Iyi okumalaaar
Yemeğimi yiyip okula gitmiştim. Heycanlıydım çünkü bugün planı uygulayacaktık. Sınıfa birisi bana bulaşmadan varmıştım. Sınıfa girince bizimkilere baktım hepsi sırıtıyordu. Bende sırıttım. Bugün yazılı vardı ve biz kopya çekecektik. Çok iyi bir kopya çekme yöntemi bulmuştuk ve kimse bizi yakalayamıyordu. Yoongi gelmişti ve kulağıma "Oarkadaşla-rına nasıl kopya veriyorsan banada vereceksin." diye fısıldadı. Haberi vardı demekki ve bizi ele vermemişti. "Tamam. "diye fısıldadım.
Coğrafya hocası girince hepimiz birbirimize baktık. Hoca kâğıtları dağıtıp yazılıya başlamıştı. Bizde kopya çekmeye başlamıştık. Arada Yoongi'ye de veriyordum. Yazılı bitince kantine gittim. Yürürken kendimi yerde buldum. Biri bana çelme takmıştı. Kim diye bakarken Yoongi olduğunu gördüm. Canım acımıştı ve sevdiğim kişi acıtmıştı. Sinirlenmiştim. "Sen görüceksin." diye bağırdım. Herkes bize bakmaya başlamıştı. "Nasıl gösterceksin söylesene o minicik ellerinle beni dövecek misin? Çok korktum." "Evet göstereceğim ama senin yönteminle değil. Kendi yöntemimle kaba kuvvet kullanmadan."
Tuvalete gittim ve kabinin kapısını kitledim. Canım yanmıştı. Hem bedensel hem de ruhen. Tuvaletrin kapısını birinin kitlediğini duydum. O her kimse tüm kabinlere bakıyordu. Benimkine gelince kabini açamayınca "Dolu." dedim sessizce. "Demek burdasın Park Jimin." Biraz durakladı ve devam etti. "Kapıyı aç yoksa ben açmasını bilirim." Kapıyı açtım. Ağlayan bana baktı. Beni böyle görmeye alışıktı sonuçta çoğunlukla onun yüzünden ağlıyordum. "Kantinde ne kastettin sen?" Bir şey demedim. Kolumdan tutarak sertçe duvara yasladı. Acı yüzünden küçük bir inleme bıraktım. "Bana cevap ver." "Bunun cevabını en kısa sürede alacaksın." Devam ettim. "Görerek alacaksın" yüzüme yaklaştı ve lafları tükürürcesine konuştu "Sen aptalın tekisin Park Jimin!" sonra çekip gitti. İçımden evet dedim bana acı çektiren kişiye aşık olarak en büyük aptallığı yaptım dedim.
Koridorda yürürken Yuegyom yanıma geldi. "Partime gelecek misiniz? Ah tabi unutmuşum sizin şimdi giycek bir şeyiniz yoktur eskilerimden verebilirim ama isterseniz." "Bu laflarını gelince bir yerine sokacağız. Özellikle de Hoseok sokacak." deyip uzaklaştım. Bugün çok cesaretliydim. Nedenini bilmiyordum ama cesaret tavandı. Sonra Namjoon geldi. Ben fark etmemiştim yürürken bir anda başımdan aşağı su dökmüştü. Yedek giysim olduğu için gidip onları aldım ve tuvalete giymek icin gittim. Öğle yemeği zamanı olduğu için birisinin gelmiyeceğini düşünerekten kapıyı kitlemedim. Bir anda okulun sapığı girdi içeri. Beni bu halde görünce sırıttı. "Dur giyme ya. Biraz eğlendikten sonra giy." "Git burdan." dedim.
Bana git gide daha yaklaştı. Bense onu itmiş ve bağırmaya başlamıştım. Ağlıyordum. Korkudan. Bana yanaşmıştı. Artık itemiyordum onu. İçeri biri girdiğini duydum gözlerim kapalıydı hiç bir şey görmek istemiyordum. Üstümdeki baskı gitmişti. Vurma sesleri geliyordu. Birinin gitme sesini duydum. "Bu iki oldu." dedi tanıdığım ses. Gözlerimi açtım. Aşık olduğum bedeni gördüm. Elini uzattı ve beni kaldırdı. "Teşekkür ederim." diyip gittim. Sonraki derslerde olay olmamıştı. Sadece bir kaç zorbalık o kadar.
Hepimiz okul çıkışı Jin'e gittik. Hepimiz bir odaya girip hazırlandık makyajımızı yaptık. Normalde makyaj yapmazdım sadece yaraları ve morlukları kapatmak için kapatıcı kullanırdım. Kendime aynada şöyle bir baktım. Ben bile bu kadarını beklemiyordum. Şu an efsane gözüküyordum. Odadan çıkıp diğerlerinin ne durumda olduğuna baktım hepsi oturma odasındaydı. "Oha hepiniz taş gibi olmuşsunuz." dedim "Sende öyle olmuşsun. Ben bu kadarını beklemiyordum." dedi Hoseok. "Herkes bize bakacak. Kim bu güzeller diye? Fıstık gibi olmuşuz yaa. " dedi Tae. "Gözlerim doldu çocuklarım büyüyor." dedi Jin. "Hadi gidelim"dedim ve çıktık.
Vardığımızda yavaşça üçe kadar saydık ve içeri girdik. Girdiğimizde herkes bize bakıyordu. Tanımaya çalısıyorlardı. Topluluğun "Bu taşlar kim?" "Oha bunlar bizim dört aptal mı?" "Onlarsa bile yakıyorlar." dediğini duydum. Bizim aptallar çetesi bir masada konuşuyorlardı. Bizi fark etmemişlerdi. Yanlarına gittik. "Partin güzelmiş Yuegyom." dedi Hoseok. Hepsi bize dönmüştü. "Ho-Hoseok?" dedi Yuegyom. Hoseok cevap vermemişti. Hepsi sok içinde bize bakıyordu. "Ee Jungkook nasılsın? Pek iyi gibi durmuyorsun ağzına birazdan sinek girecek."dedi Tae. Jungkook cevap vermedi. "O ne Namjoon canavar görmüş gibi bakıyorsun." dedi Jin. Ben bir şey demedim aslında tam diyecektim ki biri tarafından çekildiğimi hissettim. Bu Felix'di. Onu severdim iyi anlaşırdık. "Oo kanka yakıyorsun." dedi. Dans ediyorduk. "Sende." dedim gülerek.
Konuşa konuşa dans etmeye devam ettik. Bir birimizi sevdiğimizden değilde sadece eğlenme amaçlıydı. Hatta bu yaptığımız şeye dans denirse. Şu birisin düşecekken tutma kısmına yapmaya çalıştığımızda ikimizde düşmüştük. Bu daha da gülmemize sebep oldu. "Kanka şu seninle hep uğraşan kişi beni öldürcekmiş gibi bakıyor ama ciddiye alamıyorum çünkü gülesim var." dedi "Ya öylemi sürünsün." dedim. Dans etmeyi bitirmiştik. Beni arkadaşlarının yanına götürüyorduki yine bur el beni çekti. Bugün de hep birileri beni çekiştiriyor diye düşündüm.
"Kimdi o?" dedi. "Arkadaşım. "Sen arkadaşlarınla dans ediyor musun hemde hep gülerek." "Evet. Mesela evde toplanıp şarkıyı açıp dans ediyoruz." dedim. "Bırak beni bugün çekiştirilmekten yoruldum." diyerek çekildim. Ve yeniden yerdeydim yeniden bana çelme takmıştı yeniden üzgün hissediyordum. Kendimi tutamamıştım herkesin içinde ağlamaya başladım. "BİLİYOR MUSUN MİN YOONGİ APTALIN TEKİSİN! O GÜN BANA BİR SORU SORDUN YA CEVAPLIYORUM. EVET GERÇEKTEN O KADAR KÖTÜSÜN!" deyip koşarak terasa koştum. İşe yaramamıştı plan bir tek bende işe yaramamıştı.
Terasın korkuluklarına çıktım. Evet tamda burdan atlamayı düsunüyordum. Babam zaten bir kaç hafta sonra ölcekti, ben zorbalık görüyorum her yerim acıyor kırılıyorum, sevdiğim çocuk beni sevmiyor hemde nefret ediyor. Ben artık yaşamak istemiyordum. Yoruldum. Ağlıyordum hemde bağıra bağıra. Terasa Jin, Hoseok, Tae girdi. Beni gördüklerinde çok korkmuşlardı. "Hey in ordan Jimin." "Düşüceksin in ordan minik yavrum lütfen?" "Bak güneşin geldi gel herşeyi oturup sakince çözelim. " "Ben yoruldum tamam mı? Artık biraz daha fazlalık olmak istemiyorum." "Lütfen Jimine her şey düzelecek ." Hepsi yanıma çıkmıştı. Her zamanki gibi beraberdik. Ağlıyorduk deliler gibi ağlıyorduk. Bir kaç kişi daha geldi. Felix'te gelmişi. Endişeyle bize baktı. Sonra gelenlerin sayısı çoğaldı. Gelenlerin arasından aptallar çeteside vardı. "Ordan inin hadi gelin. Bakın biliyorum zor şeyler yaşıyorsunuz ama değmez." dedi Felix. "Gelin yeni bir hayata başlayalım. Bu olanları geride bırakıp yeni bir sayfa açalım. Yeni bir okula gideriz. Para kazanır kendimize bakarız. Eğleniriz." dedi Felix. Çok etkili konuşurdu. Hepimiz "Gerçekten yapar mıyız?" dedik aynı anda. "Evet yeter ki ordan inin." İndik. Hemen yanımıza geldi. "Beni korkuttunuz" dedi Felix. Herkes partiye geri dönmüştü bense terasta duruyordum düşünüyordum.
Orada öylece düşünüyordum. Felix diğerlerini arkadaşlarıyla tanıştırmaya gitmişti. Bense yere çömelmiş ayaklarımı izliyordum. "Sen yüksekten korkardın." dedi o tanıdık ses. Ayaklarıma bakmaya devam ederek " Bazen bazı korkular yüzünden diğer korkularını yenersin."dedim. "Güzel söz. Yazar olcaksın heralde." dedi. O an Yoongi'ye her an dalga geçebilme teşhisi koydum ama söylemedim. "Pilot olup uçmayı yeğlerim." dedim. Pilotluk benim hayalimdi çocukluktan beri. Uçup dünyayı dolaşmak istiyordum. Bir şey demedi sadece yanıma oturdu. "Gerçekten çok güzel görünüyorsun." diye mırıldandığını duydum. "Biliyorum. " dedim. Biliyordum kendime aynada baktığımda efsane olmuştum. Bu yüzden bu konuda hiç alçak gönüllü olamazdım. "Egonuz bugün tavan Jimin Bey. " diyip güldü. "Sadece gerçekler." dedim. "Ben arkadaşlarımın yanına gidiyorum." dedim. Neden ona bunu dediğimi bilmiyordum ama dedim. Kalkıp giderken kolumu tuttu. "Gerçekten okuldan ayrılmayı düşünüyor musun?" Düşündüm istiyor muydum? Aslında zorbalıkta görsem okulumu seviyordum. "Bilmem." diyerek oradan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOONMİN OVERBEARING
General FictionPark Jimin burslu olduğu için Min Yoongi tarafından zorbalık görüyordu tek sorun ona aşık olmuştu.