Selammm🍄 Nasılsınız? Artık gerçekten yorum almak istiyorum ve yakında fınal yapmayı düşünüyorum.
Bunu yorum ve vote olmadığı için sanmayın lütfen💫
Aklıma yeni bir kitap fikri geldi, o yüzden yani :) neyseİyi okumalar♡
Ve medyaya bakın (Tom Riddle ve küçüklüğü) ♡♡♡
-------------"Madalyon?" dedi Voldemort " Senin için önemli mi?"
"Evet," dedi Michelle. Çünkü madalyon ona Regulus'u hatırlatıyordu.
"Güzel... Anlaşmamız şu, Mrs. Riddle. Sen, arkadaşlarına ile birlikte çalışarak bana... Harry Potter'ı getireceksin." diyip Nagini'nin başını okşadı.
"Onları bu işe katma baba."
Voldemort'un soluğu kesildi. "Baba?" diye tekrar etti.
Daha sonra kendini topladı ve "Hayır... Onlarda bu işe karışacak! Eğer sen başaramazsan, görevi Riddle alıcak. Mr. Malfoy, yaşlı bunak Dumbledore'u öldürmek ile görevli.
Mr. Zabini okulun saygı değer öğretmenleri ile görevli."
"Ve, en önemlisi Mrs. Parkinson... Bana hortkuluklardan biri olan yüzüğü getirecek." Dedi.Pansy, Draco, Tom ve Blaise onurla boyun eğerken, Michelle Mrs. Parkinson'u gördü. Gözleri dolmuştu, göğsüne uzanan kalın siyah saçlarının arkasından, Pansy'e bakıyordu. Mr. Parkinson ise gururlu bir şekilde yeşil gözlerini, bir Mr. Malfoy'a, bir de Mrs. Zabini'e götürüyordu.
"Şimdi gitme vakti, onlarla vedalaş." diye bir fısıltı geldi Michelle'in kulağına. Arkasını dönünce Draco'yu gördü. Draco, ona göz kırpıp Narcissa ve Lucius'un yanına gitti.
Michelle'in kafasının içinde tek bir cümle vardı,"Potter'ı getir..."
Lanet olsun, bu ihanetti. Madalyonu almak istiyordu ama Potter'ı öldürmek değil. Kafasının içinde ki ses susmuyordu. "Potter'ı getir, Potter'ı getir, Potter'ı getir, Potter'ı...""AH!" Michelle öfke çığlığını basıverdi. Bellatrix ve Narcissa çoktan yanına gelmişti bile. Michelle ne olduğunu anlamadan, kendini yere çökmüş, başını bacaklarının arasına almış ve elleriyle kulaklarını kapatmış şekilde, buldu.
"Bella, iyi misin?" dedi Narcissa
"Evet... Evet," diye geçiştirdi. Ayağa kalktı ve "POTTER'I GETİRİCEM!" Diye bağırdı.
Tüm ölüm yiyenlerin sevinç çığlıkları yankılanmıştı, etrafta. Ölüm yiyenlerden biri ise kukuletasını çıkartıp "Hayır!" dedi ve deli gibi kahkahalar atmaya başladı. Sonra konuşmaya devam etti " Potter senin arkadaşın! Ona ihanet edemezsin!"
Michelle çok sinirlenmişti. Telekinezi güçü ile onu kaldırdı."Kes-sesini!" adamı fırlatıp odasına doğru yol aldı.
---------
Bize böyle şeyler yapabildiğini söylemedin!"dedi Pansy.
Michelle sessiz kaldı. "Bu gücün Potter'ı yakalamamızı kolaylaştırır." dedi hemen sırtının arkasından Tom. Michelle uzaklaştı telefonuna doğru yürüdü."Olabilir..."
Telefonun ekran kilidini açınca şok oldu.
"Rony Weasel🍕'den 6 yeni mesaj"; Mic, orada ne yapıyorsun?
;cevap ver
; Mic, yardıma ihtiyacın var mı?
; senin için end işlemiyoruz, hepimiz.
; Eğer orada zorla tutuluyorsan...
; Artık şu feletona cevap ver.Bu mesajların hepsi farklı günlerdendi. Michelle, Harry, Hermione ve Ron'un o gün aniden aradan sıvıştığını düşünmüştü. Ama aklında olan tek bir şey vardı. "Peki ya Ron'un mesaj atmayı öğrenmesi, ama hala telefona feleton demesi?" Her ne kadar berbat durımda olsada bunu düşünüyordu işte. Uykusuzluktan gözleri morarmıştı. Gerçi uyumakta istemiyordu. Şimdi olan yapma vaktinde.
Harry Potter'ı yakalamak...
Tekrar telefona döndü ve Ron'a cevap yazmaya başladı."Yakında gelicem Rony... Endişelenme."
Daha sonra arkasında bulunan gruba döndü. "Hazırlanın. Çünkü Hogwarts'ta dönüyoruz..."
Şimdi size günün sorusu.
Hikayemi beğendiniz mi?? O zaman vote ve yorumları bekliyorum:))
Tamamm, asıl günün sorusu. Sizce insanı Harry Gryffindor olduğu için mi, Gryffindor olmayı seçiyor. Yoksa gerçekten kendilerini bir Gryffindor gibi mi hissediyorlar :)?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi {Harry Potter}
FanfictionDört buçuk yaşına kadar Black'larla büyümüş. Ama sonra Weasley'lerle yaşamış, gerçek ailesini bilmeyen Y/N'in Hogwarts'a gitme yılı gelmiştir... Yılın ortalarına doğru Hogwarts karışmaya başlamış ve acı bir gerçek ile ailesinin kim olduğunu öğrenmiş...