III

433 63 23
                                    

"İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde. Sanki her şey başka türlü olabilirdi."

-Oğuz Atay

Serkan, Serkan, Serkan... (🥺)

Emindim, bu ses onundu. Peki Selin'in telefonunun onda ne işi vardı? Hoş Selin'in telefonu olup olmadığını bilmiyordum. Hâlâ birlikteler miydi yoksa? Evlenmiş, hatta çocukları bile olmuş olabilirdi. Bunların hepsini sonra düşünürdüm. Şu an zamanı değildi. Telefonun ucunda bekliyordu. Ne demeliydim? Acaba Selin, beni aradığını ona söylemiş miydi? Söylememiştir herhalde. Diyecek bir şeyim yoktu. Serkan'la yıllar sonra konuşasım hiç yoktu. Ben Eda değilim desem olmazdı. Selin beni telefona ismimle kayıt etmiş olabilirdi. Etmemişte olabilirdi ama risk almaya gerek yoktu. Sanırım safa yatmalıydım.

Kalbimin hızla atmasına boyun eğmeyip, "Ben Selin'i aramıştım. Yanlış oldu galiba kusura bakmayın iyi günler." Dedim.

"H-hayır, hayır d-doğru Selin'in telefonu kapatma lütfen." Dedi, hızla.

"Peki siz kimsiniz?" Dedim.

"Ha-tırlamıyor musun?" Dedi.

"Hayır. Tanışıyor muyuz?" Dedim.

"Eda yapma. Selin'i aradığına göre beni de hatırlıyorsundur. S-erkan ben." Dedi. Hadi canım şaka yapıyorsun! Bu adamın neden sesi titriyor?

"Hatırlamıyorum, Serkan Bey. Ayrıca Selin'i arıyor olmam sizi hatırlayacağım anlamına gelmez. Hem siz kimsiniz ki? Selin'in telefonunun siz de ne işi var?" Dedim.

Sustu. 'Kimsiniz?' Sorusuna verecek bir cevabı yoktu. Ne diyecekti? 'Ben senin 18. yaşını sana zehir eden. Canını yakmaktan keyif alan, senin önünde en yakın arkadaşınla öpüşen Serkan. Hatırladın mı?' Falan mı? Şu an hiçbir şeye anlam yükleyemiyordum. Şu lanet telefon kapanınca hepsini düşünecektim.

"Son kez soruyorum. Selin nerde? Telefonu ona verin." Dedim. Sıkmaya başlamıştı. Selin Hanım'ı arıyorum, Serkan Bey karşıma çıkıyor! Bu nasıl bir karmaşa? Selin'i aramak isteyen mantığıma tüküreyim! Mantık kullanmadın Edacığım. Mantığına tükürmene gerek yok. Zaten tekrar aramam çok aptalca bir hareketti. Sanırım beynimi alıp rafa kaldırmıştım. İyilik meleği misin sen gerizekalı!? Ne diye derdini öğrenmek istiyorsun? Sanane yani Sa-na-ne. Kendime bir ara daha ayrıntılı sövecektim. Onunda şu an zamanı değildi.

"EDA NERDESİN KIZIM YAA BOK YEMİŞ GİBİ HİSSEDİYORUM, DÜN GECE NE İÇTİK BİZ? BİRAZ DAHA UYUSAYMIŞIM ALTIMA İŞEYECEKMİŞİM." Diye bağıran sesle arkama döndüm. Tabiki Deniz'di. Serkan'ın duymamasını umut etmiştim, ama sanırım duymuştu, çünkü telefonun ucundan minik bir kıkırdama sesi gelmişti. Gülünecek bir şey vardı sanki. Deniz balkona yanıma geldiğinde bir parmağımla ağzımı kapatarak, sus demeye çalışsamda anlamamıştı. Elimde ki telefonu da farketmemişti. Uyanınca kendine gelmesi 92929 saati bulurdu zaten.

"Günaydın güzellik. Üff başım var ya çatlıyo o kadar içmemeliydik. Ama sen çok ısrar ettin ben de kıramadım işte seni." Dedi, gülerek. Bu kız tam bir gerizekalıydı. Komik bir şaka mıydı şimdi bu? Ben ısrar etmemiştim. Ama şu an önemli olan Serkan'ın içme muhabbetimizi birebir dinlemesiydi. Bir elimle telefonu işaret ettiğimde şükür, dua, hamd telefonla konuştuğumu anlamıştı.

"Ayy çok özür dilerim. Kimle konuşuyordun? Rezil ettim seni ya." Dedi, fısıldayarak. Eliyle ağzını kapatıp şokunu geçirmeye çalışıyordu. Son kez ciddi bir şekilde sus işareti yaptığımda yavaş adımlarla yanıma gelip kulağımdaki telefonu dinlemeye başladı. Ama kimsenin konuştuğu yoktu. Sonunda telefonun ucundan bir öksürük sesi geldi.

"Ş-şey Selin, Selin nerde ıı Selin evde değil." Dedi, kekeme olası tutmuştu sanırım. Ayrıca evde değilse telefonunu neden evde bırakıyor, bu kız salak mı? Evet.

🖇 Reklamlar: (Yorum ve vote yapın asklar.) Reklamlar bitti. 🖇

"Lan hassiktir Serkan buuu."

Diyen tabiki Deniz'di. Hadi canım! Sen Serkan demesen ben Serkan'la konuştuğumu anlamayacaktım zaten. Bir kere ağzını tutmayı beceremiyordu. Bu kız nasıl bu kadar ciddi bir doktor olmuştu? Az daha bağırsa sesi Serkan'a telefonda değil de, yanındaymış gibi gidecekti. Gözlerimi kocaman açtığımda yine elleriyle ağzını kapatıp pişmanlık dolu bakışlarını bana gönderdi. Bu kız ıslak odunla dövülmeyi hakediyordu. Telefonun ucundan bu sefer kıkırdama değil, basbaya kahkaha sesi gelmişti. Kahkaha atan paşamız tabiki Serkan Bolat'ın ta kendisiydi.

Telefonu kulağımdan çektim ve çok içten, samimi bir şekilde, "Deniz ben senin ağzına sıçayım." Dedim. Serkan bunu da duymuş olabilirdi. Artık yapacak bir şeyim yoktu, duyacağını duymuştu zaten. Hemen elimdeki telefondan aramayı kapattım ve yanımdaki armut koltuğa fırlattım. Başımı ellerimin arasına koydum, dirseklerimi de dizlerime yaslayıp destek aldım.

"Eda ben gerçekten çok aptalım, çok özür dilerim."

"Boşver. Önemli değil. Hiç önemli değil."

Az önceki sesimden eser kalmamıştı, sanki biri boğazımı sıkıp konuşmamı engellemiş, sesimi kısmıştı. Her ne kadar Deniz'e çok kızsamda bunun gerçekten bir önemi yoktu. Zaten sesi hüzün dolu çıkıyordu, onu pişman hissettirmek istemiyordum. Pişman hisseden tek bir kişi vardı o da bendim. Pişmandım. Aptal gibi davranmıştım.

"Eda, sen Serkan'la-"

"Şu an konuşmasak." Dedim lafını keserek. Şu an gerçekten konuşacak mecalim yoktu. Deniz beni anlardı, kırılmazdı böyle şeylere.

"Peki, sen nasıl istersen." Deyip bir kolunu omzuma attı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım, burukça gülümsedi ve omzumdaki elini indirip sırtımı sıvazladı.

"Teşekkür ederim." Dedim.

Gülümseyerek karşılık verdi. Yalnız kalmak istediğimi anlamıştı, ayağa kalktı ve balkon kapısına ilerledi, çıkmadan önce son kez bana bakıp içeriye geçti.

Başımı yine ellerimin arasına alıp derin bir "Of" çektim. Allah kahretsin ki gözlerim çoktan dolmuştu. Düşünecek çok şeyim vardı, ama ben hiçbir şeye anlam yüklemek istemiyordum...

 Düşünecek çok şeyim vardı, ama ben hiçbir şeye anlam yüklemek istemiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yıllar sonra Serkan'ın sesini duymak... Ondan gerçekten nefret ediyordum, ama sesini duyunca... Kendine gel Eda. Ne düşündüğümün farkına varınca kafamı hızla iki yana salladım. 9 yıl geçti Eda. 9 yıl, sana yaptıklarını unutma. Bak 18 yaşındaki Eda'ya, nasıl üzgün. Ama sen artık o Eda değilsin. Kendine gel!

Selin'in ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Serkan'ın neden Selin'in telefonunu açtığını da, Selin'in benim numaramı nerden bulduğunu da, neden beni aradığını da... Hiç birini anlayamamıştım. Anlamak istemiyordum, kafa yormak istemiyordum. Artık hiç önemi yoktu. Böyle saçma sapan şeyler düşünerek kendime haksızlık yapmayacaktım. Kendimi yine üzmeyecektim. Onları tekrar hayatıma dahil etmeyecektim. Yine bitip gitmişti. Bir aptallık yapıp Selin'i geri aramıştım ama bir sonuç alamamıştım. Kendi kaybetmişti. Artık beynimi raftan almam lazımdı. Serkan Bolat, ve Selin Atakan- ov ya da Bolat mı demeliyim? Her neyse. Artık onların devri 2. Kez kapanmıştı. Geride yine Eda Yıldız kalmıştı. Ama bu sefer 18 yaşındaki aşık Eda değil, 27 yaşına yeni basmış, olgun Eda vardı.

3. Bölüm sonu

🖇



Votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. <3

Dokuz Yıl | EdSerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin