Bölüm 3

17 4 8
                                    


Deniz fenerinin olduğu tepeyi çıkarken nefes nefese kalmıştım. Aynı gün içinde bu yolu iki kere çekmek zorunda kalmak zaten zordu. Üstelik dizimdeki yara bir süre koştuğum için tekrar açılmış ve kan damlalar halinde ayağıma kadar uzanmıştı. Sonunda tepe bittiğinde geçip deniz fenerinin dibine oturdum ve sırtımı yasladım. Ne yapmalıydım ki ? Lex'i arayıp 'Lex gelmen gerek. Annem gerçek annem değil aslında teyzemmiş ve ben bu berbat yalanı daha yeni öğreniyorum' mu diyecektim ? Alex'in dışında zaten bu konuyu bahsedebileceğim biri yoktu. Onu ise şuan partiden kaldırıp buraya getirmek bencillik gibi hissettiriyordu. Tek başıma kalsam daha iyi olacaktım.

Aklım almıyordu tüm olanları. 18 yıldır aklıma gelen her anımda annem yani teyzemle beraberdim. İlk okula başladığımda, dişim çekildiğinde, bisiklete binmeyi öğrendiğimde, her anımda yanımdaydı. Onunu haricinde hayatımıza giren biri yoktu. Bu kadar yıl sadece ben ve o kalmıştık. Annemin arada dışarı çıkıp yemek yediği erkekleri saymazsak ki bunlar gerçekten çok nadirdi. Ben ona başıma gelen her şeyi anlatabiliyordum. Onun da bana anlatabildiğini düşünüyordum ama bunu nasıl söylemezdi bana ? Hayatımdaki en önemli şeydi. Bunca yıl kandırılmıştım, hem de en çok güvendiğim insan tarafından. 

Tamam arada çıldırıyordu. Bazen dengesiz davranıyor ve beni sinir ediyordu. Kavga ediyor ama iki dakika sonra ise sanki hiç bir şey olmamış gibi barışıyorduk. Anne kızdan daha çok abla kardeş gibi olabilirdik ama bunun sebebi çok basitti. İkimizden başka kimsemiz yoktu. Annemin yani gerçek annemin ölmüş olmasına tabi ki üzülüyordum. Onu tanımak isterdim ama bu zamana kadar bana annesiz hissettiğim tek bir an bile olmadığı için bunun için nasıl hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum. Sadece bir kaç saat öncesine kadar bir annem vardı, şimdi ise yıllar önce ölmüş bir annem ve teyzem vardı. Durumun saçmalığına gülmeye başladım. Kahkahalarla gülerken gözlerim yaşardı. Kafamı kaldırıp yavaş yavaş yükselen güneşe baktım. 

"Artık kesmeyecek misin ?"

"Hı ?" dedim kafamı korkuyla kaldırıp etrafa bakarken. Sesi duyduğuma emindim ama etrafta kimse yoktu. 

"Artık gülmeyi kesmeyecek misin ? Rahatsızlık veriyorsun." dedi ve kafasını kaldırmasıyla onu gördüm. Daha dün sabah papazın evinde gördüğüm adamdı ve benden uzakta, tepenin neredeyse yarısında oturmuş karşımızdaki denize bakıyordu. "Devam edeceksen git"

"Pardon ?"

"Dediğimi duydun" dediğinde sinirle ayağa kalktım. Onu doğru bir adım attığımda elini kaldırıp beni durdurdu. Gözleri hala ormana dönüktü. Söylenmek için ağzımı açtığımda benden önce davrandı. 

"Yaklaşma" 

"Ne ?" dediğimde tamamen bana döndü ve alayla güldü. Eliyle kulaklarını gösterdi.

"Kulakların biraz sıkıntılı sanırım" 

"Tüm bu yaygara gülüyorum diye mi ? Tam olarak hangi konu seni ilgilendiriyor ?"

"Gülüp gülmemen umurumda gibi mi sence ? Sorun beni rahatsız ediyor olmanda"

" Affedersin ama burası senin olmadığına göre rahatsız olan kişi olarak gidebilirsin" dedim sinirle ve eski yerime oturdum. Zaten kaba biri olduğunu biliyordum ama bu kadarı da abartı değil miydi ? Kendi mekanı gibi buraya kurulmuş, bir de emir veriyordu. 

"Burayı önce ben buldum. Bugün de önce ben geldim" diye devam etti beni öfkelendirmeye.

"Öyle mi ? 10 yaşımdan beri buraya geliyorum yani buraya önce ben geldim. Bugün de buradaydım ama sana boş iş geldiği için dikkat etmemişsindir. Kasabaya daha bugün gelen biri için fazla gereksiz bir özgüvenle konuşuyorsun velet"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DARK SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin