Bölüm 1

43 8 8
                                    

"Ben çıkıyorum anne" diye bağırdım. Yukarıdan büyük bir gürültü koptuğunda iç çektim. Annem yine bir şeyleri dökmüştü. Birkaç saniye sonra kafasını merdivenden uzattı. "Nereye ?"

"Alex'le buluşacağım. Gelmek ister misin ?" diye mırıldandım. Gelmeyeceğini biliyordum ama daha sonra beni hiçbir yere davet etmiyorsun diye yaygara koparıyordu.

"Hayır. Bugün meşgulüm. Birilerinin bu evi toparlaması lazım. Geç kalma. Akşam evde değilim" dedi bağırarak gözden kaybolurken.

"Denerim" dedim yüksek sesle ve evden hızla çıktım. Zaten buluşmamız gereken saat geçmişti. Bisikletime bindiğim gibi pedal çevirmeye başladım. Telefonum üçüncü defa çaldığında Alex'in olduğunu bildiğim için bakmadım bile.

Her zamanki deniz feneri yolunda bu kez farklılık vardı. Bu sokaktan geçerken tek duyulan dalga seslerinin yerine bu kez gürültülüydü. Bakışlarım o eve kaydığında bahçesindeki kalabalığı gördüm. Birkaç kişilik bir grup bahçede eşya taşımakla meşguldü. Aralarından biri iki kişilik koltuğu tek başına kaldırırken diğerlerine bir şey söylüyordu.

Bahçenin kenarında, bahçede olan karmaşaya ilgisiz bakan adamı gördüm. Bahçenin çitlerine yaslanmış diğerlerini izliyordu. Gözlerim teninin aksine kopkoyu olan saçlarında gezindi. Koltuğu içeri taşıyan iri yarı çocuğun ona bir şey demesiyle gülümsedi ve kafasını iki yana salladı.

Tamam normalde böyle biri değildim. İnsanları bu kadar süzmeyi geç, iki saniye göz göze gelsek bile rahatsız olur düşüncesiyle hızla kafamı çevirirdim ama karşımdaki bu çocuk o kadar ilgi çekici duruyordu ki gözlerimi ondan alamadım.

"Hey sen! Önüne bak" diye kopan bağrışmadan sonra bunun bana söylendiğini anlamam için çok geçti. Önüme döndüğümde beyaz eski model bir arabanın üzerime doğru geldiğini gördüm. Arabayı süren adam hızla frene basarken bisikletin direksiyonunu sağa doğru çevirdim. Araba büyük bir gürültüyle dururken ben kaldırıma doğru çıkmış, bisikletin tekerleği patlarken ise ağzımdan bir çığlık kaçmasına engel olamamıştım. Yüz üstü bisikletten kaldırıma çarpmamla, kafamın betonla birleşmesi bir oldu. Gözlerim anında dolarken ağlamamak için dudağımı ısırdım. Kafamı hızla yerden kaldırırken eve baktım. Bahçedeki herkes işini bırakmış benim aptallığıma bakarken, gözlerim ilk ona kaydı.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Parmaklarım gözümden aşağı akan kanla yüzüme gelirken gözlerimi ondan çekmedim. Arabanın sürücü arkadan sesleniyordu ama ona cevap verebileceğimi düşünmedim. Bahçedekilerden biri düşünmeden içeri koştu.

"Bu çok utanç vericiydi" dedi bahçedeki çocuklardan biri. Diğerleri gülmeye başladı. Yanaklarım rezil olmanın etkisiyle kızarırken kafamı çevirdim.

"Yardım edeyim mi ?" dedi bahçedeki kızlardan biri. Buradan kalkmadığım her saniye rezilliğim artsa da dizim acıyordu.

"İçeri geçin hemen" dedi kalın,tok bir ses. Sesin sahibini bulmak zor değildi. Kafamı kaldırıp son kez ona baktım. Bakışları hala üzerimdeydi. "Boş işlere ayıracak vaktimiz yok"

Herkes onu dinledi. Hızla içeri girip gözden kayboldular. Bu kendimi berbat hissetmeme sebep olsa da bir yanım daha fazla rezil olmadığım için minnettardı. Yine de buna gerek var mıydı ? En azından iyi misin diye sorabilirdi ?

"İyi misin ?" sesle beraber kafamı kaldırıp sürücüye baktım. Bu sanırım hayatın bana hayaller hayatlar deme şekliydi. Kafamı aşağı yukarı salladığımda elini yardım için uzattı. "Panik oldum sadece. Sana daha önce yardım etmeliydim"

"Sorun değil" dedim elimin tersiyle yüzümdeki kanı silerken. Orta yaşlı adam eliyle dizimi gösterdi.

"Dizin de kanıyor. Hastaneye gitmeliyiz"

DARK SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin