Gayri Gider Oldum

8K 274 209
                                    

Kocaman bir nifakı sessizce ,hiç bir şey olmadan ortaya çıkaramazsın.
Nifak,ufacık tohumlarla göğse serpilir ve büyütülür.
Nifak tohumları böylece yetişir ve kalbi zehirli bir sarmaşık gibi sararak kana sızar.
Kandan ,tüm hücrelere sızar...

Kurdelem Kırmızı kitabını okumayanlar için  önerim öncelikle Kurdelem Kırmızı kitabını okumalarıdır.
Aksi takdirde hikaye bir anlam kazanamaz sizin için.
Ve yoğun miktarda spoiler içermektedir.

Öncelikle  Kurdelem Kırmızı kısa hikayeyi okumanız şiddetle önerilir.

İyi okumalar.

-

İnsan bir avuç toprak,bir damla kandı.
Elindeki silah toprağın zerreciklerini ayırabilecek kurşunları içinde taşırken hedefi bir damla kanın tadını almaktı.
Bir amaç için vardı.
Nicedir bekliyordu akıtılacak kanın tadını,sıcaklığını.

Amca evinin  önündeki avluda sıraya dizilmişti aile bireyleri şimdilerde. Bir şölen gibi yahut bir düğün gibi. Kutlama havası vardı. Bir bayram sabahı gibi coşkun,bir şarkı gibi avaz avaz.
En güzel gün ve en güzel geceyi yaşarcasına derinlerinde.
Bir ölüm feryadını bekleyecek sevinç naraları sel gibi göğüslerinde gizliydi.

Büyük adamlar,beyler gür  bir pınar misali akan çeşmenin ötesine dizilip tek bacaklarının üzerinde otururken geleceğini -ki kendi doğarken yazılmış olan bu kaderi- dillendirmek üzere dizili duruyordu avluda kumral oğlan.
Önlerindeki çeşitli meyveler ve çay bardaklarıyla onlara hizmet edenlere el öptürüyorlardı bu coşkun bayram sabahında.

Hani nicedir beklenen zamanın gelişiyle birlikte coşarcasına gülüyordu epeyce yıldır kederli yüzler.

"Feda!"diye mırıldandı yaşlıca olan Rıdvan Ağa. Aklaşmış sakallarını sıvazladı  gülümseyerek.
"Otur hele şuraya."

Feda.
İsminden gelen kaderinin izlerini taşımak haricinde bir niteliğe sığdırılamayan ruhunun bilincinde oturmuştu karşılarına.
İsmi neyse,anlamı da oydu.
Feda,Feda idi.
Uğruna her şeyin feda edilişi gibi.
Senelere dayanan mazisini içinde köksalan nefretle suluyordu Feda.
Anasının babasının dizinin dibinde büyüyemiş olsa da anasının figanı ve babasının yokluğuyla kendini büyütmüştü Feda.

Seneler evvelde babasıyla yakin dost olan bir adamın ihaneti yüzünden bu haldeydi.
Babası Ali,güvendiği dostu Mehmet ile beraber tası toprağını  almıştı o zamanlar giderken.
O zamanlar iki çocuğu Döndü ile Tanrıverdi elinde,karısı arkasında valizlerle Mardin'i terk edip gitmişlerdi.
Dostu Mehmet ve eşiyle birlikte şehirde yaşamak ve gelecek kurmak üzere.

Ailesini büyük şehre götüren bir adamın nefretinden besliyordu geleceğini Feda.
Şehrin merkezinde yaban topraklarında kalan babasının cenazesine duyduğu hınçla dolup taşıyordu.
Babasını vurup,onu babasız bırakan adamın kiniyle yanıyordu içi nefretinden.
Babasını hatırlayan ablası Döndü ile abisi Tanrıverdi'in aksine Feda hiç tanımamıştı babası Ali'nin gürbüz al yanaklarını da şen kahkahalarını da.
Çalınmıştı çocukluğu.

Babasının arkadaşı sanılan herifle birlikte kurdukları iş ,ocaklarını yakıp viran eylemişti.
O evde ana rahmine düşmüştü Feda.
Tıpkı o adamın kendi yaşıtı oğlu ve kızı gibi.
Ama daha o doğmadan babasının cansız bedenini yere sermişti güvendiği dostu.
O evden dul ,üç çocuklu bir  başına kovulan anasının gözyaşı.
Babasının yerde kalan kanı.

İşte Feda bunlardan doğmuştu.

Ali,gözlerini yummuş Mehmet denen it ise diyar diyar kaçmıştı peşinde tohumları ve yosmasıyla.
Âdeta yurdundan  sökülüp getirilen. Dul ve ortada çocukla kalan annesi de sürgün yemişti o evden. Zor düşmüştü Mardin'e,baba ocağına.
Elinde iki,karnında bir kalan yavrusuyla.

NifakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin