I

876 73 22
                                    

(...) Önümü göremiyorum, yönümü bulamıyorum, aşağıya tırmanıyorum, yukarıya düşüyorum. (...)

28 Temmuz 2021

Sanırım artık bu avizeyi değiştirmeliyim. Onu daha yeni aldın Eda. O zaman tavana bir şeyler mi yapıştırsam? Çok beyaz sinirimi bozuyor. Artık kalksan mı Eda? Peki madem kalkıveriyim.

Ve yirmi sekiz dakika sonra yataktan kalktı, ot gibi yaşamak cümlesinin vücut bulmuş hali olan Eda; yani ben. Her gün en az yirmi dakika tavanı izlemeden yataktan kalkarsam günüm güzel geçmez, izlesem de geçmez. Sen kalkana kadar gün bitiyor zaten Edacığım. Her neyse. Yüzümü yıkadıktan sonra aşağıya inip hemen kendime sert bir kahve yaptım. Acıkmıştım ama kahvaltı hazırlamaya çok üşeniyordum. Ve sonuç olarak hazırlamadım. Aferin. Kahvemi alıp salona doğru giderken bir yandan da telefonumda ki bildirimleri kontrol ediyordum. Deniz tam 26 kez aramıştı, ne olmuştu acaba? Kötü bir haber almamak umuduyla Deniz'i geri aradım, tepkisini görmek için görüntülü aramıştım. İkinci çaldırışta açtı.

"Günayddııııınnnn." Dedim, kocaman gülümseyip sesimi oldukça neşeli çıkartmaya çalışarak.

"Ya nerdesin sen? Sabahtan beri arıyorum açmıyorsun." Dedi korkmuş ve meraklı bir tavırla. Kızmıştı. Haklı Eda. Ben haksız demedim zaten, her neyse. Suyuna gitsem iyi olacaktı.

"Ya aşkım uyuyordum özür dilerim. Hayırdır bir şey mi oldu?" Dedim.

"Haaaa bi' düşüneyim bakalım noldu?
Ya dalga mı geçiyorsun sen bugün dünyanın en mükemmel insanının doğum günü." Dedi, heyecanla.

"Senin doğum günün bugün değil kiiiii." Dedim gülerek.

"Yaaa Edaa." Dedi, o da aynı şekilde gülerek.

"Her sene aynı şeyi yapmaktan bıkmıyor musun? Kutlamayı sevmiyorum biliyorsun." Dedim.

"Ya iki tane aptal yüzünden doğum gününü kutlamıyorsun, haksızlık ediyorsun kendine." Dedi, sitem ettiği yüzünden belli oluyordu.

"Bir kere o iki aptalla hiç alakası yok. Sadece kutlamak istemiyorum." Dedim. Eminim yoktur Eda.

"Olsun yinede doğum günün kutlu olsun birtanem. İyi ki varsın, seni çok seviyorum." Dedi gülümseyerek.

Dudaklarımı büzdüm, "Ben de seni çok seviyorum, asıl sen iyi ki varsın. Keşke yanımda olsaydın." Dedim.

Gözleri dolmuştu, ama o kocaman gülümseyip, "Ya ağlatıcaksın beni amaaaaa." Dedi. Üzgün havayı dağıtmaya çalışmıştı.

Ben de aynı şekilde 32 diş sırıttım. "Çok özledim seni, ne zaman geleceksin? Diye sordum.

"Güzelim ben de seni çok özledim, ama daha 3-4 ay buradayım, hiç iznim yok maalesef." Dedi.

Derin bir "Offff." Çektim.

Gülerek, "Ama yanına bir geleyim, kendimden bıktırana kadar gitmeyeceğim. 'Git artık.' Diye yalvarıcaksın." Dedi. Üzüldüğümü anlamıştı.

"O zaman sonsuza kadar yanımda kalmış olacaksın." Dedim, ben de onun gibi gülerek.

"Görüceezzz." Dedi.

"Sen bi' gel, görürüz." Dedim.

"Mrs. Deniz, can you take a look?" Dedi, telefonun ucundaki bir ses.

"Bebeğim benim artık gitmem gerek. Malûm 5 dakika boş kalamıyorum." Dedi, Deniz.

Gülümseyip, "Tamam canım, dikkat et kendine. Çok çok çok öpüyorum seni." Dedim ve ona telefondan öpücük gönderdim.

Dokuz Yıl | EdSerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin