Tekrar uzun zaman sonra sizinleyim bu sene LGS olduğu için çok ilgilenemedim ve bitti gitti güzel bir liseyi kazandım. Hepinize iyi günler hep iyi olunn.
Yoongi uyuyordu. Bende onu izleme fırsatını baya yakından yakalamıştım. Yanında oturuyordum. Sınıfa şöyle bir baktım bizimkiler dersi dinliyor gibi durmuyordu partide olanları düşündüklerine o kadar emindim ki. Hepsi çok güzel görünüyorlardı. Bir şeyler başarmış gibiydik. Namjoon'u gördüm o bile çok dersle ilgilenmiyordu. Oysaki o dersleri çok iyi dinlerdi kötü olsa da zekiydi işte.
Ders sonunda bitmişti. Diğerlerine kantine indiğimi söyleyip kantine indim. Herkes bana bakıyordu. Çok garipsemedim partide olanlardan sonra. Gidip kendime kola ve çikolata aldım. Bahçeye çıkıp kolamı içmeye başladım. Etrafı inceliyordum. Bugün zorbalığa maruz kalmamıştım ve bu beni aşırı mutlu ediyordu. Birisinin yanıma oturduğunu fark edince kim diye hemen baktım. Yoongiydi.
Dikkatlice ona bakmaya başladım. Ne yapmaya yanıma gelmişti acaba. "Biliyorum biliyorum yakışıklıyım ve gözlerini o yakışıklı yüzümden ayıramıyorsun." dedi sırıtarak. " Hayır neden buraya geldiğini anlamaya çalışıyorum." dedim. "Bilmem. Canım gelmek istedi." Ne güzel canın var senin ya canın benim yanıma mı gelmek istedi senin diye içimden geçirdim. "Hmm anladım." dedim. Bir anda çok düşünceli gözükmeye başladı. "İyi misin?" bunu dememle kendine geldi. "Ha şey evet iyiyim dalmışım." "İyi o zaman." dedim. "Ben cidden çok kötü birisi miyim?" demek sorun buydu bu yüzden böyle düşünceliydi bu çocuğun bir dediğini diğerini tutmuyordu. "Evet öylesin." dedim. Uzun bir sessizliğin ardından "Veya öyle gözükmeye çalışıyorsun." dedim.
Gözlerime çok derin bir şekilde bakmaya başladı. Bir anda ayağa kalkarak "Benimle geliyorsun Jimin-ah." diyip bileğimden tutarak beni peşinden sürüklemeye başladı. Dengemi sağlayınca peşinden yürümeye başladım. "Ders var nereye götürüyorsun beni? Bir dakika okuldan mı kaçıyoruz? Olmaz lütfen bırak bileğimi." diyip elimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı hatta daha sıkı tutmaya başladı. "Bugün tüm gün beraber olacağız benim minik oyuncağım." oyuncağın mı? Yeniden mi zorbalık yapacaktı. Bu yüzden mi böyle bir şey yapıyordu. Böyle düşünceler aklıma geldikçe kalbim sızlamaya başladı. Canım yanmaya başlamıştı.
Sonunda bileğimi bırakmıştı. Okuldan çıkalı baya oluyordu. Dikkatlice nereye geldiğimize baktım. Bir yetimhanenin önündeydik. Küçük çocuklar oyun oynuyordu. Tam neden buraya geldiğimiz soracaktım ki bir ağlama ve hıçkırık sesi duydum. 12-14 yaş aralığında gözüken bir kız tek başına çok görünmeyen bir yerde ağlıyordu. "Neden geldik?" ama Yoongi cevap vermeden ağlayan kızın yanına gitti. Kızın yanına hafifçe eğilip oturdu. "Rose neden ağlıyorsun bakalım. Kim üzdü seni?" dedi yumuşak bir sesle. Bense olduğum yerden onu izlemeye devam ettim. "Yoon-ah ben çirkin miyim?" dedi kız. Yoongi'ye hitap etme şekli beni şaşırtmıştı. Kız ondan büyük birisine böyle demesi ve bu kişinin Yoongi olması daha da şaşırttı. Demek ki baya yakınlardı.
"Tabi ki değilsin güzelim. Bu nereden çıktı? Sen gördüğüm en güzel kızsın." dedi saçlarını yavaşça okşayarak. "Gerçekten mi?" dedi yüzündeki yaşları silerek. "Evet gerçekten güzelim. Bak sana kimi getirdim." dedi beni eliyle göstererek. Gülümseyerek "Selam." dedim. "Şey selam. Ben Rose." dedi o da gülümseyerek. Onlardan biraz uzak olduğum için yanlarına gittim. "Bu Jimin. Seninle tanışıp arkadaş olmayı çok istiyordu bende getirdim." "İyi yapmışsın Yoon-ah." Duyduğum şeye ilk önce şaşırdım ama hemen sonra "Evet senle tanışmayı çok istiyordum. Nasılsın bakalım? Neden ağlıyordun?" diye sordum. "Çirkin olduğumu söylediler. Olmadığımı biliyorum ama Lisa da öyle söyledi. O öyle diyince dayanamadım." "Hmm. Evet çirkin değilsin çok güzelsin. Lİsa galiba değer verdiğin biri o öyle dediği için kalbin kırılmış." dedim. "Evet Jimin-ah onun demesi kalbimi kırdı." dedi masum masum. "Biliyor musun benim de değer verdiğim biri her gün bana benzer şeyler söyleyip kalbimi kırıyor. Seni anlıyorum Rose-ah." dedim burukça gülümseyerek. Yoongi bana tuhaf bir bakış attı. Sonraysa hemen "Hadi güzelim dondurma yemeye gidelim." dedi.
"Jimin-ah burnun dondurma olmuş." dedi kıkırdayarak Rose. "Ya gerçekten mi?" diyip telefonumun ekranından yüzüme baktım. Gerçekten de öyle olmuştu. Sanki ben dondurmayı değilde o beni yemiş gibiydi. Kıkırdadım. Yoongi'ye baktığımda dondurma olan yüzüme bakıyordu. Bakışları dudaklarıma kaydığında derinleşmişti ama sanki ne yaptığını fark etmiş gibi hemen kafasını çevirdi. "Güzelim artık geri dönmemiz gerekiyor." dedi. "Ama Yoon-ah geri dönmek istemiyorum." Gülümseyerek ona baktım ve "Lisa'ya ve sana pamuk şeker alalım yersiniz beraber olmaz mı?" dedim. "O zaman olur." dedi gülerek.
"Kendine dikkat et güzelim. En kısa zamanda yeniden geliceğim tamam mı?" "Tamam Yoon-ah. Sende tekrar gel Jimin-ah." "Tamam Rose-ah. Görüşürüz." diyip el salladım. yeniden Yoongi ile yürümeye başadık. Hava kızıllaşmıştı. "Rose'u ilk gördüğümde 10 yaşındaydı. Yine böyle ağlıyordu. Yanına gidip konuştum. Sonra ziyarete gitmeye başladım. Artık kardeş gibiyiz." dedi sakince. "Hmm. Anladım. Ama beni niye onla tanıştırdın?" dedim meraklı bir şekilde. "Bilmem ayaklarım bir anda oraya götürdü." dedi. Bir şey demedim. "İnsanların yanında ve yalnızken farklı davranıyorsun." diye sessizce mırıldandım. Duymasını istememiştim. Sadece kendimle konuşuyordum. "Değişik biriyim evet." dedi kendince.
Biraz yürüdükten sonra eve gelmiştim. Telefonuma bakınca bir sürü bildirim vardı. Yarın anlatacağımı söyleyerek uyumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOONMİN OVERBEARING
General FictionPark Jimin burslu olduğu için Min Yoongi tarafından zorbalık görüyordu tek sorun ona aşık olmuştu.