"Uzun arlarla yazıcam kusura bakmayın"
Pencereden çekilip üzerinde el yüz yıkama suyunun durduğu iskeleye gittim. Pantolonumun parlayan dizkapaklarına rengi koyulassin diye su serptim. Bu işi bitirince, her zaman yaptığım gibi kağıdımı kalemimi cebime koyup dışarı çıktım. Ev sahibi kadının dikkatini çekmemek için merdivenlerden aşağıya sessizce süzüldüm. Ben de kiraya verilecek bir kuruş bile olmadığından, kira ödeme süresi geçeli birkaç gün olmuştu.
Saat dokuz olmuştu. Araba gürültüleri ile, çeşit çeşit sesler havayı dolduruyor, arabacilarin kırbaç saklatmalari yayaların ayak seslerine karışarak görkemli bir sabah korosu oluşturuyordu. Şu anda sadece temiz havada bir sabah gezintisi yapmayı, sadece böyle şeyleri düşünüyordum. Bu havadan ciğerlerime ne? Çünkü ben kendimi bir dev gibi güçlü hissetmekteydim. Omuz atıp bir arabayı bile durdurabilirdim.
Bir parça da yiyeceğim olsaydı, bu aydınlık günün tadına doyulmazdı. Bu sabah çok etkilemişti beni, aşırı bir mutluluk duygusuyla dolmuş, belirli bir nedeni olmaksızın sadece keyfimden şarkılar mırıldanmaya başlamıştım. Bir kasap dükkanının önünde sepeti kolunda bir kadın duruyor ve öğle yemeği için sosis seçiyordu. Yanımdan geçerken bana baktı. Sadece tek bir dişi vardı, o da büsbütün öne fırlamıştı. Son günlerde sinirli ve tez duygulanir olduğum için kadının suratı üzerimde tiksinti verici bir etki yaptı. Uzun sarı dişi çenesinden fırlamış küçük bir parmak gibi görünüyordu. Bana doğru döndüğü zaman bakışı hala sosisle doluydu. Bir anda bütün iştahım kapaniverdi. İçimden kusmak geldi. Pazar yerine varınca çeşmeye gidip biraz su içtim. Başımı kaldırıp baktım Kurtarulici kilisesinin saati 10'u gösteriyordu.
Hiçbir şeyle ilgilenmeyen yeniden yoluma koyuldum. On dakikadır topallayan bir ihtiyarin arkasından gidiyordum. Elinde taşıdığı paketle, bütün vücuduyla yürüyor, hızlı gidebilmek için de tüm gücünü harcıyordu. Bu bana bir böceği anımsattı her şeyi arka ayakları ile ittiği gübre parçasından ibaret olmasına rağmen o hiç usanmadan tüm gücünü harcayarak yeryüzünde kendine bir yer edinmeye çalışıyordu. Biraz ileriledikten sonra geri dönüp rehinciye gitmeye karar verdim. Ağır demir kapıdan içeri girer girmez burnuma üst kattaki dükkanda bulunan ikinci el eşyaların kokusu doldu. Dükkandan içeri girerken çan sesi ile irkildim. Bu çan içeri giren herkesi bay Robert a haber veriyordu. İçeri girdim üzerimdeki kaban için bana üç beş kron verebileceğini söyledi. Parayı alıp dışarıya çıkıyordum ki merdivenden gelen öksürme sesi ile irkildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğmak
Teen Fiction"İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum"