Ep 3-"Do What You Did To Me"

1.7K 289 526
                                    

Tembel adımlarla yataktan kalkıp yine aynı tembel adımlarla balkon kapısının önündeki perdeyi araladım.

Dün ağlayarak odama gelmiş ve Vex'e yorgun olduğumu mesaj olarak ilettikten sonra hiç çıkmamıştım. Yemekhaneye bile inmemiş mini buzdolabındaki elmayı yiyerek akşam yemeğini geçiştirmiştim.

Ama kaçışım yoktu. Kendimi buraya kilitlemek istesemde bugünki turnuvaya katılmak zorundaydım. Yinede diğerlerinin arasına karışmayı hiç istemediğimden kahvaltıyada inmeyecek dolaptaki diğer elmayıda yiyerek karnımı doyuracaktım.

Muhtemelen herkes beni turnuva sırasında görecekti daha sonrada hemen gidecektim zaten. Ya da akıllarında kalacaktım belki, bilemiyordum. Maça çıktığım anda 3 saniye içinde parmağımı bile kıpırdatamadan nakavt edilecektim sonuçta, onlar için iyi bir alay konusu olacaktı.

Biraz dışarı seyrettikten sonra gördüklerimle moralim bozulmuş kendimi tekrar yatağa atmıştım. Herkes çalışıyordu. Bir şeylerle uğraşıyor, bugün iyi bir derece elde etmek için güçlerini kullanıyorlardı. Herkesin bir amacı vardı. Burada iyi bir yer edinmek istiyor daha sonra mezun olduklarında sevdikleri bir pozisyona sahip olmak için çabalıyorlardı.

Ama benim yerim yoktu.

Ne dünyada, ne de Syren'da. Hiçbir amacım yoktu iki yerede ait değildim. Hiçbir şey için çabalamıyordum çünkü bir şeyleri başarabileceğimden emin değildim. Hayatta ise tek bir dileğim vardı, yalnızca benim için ölmüş ailemi gururlandırabilmek.

İyi olduğum tek bir konu olsun istiyordum, yalnızca tek bir şeyde insanları kendime hayran bırakayım. 'Vay be o gerçektende Park soyundan geliyor.' Ya da 'Eminim anne ve babası onu izleyip oğullarıyla gurur duyuyordur.'. Bu cümlelerden birisi bile evrenin en mutlu insanı olarak ölmemi sağlayabilirdi.

"Hala uyumuyorsun değil mi aptal!" Dedi Vex kapının dışından.

Uyuyor taklidi yapsam bile uyandıracağını bildiğimden bıkkınca kalktım yeni yattığım yatağımdan. Diğer odalara oranla daha özenli olduğu belliydi. Diğerleri iki veya üç kişi kalırken ben tek kişi kalıyordum üstelik yatağım çift kişilikti, diğerlerinin odasında yiyecek yemek yasak olsada benimkinde içi dolu bir mini buzdolabı vardı, en üst katın bir altı olduğu içinde duvarların ardındaki şehri tamamen görebiliyordum.

Kısaca güzeldi.

Gerçekten güzel hatta buraya layık olsaydım kesinlikle buradan ayrılmak istemeyeceğim bir yerdi. Bir arkadaş grubu edinirdim, derslerden sonra bahçede çimlerde uzanıp şakalaşırdık, hatta belki okulda popüler birisi olurdum ve sevilirdim, belki birinden hoşlanır ve onunla ilişki yaşardım. Gün sonunda şehir ışıklarına ev sahipliği yapan oda manzaramda, rahat yatağımda uzanarak uyurdum. Belki yasak olmasına rağmen gizlice bir arkadaşımı alırdım ve dedikodu yapardık.

Çok güzel hayallerdi.

Yinede asıl hayata dönmek fazla uzun sürmemişti, kafamı iki yana sallayıp nihayet kapıyı açtığımda Vex tek kaşı kalkık ve kollarını kavuşturmuş şekilde beni bekliyordu.

"Hayvanlarla iletişim kuranlar bile senin gibi kış uykusuna yatmıyor." Dedi içeri adımlarken. Sonra duraksayıp üzerimdeki pijamaları süzdü.

"Kahvaltıya inmedin mi sen?"

Açıklama yapmak istemediğim için yalan söylemeyi seçtim "İndim aslında, ama turnuvaya daha süre olunca odama çıkıp dinlenmek istedim."

Olumlu anlamda kafa salladı "Dün seni müdirenin odasında bıraktıktan sonra okuldan çıkmak zorunda kaldım, anca bitti benim işlerimde yeni geldim, eğer çalışmak istersen..."

JİKOOK/SYRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin