5

1.1K 67 20
                                    

Bugün Engin Bey bizi evine davet etmişti. Yani yan komşumuz.

Işıl prenses gibi süslenip bir ton takı takmıştı. Sanki baloya gidecek gibiydi. Oysa gittiğimiz kişiler her gün bağırıp anırmalarımızı duyan insanlardı.

"Abla bak senden daha güzel oldum. Akın abiyi ben kapıcam. "

"Al senin olsun." diyerek gözümü devirdim ve babamın arkasından merdivenleri indim.

Babam anneme seslendi.

"Hadi Hülya, bekletmeyelim insanları."

"Tamam geliyorum!"

Güldüm. "Işıl'ın kime çektiği belli."

Herkes hazır olunca aşağı inip sol taraftaki evin bahçesinden içeri girdik.

Engin Bey ayağa kalkıp babamın elini sıktı.

"Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz. Buyrun hemen içeri geçin."

Dediği gibi hemen terlikleri çıkarıp içeri geçtik. Tabii süslü Işıl en sevdiği ayakkabılarını (basınca altında ışığı yananları) giydiği için bağcıkları çözmekle uğraşması gerekiyordu.

Perdeyi aralayıp içeri girdim. Etrafı hafifçe gözlerimle taradıktan sonra boş buldupum bir yere oturdum.

Bücür yoktu?

Akife Hanım mutfakta meşgul olduğu yemekleri bırakıp bizim yanımıza geldi ve hepimizle öpüştü.

"Nasılsınız Mustafa Bey?"

"İyiyiz sizleri sormalı."

Sıkıcı giriş konuşmalarını duymazdan geldim. Bir süre parmaklarımla oynayarak dışarıyı izledim. Sonra birden ayağa kalktım.

"Şey, lavabo ne tarafta acaba?"

"İkinci katta 2. Kapı kızım."

"Teşekkürler."

Merdivenleri hızla çıkıp lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Asıl amacım bücürün burda olup olmadığını kontrol etmekti.

İçimdeki bir şey beni ona sürüklüyor gibiydi sanki.

Lavabodan çıkıp ışığı kapattım. Az uzaktan şarkı sesi geliyordu, koridorun bitimindeki kapalı kapıya yöneldim.

Yavaşça kapıyı açtım ve kafamı hafifçe içeri soktum.

Odanın içini görmemle yüzümün kızarmaya başlaması bir olmuştu.

Beril yeni banyodan çıkmış üstlerini giyiniyordu. Yani aslında benim içeri bakmamla beraber üstlerini giyinmeye başlamış olmalıydı.
Bir yandan da gözleri kapalı şarkı söylüyordu.

Kapının hafif gıcırdama sesini duyunca gözlerini araladı ve ben daha da kızardım.

"Ç-çok özür dilerim. Kusura bakma gidiyorum, hiçbir şey görmedim. Görüşürüz."

Bunları gözlerimi ölesiye yumup nefes almadan söylemiştim.

Ardından hızla kapıyı çektim ve koşa koşa aşağı indim.

Tanrım, kendimi görmesem de domatese benzediğimden o kadar emindim ki. Ve sanırım çok uzun bir süre o aklımdan çıkmayacaktı.

Tekrar koltuğa oturdum ve yüzümü kimsenin göremeyeceği bir tarafa çevirdim. Zaten onlar havadan sudan konuşurken sohbetin cazibesine kapılmışlardı bile.

Aklıma geldi.
Sonra beni fark etmesiyle beraber telaşlanıp ne yapacağını bilememesi.
Utangaç yüzü.
Oysa en fazla 5 saniye görmüştüm onu.

Bu tehlikeli durumdan acilen çıkmam gerekiyordu ama ne yaparsam yapayım tekrar aklıma geliyordu.

Daha da kötüsü az sonra karşısında oturup yemek yiyecektim. Elim ayağım tutarsa tabi... en büyük mülakat asıl şimdi başlıyor gibiydi.

Ah...

geceler (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin