II

553 62 26
                                    

(...) Durdum, sustum, gülümsedim.
Gözümü açtım, ben değiştim.
Kızdınız, siz haklıydınız.
Artık size gerek yok. (...)

"Deniz." Deyip boynuna atlamam bir oldu. Gerçek olup olmadığını anlamak için bunu yapmalıydım sanırım. O da aynı şekilde bana sarıldı. Ayrıldığımızda heyecanlı heyecanlı ona bakmaya başladım. "Sen nasıl geldin, ne zaman yani hani iznin yoktu?" Diye sordum.

"Biraz kandırıkçılık yapmış olabilirim." Dedi, 32 diş gülümseyerek.

"Yaa hoşgeldin, hadi gel içeri." Dedim ve içeri geçtik. Valizini girişe bırakıp koltuğa doğru ilerledi. Oturduğunda ben de karşısındaki koltuğa oturdum.

"Çok özlemişim." Dedi, neyi kastettiğini anlamamıştım ama her şeyi özlemişti herhalde.

"Ya ben hâlâ geldiğine inanamıyorum sen beni nasıl kandırırsın ya. Hani iznin yoktu? Ne zaman geldin?" Diye sordum.

"Bir doktor iznini sonra almak istemiş, ben de o yüzden bir haftalık izin alabildim. Aslında söyleyecektim, sonra dedim ki doğum günü sürprizi olsun, öyle yani. Uçaktan indiğim gibi geldim buraya daha yeni." Dedi.

"İyi yapmışsın ya iyi ki geldin." Dedim. Kapıdan girdiğinden beri 32 diş sırıtıyordum. Onunda benden farkı yoktu.

"Ya gel buraya bi daha sarılıcam." Deyip ayağa kalktı ve yanıma gelip bana tekrar sarıldı.

🖇

Saat 03.00'e gelmek üzereydi. Deniz'le o kadar çok konuşmuştuk ki artık çenem ağrıyordu. Gülmektendir o Eda. O bana Kanada'da neler yaptığını, başına gelen olayları, anılarını ve daha bir sürü şeyi anlatmıştı. Ben de ona anlatmıştım. 6 ay görüşmemenin acısını çıkartana kadar konuştuk. Her ne kadar en az 2 günde bir telefonla tüm olan biteni birbirimize anlatsakta, yüzyüze olmanın yerini tutmuyordu. Ama Selin'in aramasından henüz bahsetmemiştim. Deniz gelince buluşmaya gitmeyide unutmuştum zaten. Şimdi ise balkonda sodalarımızı yudumluyorduk.

"Ya Eda bara mı gitsek?" Dedi heyecanla, enerjisi asla tükenmiyordu.

"Sen yorulmaz mısın ya?" Dedim.

"Ya bak zaten geldiğimden beri doğum gününü kutlayalım diyorum kabul etmiyorsun. Hem artık doğum günün bitti saat 00.00'yi geçti. Biraz eğleniriz ya çok özledim İstanbul'u." Dedi, numaradan üzülmüş gibi yapıyordu.

"İyi peki." Dememle beraber küçük bir çocuk gibi ellerini çırpıp hızla odaya gitti.

O kara günün bir sayfası daha takvimden koparılmıştı, 9. Olmuştu bu. Unutmam için alzheimer falan olmam gerekliydi sanırım.

"EDDAAAAAAA" Diye bağıran sesle irkilip düşüncelerimden sıyrıldım.

"NEĞĞĞĞĞĞ" Diyerek ben de ona bağırdım. Birkaç saniye boyunca ses gelmedi. Sonrasında ise dibimde bitti.

"Eee hadi ama hazırlann." Dedi.

"Üfff peki tamam." Deyip ayağa kalktım ve odaya gittim, o da peşimden geldi. Ben gardıropun başına geçerken, o da kapının pervazına yaslandı. Sanırım aklına bir şey gelmişti. Arkamı dönüp ona, "Ne geldi aklına bakıyim?" Dedim.

"Sen ben geldiğimde nereye gidiyordun? Baya güzeldin çünkü, gerçi hep güzelsinde daha ayrı bi güzeldin." Dedi.

"Crop ve etek giymiştim?" Dedim, gözlerimi belertip ona bakarak.

Dokuz Yıl | EdSerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin