39

316 9 7
                                    

Ahenkli adımlarımın yörüngesi, sevdiğim adamın yanıydı lakin kalbimdeki kırıklar o kadar çoktu ki; ona doğru yürürken hepsi etime batıyordu. Her nefesimde boğazıma düğüm olan soluğum, canımı yakıyordu.

Bu hissettiklerim nedendir bilinmez. Belki de bana bu şekilde inanması kalbimde yara açıyordu lakin deftere döktüğü satırlar zihnimde yankılanırken bütün kırgınlığım ekmek kırıntısı misali etrafa saçılıyor, ardımda kalıyordu.

Bankta oturan Enez beni görmesiyle ayağa kalktı. Bana doğru gelmesiyle birkaç adımla ortada buluştuk.

Adımlarımız olduğumuz yere çakılırken, karşı karşıya gelmiş gözlerimize bakıyorduk.

Kalbim, gözlerine bakmamla eş zamanla son hız atarken bacaklarımın uyuştuğunu hissediyordum. Avuç içlerimi bacağıma bastırarak hem terini sildim hem de bacaklarımın titremesini önlemek istedim lakin sonuç hüsrandı.

Usulca gülümsedi. O an kalbimin eridiğini hissettim.

"Tam bu parkta sana çıkma teklifi etmiştim." dedi, sessizce ama yoğun duygu yüklü bir tonla. Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. "Evet dediğinde yanağından öpmüştüm ve kızarıklığon hala gözlerimin önünde." O ani hatırlamış gibi gülünce yanaklarımın yeniden kızardığını hissettim ama gülümsemeden de duramadım.

"Böyle," derken eli kızarmaktan alev alan yanağıma kaydı. "Bu halinle daha çok sevdim." Öylece gözlerine bakıyordum.

Usulca elini çekerken derin bir nefes aldı.

"Sonra gün boyu gezmiş, tek dolandığımız sokakları el ele aşmıştık." Dolan gözlerimi saklamadan gözlerine bakmaya devam ettim. "Dost sandıklarımızla paylaştık o değerli anlarımızı"

Bir damla yaş yanağımdan aşağıya kaymasıyla gözleri doldu.

"Seninle öyle güzel öyle masum anlarım saklı, hiçbir kızı seni sevdiğim gibi sevmedim. Çünkü hiçbir kız senin masum sevgin gibi bir sevgiyle gelmedi bana. Sanki o saflığın bulaşıcıymış gibi ruhumda izin kaldı." derken iyice dolan gözleri firar ederek yaşlar yuvarlandı yanaklarından.

Ellerim, yanaklarına gitmek için adeta can çekişirken iki yanımda yumruk yaparak sessizce ona baktım. İkimizde gözyaşlarımızı akıtarak birbirimize bakıyorduk.

"Çocukluğumdan beri tanıdığım...her acımu paylaştığım insanların mutluluğumda gözü olduğunu anlamadım." Derin bir nefes aldı. "Bizi destekler gibi dururken nasıl içten fetettiklerini göremedim, Mira."

"Göremedik." diye düzelttim mırıltıyla.

"Bir ilişki kızın sahip çıkması, oğlanın da korumasıyla ayakta kalır. Sen sahip çıktın ama ben koruyamadım." Gözlerini kapattı. Uzun bir süre açmazken fırsattan yararlanarak özlemle dolduğum yüzünün her ayrıntısını inceledim.

Gözlerini açtı. Tekrardan gözlerim gözlerine kenetlendi ve kalbim birkez daha tekledi. Heyecandan titrediğimi iliklerime kadar hissettim.

"Şimdi korumama izin verir misin?" Donup kaldım. "İlk başta direk inanmadığım için, koruyamadığım için, bilerek canını yakıp yarana tuz bastığım için özür dilerim." Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ama izin verirsen hepsine pansuman olmak istiyorum. Yaralarının her birini tek tek öperek çiçekler açtırtmak istiyorum."

"Enez..." diye fısıldadım boğazımdaki yumruğa inat. "Seni çok seviyorum...ama..."

Umutla ışıldayan gözleriyle bir adım daha yaklaştı bana. "Ama?" dedi titrek bir sesle.

"Birkez inanmayan, en ufak şeyde de inanmaz." derken dilimden düşen kelimeler ruhumdan kopmuştu sanki.

Sarsıldı. Yüzü şekilden şekle girerken hala gözlerime bakıyordu. "Haklısın." demesiyle şaşırdım. "Ama kalp bir şekilde doğru yolu buluyor."

Başımı salladım. "Buluyor ama kanıt görünce atağa geçiyor."

"Özür dilerim." diye fısıldamasıyla tüm tüylerim diken diken oldu.

Gözyaşları iyice hızlanırken kendime mani olamadan ellerim yanaklarına gitti. "Ağlama."

Güldü ama neşeden uzak bir gülüştü bu. "Hep ağlatan taraf ben oluyorum, hak etmedim mi?"

Başımı iki yana salladım. "Ben seni acınla sevdim, Enez." dedim, günler önce Arda'ya sarf ettiğim cümlenin aynısını söyleyerek.

İrice açıldı gözleri. "Yaptıklarım basit şeyler değil." dedi acının ağırlığından devrilen harfler titrek sesinden döküldü.

"İkimizin de hatası." dedim cümleleri yeniden zihnimde belirirken. "İlişki dediğin tek taraflı olmaz, Enez."

Bu sefer mutluluktan gülümsedi ama gözleri hala yaşlıydı. Tıpkı benim gibi. "Bir şans verecek misin?"

Başımı sallamamla tüm mantığım domino taşları gibi devrildi. "Bu sevgimin boşa gitmesine izin veremem. İki kuruş insanların bize yaptıklarına boyun eymem, Enez. O zaman gücümün olmadığını kanıtlamış olurum."

Yüzümü avuçlamasıyla alnını alnıma yasladı. Benim ellerimde hala onun yüzündeyken adeta birbirimize kenetlenmiştik. "Bu sefer kimsenin karışmasına izin vermeyeceğiz."

Derin bir nefes aldım. "Vermeyeceğiz."

"Seni çok seviyorum, Mira."

Gülümsedim. "Ben de seni çok seviyorum, Enez."

Ve ayların hasretinden kavrulan dudaklarımız, birbirine kavuşurken kalbim hala hızla atmaya devam ederken, onunda hızla atam kalbinin ritmini iştiyordum. Öpücüğünün arasından gülümserken yanaklarımdan akan yaşlara mani olamıyordum.

Uzun zaman sonra sevdiğim adam için mutluluktan gözyaşı döküyordum.

Ve tek bir bakışı, tek bir öpüşü, tek bir dokunuşu tüm yaralarıma şifa olmuştu.

Sevgi öylesine güçlüydü ki, tek bir gülüş bile yeterdi aslında.

~~~

En uzun bölümümüz...

Aslında Ahu, Enez'in kuzeni değil, öylesine çıktığı bir kız olacaktı düşüncemde ama iş yazmaya gelince yapamadım... Bir kızı o konuma koyup yazmak ağır geldi. Midem kaldırmadı ve Enez'i iyi bir adam olarak yazmak istedim.

Dileyen öyle düşünebilir ama bence böylesi daha iyi. Enez öylesine karaktersiz birisi olsun istemedim. Dediğim gibi özel bir kurgu, o yüzden bir şerefsize gönül vermek istemedim.

Beni Affedecek Misin? | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin