Az Da Olsa Bir Umut

13 0 0
                                    

Şahane ve mesut bir hafta geçti.


Tehlikeyi bu sefer de atlatmış, her güne yiyecek bir şeyler bulmuştum;


cesaretim artmıştı, peş peşe demirler sürüyordum ateşe. Tezgahımda üç dört


yazım vardı; fakir beynimde tek kıvılcım bırakmayan, beliren her düşünceye


sahip çıkan yazılardı bunlar ve ben durumu her zamankinden daha iyi


buluyordum. Uğruna o kadar taban teptiğim, bunca ümidimi bağladığım son


yazımı müdür geri göndermişti. Öfkeli, hakarete uğramış, bir daha


okumaksızın, bu yazıyı derhal imha etmiştim. İlerisi için başka bir gazetede


teşebbüse geçmek istiyor, açık kapılarımı çoğaltmayı düşünüyordum. Bu da bir


işe yaramazsa, daha da sıkıştım mı gemiler vardı sığınacak! Denize açılmaya


hazır, rıhtımda bekliyordu. Rahibe, Çalışmam karşılığında beni de Archangel'e


yahut nereye gidiyorsa oraya iletirdi ihtimal. Çeşitli yönlerden ümitlerim


yok değildi şu halde!


Sonuncu kriz, bana fena tesir etmişti. Tutam tutam saçlarım dökülmüştü; hele


sabahları dayanılmaz baş ağrılarından gözümü açamamış, stresten


kurtulamamıştım. Gün boyu oturmuş yazmıştım; ellerimin üstünde soluklarımı


duymaya tahammül edemediğim için ellerimi bezlere sarmıştım. Jens Olai,


alkımda ahır kapısını biraz hızlıca kapasa, yahut arka avluya bir köpek gelip


havlamaya başlasa iliklerime kadar ürperiyor, her tarafınım kesildiğim


hissediyordum, çökmüştüm...


Her gün işim üzerinde didiniyor, kendime karnımı doyuracak vakti bile çok


görüyor, lokmalarımı yutar yutmaz tekrar yazmaya oturuyordum. Bu müddet


zarfında gerek yatak, gerekse ayağı sakat küçük masa, üzerinde değişik olarak


çalıştığım notlar, yazılı kağıtlarla dolmuştu. Gün boyunca aklıma gelen yeni


şeyleri bunlara ekiliyor, baştan başa çiziyor, yer yer ölü noktaları parlak


bir kelime ile diriltiyor, olanca gayretimle cümle cümle ilerliyordum.


Yazılarımdan biri bir ikindi üstü nihayet tamamlandı, memnun mesut cebime


soktum. Komutana gittim. Tekrar biraz para bulmak için kaybedilecek vakit


kalmamıştı; cebimde birkaç öre vardı olup olacağı.


Komutan, biraz oturmamı rica etti. Şimdi... Ve tekrar yazışma daldı.


Küçük büroda etrafıma bakındım: büstler, tas basması, resimler, gazete


kesikleri, bir adamı nesi var nesi yok yutacağa benzeyen muazzam bir kağıt


sepeti! Reddedilen yeni yeni yazıları, paramparça olan yeni yeni ümitleri


kabule daima hazır, daima açık bu dev boğaz, bu ejderha ağzı karşısında içime

Yeniden DoğmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin