14

13.6K 334 3
                                    

Ozanın yumuşak sesiyle uykumdan uyandım. Başım çatlıyordu.

"Hadi Elit geldik." dedi ve arabanın dışından elini destek alabilmem için uzattı. Elini tuttum ve ayağa kalktım.

Başım dönmeye başlamıştı. Adımımı atarken sendeledim ve ozanın koluna düştüm. Neyse ki bana destek veriyordu, o yüzden yeri boylamadım.

Yavaş yavaş, baş dönmesiyle eve girdim.

Eve girdiğimizde Şeyda Hanım telaşlı bir şekilde yanıma geldi.

-İyi misiniz Elit Hanım? Yapabileceğim birşey var mı?

Konuşacak halim olmadığı için başımı aşağı yukarı salladım. O arada benim yerime Ozan konuşmaya başladı.

"Bir çorba yapsanız iyi olur. Ve bir de kahve lütfen." dedi ve beni odama yönlendirmeye başladı. Omzuna kafamı yaslayarak onu takip ettim ve odama geldiğimde kendimi yatağıma fırlattım. Başım dönüyordu, ağrıyordu ve hala korkuyordum.

"Gelsene?" güçsüz sesimle koltukta oldukça yorgun ve rahatlamış Ozan'a seslendim.

Hiç beklemeden geldi ve yanıma yattı. Etrafa koca bir sessizlik hakimdi. Ardından Ozan'a açılmaya karar verdim.

-Korkuyorum.

-Bende.

Ozan da itiraf edince tekrar ağlamaya başlamıştım. Beni kendini daha çok yaklaştırdi ve konuşmaya başladı.

-Ama o pislikten değil. Senin eski haline dönmeden korkuyorum Elit. Ben her zaman yanındayım ve sen çok güçlü birisin. Sana hiçbirşey yapamaz...

~
"Özür dilerim.. Ben çok özür dilerim." başımı aşağı eğmiş az önce yanlışlıkla yakmış olduğum makarnaya bakıyordum ve bana gelecek olan darbeyi bekliyordum.
"Senin gibi aptal birine kaç kere söylemek gerek." dedi ve saçımı elinde doladı ve aşağı çekti. "Seni aptal sürtük. Aynı annen gibisin." dedi ve kalçama bir tekme attı.
"Ahh!" diye çığlık attım ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Koca elleriyle ağzımı kavrayıp sıktı.
"Kapa çeneni!" dedi ve bir kez daha vurdu. Ağzımı sımsıkı kapattım ve gözlerimden yaşların akmasına izin verdim.
O darbelerini indirirken büyüdüğümü ve birinin beni kurtardığını, bu evden kurtulduğumu ve birinin onu öldürdüğünü hayal ettim.
~

"Elit!!" bağırışla sıçrayarak doğruldum ve ışığa karşı gözlerimi kıstım. Kafamı Ozan'a doğru çevirdiğimde bana telaşlı gözlerle bakıyordu.
-Ne oldu?
-Kabus... dedim ve tekrar ağlamaya başladım. Kahretsin. Son günlerde ne kadar sulugöz olmuştum.
Ozan'ın acıyan bakışları karşısında kendimi iyice güçsüz hissettim.
-Bana öyle bakma..
-Nasıl yani?
-Acıyarak bakma bana. zaten herkes öyle bakıyor bari sen öyle bakma. Lafım karşısında şaşırdı ve bakışlarını kaçırdı. Ah! Kesinlikle ağlamamalıydım. Kolumla hızlı bir şekilde gözyaşlarımı sildim ve kendimi yastığıma fırlattım.
Ve kabus görmemek için dua ettim.

~
Sabah kalktığımda ozan ortalıkta yoktu. Hızlıca üstüme gecelik geçirdim ve salona yöneldim. Giderken Ozan'ın telefonla konuşurkenki sesleri geldi.
"O burda baba... evet elite kart göndermiş... tamam ben onunla konuşurum... umarım... Anne sakin ol... onunla beraberim şu an... pek iyi değil.." salona girdiğimde ozan elinde telefonuyla camdan dışarı bakıyordu. Arkasını döndüğünde beni gördü ve gülümsedi.
"Tamam veriyorum anne." Dedi ve telefonuyla bana doğru yaklaşmaya başladı. Bana verdiği telefonu kulağıma götürdüm ve konuşmaya başladım.
-Anne?
-Elit yeni duydum tatlım iyi misin?
-Biraz daha iyiyim. Ozan yanımda zaten merak etme
-Ozan'a da söyledim hemen bizim eve geliyorsunuz, itiraz istemiyorum.
-Anne gerçekten gerek yok.
-Hemen dedim.
-Tamam. Dedim ve telefonu kapattım.

Ozan bana döndü ve konuşmaya başladı.
"İyi misin?" Gözleri hala endişeliydi.
"Uyku biraz iyi geldi." Tabi kabuslarla dolu bir uykuya iyi denirse.
"Gel kahvaltı yapalım." Dedi ve beni belimden tutarak yemek masasına yönlendirdi.
Kahvaltıyı oldukça sessiz bir şekilde yaptık ve saate baktım. İşe geç kalmıştım.
Hızlıca ayağa kalkıp odama yöneldim ve üstüme gömlek ve pantolonumu geçirdim. Herşeyimi hazırlayıp evden çıkıyordum ki ozanın sesi beni durdurdu.
"N'olur bana işe gitmeyeceğini söyle." Ah yine başlamıştı.
"İşe gidiyorum ama erken döneceğim merak etme." Dedim ve arabanın anahtarını raftan aldım. Bir hışımla yanıma geldi ve kolumu tuttu.
"Hayır hiçbir yere gitmiyorsun. En azından bugün gitme." Kesinlikle anlamıyordu. Çalışmaya, kafamı dağıtmaya, bazı şeyleri çok az süreliğine de olsa unutmaya ihtiyacım vardı.
"Ozan gerçekten çalışmam lazım. Lütfen izin ver gideyim yoksa daha kötü olacağım." Konuşmanın sonlarına doğru sesim çatallaşmıştı ve gözlerim dolmuştu. "Lütfen..."
Bana tekrar acıyan gözlerle baktı ve hafifçe kolumu bıraktı.
"Dikkatli ol!" Dedi ve yanağımı öptü. Ben de onun öpücüğüne karşılık verdikten sonra evden dışarı çıktım ve derin derin nefes aldım.
Arabama atlayıp büyük bir hızla işin yolunu tuttum.
~
İse geldiğimde herkes bana büyük merakla bakıyordu ve aralarında fısıldaşıyorlardı. Hızla asansöre bindim ve en yüksek kata gitmek üzere düğmeye bastım.
Kata geldiğimde Eylül beni elinde kahvemle karşıladı. Elinden kahvemi alıp bir yudum aldım.
Hmm... kahve biraz da olsun beni kendime getirmişti.
Hızlıca odanın kapısını açtım ve odaya baktım. Her yer tertemizdi. Muhteşem... kahvemi masanın üstüne bıraktım ve camdan dışarı baktım. O aptal pislik şu an baktığım yerlerde dolaşıyor olabilirdi. Ve beni bulmuştu. Kapının açılmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kapıya doğru döndüm. Eylül geldi ve elindeki dosyaları masaya bıraktı. Biraz geri çekildikten sonra bana endişeli ve meraklı gözlerle bakmaya başladı.
"Ne var?"
"Şeyyy...Elit Hanım eğer yardım edebileceğimiz bir şey olursa..." hızla sözünü kestim.
"Yok! Çıkabilirsin." Dedim ve ona kapıyı işaret ettim. Her ne kadar bozulsa da pek belli etmedi ve kapıdan yavaş adımlarla çıktı
Biraz olduğum yerde durduktan sonra gözlerime ulaşan gözyaşlarını geri içmeye çalıştım.
Masanın üstündeki dosyalara baktığımda ordaki dosya ilgimi çekti. Alıp daha dikkatli baktım.
Benim neden bundan haberim yok!!

PATRONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin