu saatte bir kuruş param bile yoktu. Allah'ım sen yardım et diye dilimden duaları eksik etmeden dış kapıya ulaştım. Anahtarı alıp üstümdeki ince hırkanın cebine koydum. Açtığım kapıdan  korkarak baktım karşımdaki karanlık sokağa.

   "Çabuk gel oyalanma gebertirim seni..." Diyen babamın sesiyle bakkala doğru ağır adımlarla yürüdüm. Gecenin yarısında bir başıma bu karanlık sokakta babama içki almak için babam yaşındaki tacizci bakkala doğru yürüdüm. Vücudum soğuktan mı, korkudan mı titriyordu bilmiyordum. Ev ile bakkal çok uzak değildi. Geç saat olduğu için çok olmasada  ipsiz sapsız insanlar vardı sokaklarda. İçimde kocaman sıkıntı ile bakkala vardım. Kapısını açınca masanın arkasında oturan adam kapıdan çıkan sese hemen başını kaldırdı. Yüzüne koyduğu piç bir sırıtma ile bedenimi gözleriyle baştan aşağıya süzdü.

   - Ooo güzelim sen mi geldin. O ayyaş babanın yine mi içkisi kalmadı. Ama sorun değil biliyorsun. Yeter ki sen iste...

    Sigara içmekten dişleri pas tutmuş adamın karşımda sırıtarak neyi ima ettiğini çok iyi biliyordum. Utanmaz arlanmaz pis sapık  kızı yaşındaydım. Biliyordu çaresizim bundan en iyi şekilde  faydalanmak istiyordu. Bana neyi ima ettiğini anlamamış gibi,

   -"Veli amca babam bir büyük istedi. Yarın mutlaka  paranı getiririm. Bu akşam  için borç  versen olmaz mı?"

  - Sen de yarın, yarın defter kabardı.Ya borçlarını ödersin ya da...  eliyle kolumu okşamaya başlayınca hızla ittim  elini  ama bu seferde çevik bir hareketle bacağıma el attı. Bütün gücümle ağrıyan karnımı tutup dışarı attım kendimi. Bana dokunduğunu düşündükçe midem bulandı. Arkamdan "yarın akşam geç kalma hazırlıklı gel fazla beklemem" dediğini duydum daha da hızlı koştum.
Karanlık sokakta evimize yakın bir yerde nefes nefese soluklanırken arkamdan iki kişinin sesini duydum. Başımı boş araziye çevirince yerde yatan  birisini  görmez olaydı gözlerim.  İki haydut adamı neredeyse öldürecek kadar dövmekle meşguldü. Başıma daha fazla bela almamak için bir an önce burdan uzaklaşmam lazımdı. Ama nerden bilebilirdim ki 19 yaşımda yağmurdan kaçarken doluya tutulacağımı.

  Sessizce bekledim bir süre daha beni fark etmemişlerdi.Ama kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bir an kalbimin  sesini duyacaklar diye endişe ettim.  İhbar edip  polisi aramak için bir telefonum bile yoktu.  Yerde yatan adama faydam dokunmayacağı için üzülürken buradan kaçmanın yollarını düşünüyordum.  Daha sonra burada böyle beklemenin fayda etmeyeceğini düşündüğümde  hızla oradan uzaklaşmak için hareket ettim. Hesaba katmadığım şey ise ayağıma yerde çarpan su şişesinin çıkardığı sesti. Ben korkudan tek adım atamazken içlerinden uzun boylu olan benim olduğum yeri gösterdi. İşlevini yitirmiş bacaklarım anın korku ve endişesiyle bir anda hızlandı. Daha kısacık mesafe koşmuştum ki   bir çift  güçlü kollar belimden sıkıca yakaladı. Çaresizce belimi tutam ellerinden kurtulmak için debelenirken belimi  daha sıkı tuttu canımı acıtmak istercesine sıktı.

   "Gel bakalım küçük kaçak,neler gördün neler duydun anlat bakalım"

     Ağlamaktan bulanık gören gözlerimle yerde ceset gibi yatan adama baktım. Korkudan kalbim yerinden çıkacaktı sanki.. Bir yandan adamın karnımı sıkması ile babamın daha yeni vurduğu yerler bayıltacak kadar canımı yakıyordu.

   -Ben bir şey görmedim... Ne olur bırakın beni.. diye yalvarmaya başladım. Yerdeki adamın başında duran oldukça esmer adam,

    - "Abi bu hiç iyi olmadı. Çeto duyarsa yazık olacak bu kıza" artık hıçkırarak ağlarken nasıl bir belaya bulaştım diye akıtıyordum göz yaşlarımı. Beni sıkıca tutan mafya kılıklı adam beni kendine çevirdi. Önce gözlerime baktı olay yeri inceleme yapar gibi. Sonra burnunu burnuma kadar sokup konuşmaya başladı.

   -  "Şimdi beni iyi dinle ufaklık bu gördüklerini hemen unutmazsan hiç iyi şeyler olmayacak. Belki de artık sen diye bir şey kalmayacak. Söyle kim taktı seni peşime kim."
  
   Ellerini  hızla boynuma çıkarıp olanca gücünü kullanırken oracıkta can vereceğimi düşündüm. İşte Gülce hayat sana bu kadar güldü. Canım ne kadar acısa da huzuru belki de ölümde aradım. Benim tepkisiz kaldığımı görünce o an çekti ellerini boğazımdan.Ben hızla dizlerimin üstüne düşerken, aldığım nefes ile  ciğerim yandı.  Kendime gelmeme fırsat vermeden kolumdan sert bir şekilde tutup çuvala dönmüş bedeni mi bir çırpıda ayağa kaldırdı.

  "Söyle lanet olası gecenin bu saatinde ne işin var burada." diye bağırınca irkilmeme engel olamadım.

" Be...ben bir şey görmedim. Ne olur bırakın beni. Kimseye bir şey söylemem. Sizi hiç görmedim." Beni dikkatle dinleyen adam  kollarımdan tutup konuşmaya başladı.

   "Eğer burda gördüklerini birinden duyarsam seni yaşatmam.Azrailin olur canına okurum. Şimdi buradan toz ol. Gözüm üstünde olacak sakın unutma, eğer bir yanlışını görürsem bittin sen kızım" diye üstüme gelince bir adım geri giderken başımı olumlu anlamda salladım.

    Beni öldürmeden bırakmayacaklarını düşünürken  arkamı döndüm ve bütün acılarımı unutup beni gittiğine pişman edecek olmasına rağmen yine de babamın olmayan kanatlarının altına sığınma ihtiyacı ile eve koştum...

   

   Yıldıza basmayı unutmayın arkadaşlar lütfen...

     Sağlıkla kalın....

MEVSİM BAHARDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin